Hande Fırat

Önlemlere rağmen kullanıcı sayısı artıyor - ONLAR ÇOCUK! (3)

2 Ağustos 2019
18 yaş altı çocuklarımızın tütün, tütün ürünleri ve alkol kullanımı ile ilgili yazı serimize devam ediyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü Dünya Tütün Raporu’nu açıkladı. Raporda Türkiye’nin tütün tüketiminin azaltılması için Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiye ettiği tüm önlemleri tam uygulayan birinci ülke olduğu belirtildi. Bu çok önemli bir başarı. Ancak ortada çok çarpıcı ve şaşırtıcı bir durum var. Dünya Sağlık Örgütü’nün de ortaya koyduğu bu duruma rağmen Türkiye’de tütün kullanımı azalmıyor, aksine artıyor! Üstelik bu artış kadın ve çocuklarda. Sigara kullanım oranı yüzde 31.6’ya çıktı. Bu durumun nedenlerini yetkililerin mutlaka araştırması ve belki de yeni bir eylem planı ortaya çıkarması, seferberlik başlatması gerekiyor.

BAĞIMLILIK AİLE HASTALIĞIDIR

Bu yazı için 18 yaş altı çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda psikiyatrist Dr. Neslihan Altunsoy ile sohbet ettim. Anne-babalara, velilere çok önemli tavsiyeleri var. Altunsoy diyor ki:

18 yaş altı çocukların psikososyal gelişiminde en değerli görev ailelere düşüyor.

Çocuğun yaşamı anlamlı kılan değerleri kazanabilmesi, yaşamayı seven, kendi bedenini önemseyen bir birey olabilmesi için örnek aldığı sağlıklı yetişkinler olmalı.

Kişi sözüyle değil, davranışıyla örnek olur.

Bağımlılık sadece bireye özgü bir rahatsızlık değil, bir aile hastalığıdır.

ANİ VE OLUMSUZ TEPKİ VERMEYİN

Yazının Devamını Oku

Tütün ve tütün ürünleri, alkol...

30 Temmuz 2019
Geçen cuma günü 18 yaş altı alkol ve tütün mamüllleri kullanımı ve çocuklarımıza satışlarla ilgili yazdığım yazıya devam ediyorum. Hem meselenin birçok boyutu olduğu için hem de sizlerden çok sayıda mesaj aldığım için. Önce okurlarımdan gelen çarpıcı mesajlarla başlayacağım. Anlattıkları aslında hepimizin bildikleri, hepimizin gördükleri, şahit olduklarımız... Görüp kafamızı çevirdiğimiz ya da iki saniye sonra unuttuğumuz acı gerçekler...

ÇOCUK ‘BABAMA ALIYORUM’ DİYOR, OYSA...

Babası ile birlikte bakkallarında çalışan bir okurum: “Sigara konusunda hassasiyetim sebebiyle 18 yaşından küçüklere satmama çabamın cevapları genelde şöyle oluyor: ‘Babama/amcama/dedeme alıyorum.’ Yine de satmayacağımı söyleyince, ufak bir tartışma ardından da ‘Abla satmazsan satma, para kazanamazsın’ oluyor cevap. Biz satış noktası olarak ne kadar satmasak da sorunlardan biri de büyüklerin yanlış yönlendirmesi. Kimse çocuğuna sigara aldıramayacağını bilmeli.”

Bir başka okurum: “Asıl sorun dökme tütün satan noktalar. Bu dükkânlar bakkal ruhsatı alarak bu işi yapıyorlar. Asıl parası olmayan, sokak diliyle ‘bir dal’ sigara alıp içecek çocuklara sigara satan noktalar bunlar.”

POLİS GELMEDEN KÜL TABLALARI NASIL TOPLANIYOR?

Bir başka okurum: “184 arandığı zaman, yeşil dedektör uygulaması arandığı zaman, il ya da ilçe emniyetten şikâyet edilen mekân ile alakalı mekân sahibine haber veriliyor mu? Ben buna şahit oldum. Anında kül tablaları toplanıyor, tanıdık memurlar mekâna sıcak bir karşılama ile geliyor.”

KAMU BİNALARINDA İÇİLİYOR

Bir başka okurum : “Sigara yasağına en başta kamu kurumlarında birim amirleri uymuyor. Zaman zaman duman dedektörleri çalışıyor, zaman zaman havalandırmadan sigara kokusu geliyor. Ben de bir kamu kuruluşunda çalışıyorum ve görüyorum ki herkes bildiği halde kimse bir şey yapmıyor.”

ERDÖL’DEN ÇARPICI UYARI: ‘SİGARA UYUŞTURUCU İÇİN BİR KAPIDIR’

Yazının Devamını Oku

Onlar çocuk!

26 Temmuz 2019
Ankara’da bir lise organizasyonu ile düzenlenen konser...

İstanbul’da bazı festivaller...

Bodrum, Alaçatı, Çeşme başta olmak üzere sahil şeridinde plajlar, yani “beach club”lar...

O clublar’daki “mutlu saatler”: “happy hour”lar...

Lamı cimi yok... Dürüst olalım... İçerisi 18 yaş altı çocuk kaynıyor. Hemen hemen hepsinin elinde sigara, alkol.

Yaşları 13-18 aralığında. Kapıdan ellerini kollarını sallayarak giriyorlar. Kimlik soran yok. “Giremezsin” diyen yine yok.

Sadece sahil şeridi değil. Şehirlerde yolda yürürken çocukların sigara içtiğini görebilirsiniz. Çocuklar büfelerden sigara satın alabiliyor. Kimse kimlik sormuyor. Ya da son yılların meşhur nargile kafelerine gidin. Kafeler yine 13-18 yaş arası çocuk kaynıyor.

Bir veli olarak, bir anne olarak isyan ediyorum.

Sağlık Bakanlığı bu konularda ciddi bir mücadele yürütüyor.

Yazının Devamını Oku

Eylüle kalır mı?

23 Temmuz 2019
‘SİSTEMİN etkin çalışması için bazı ilave unsurların kurulması gerekir. Üstelik Türkiye’nin elindeki sistem bilgilerine ulaşmak da gerekecektir. Temel sorun bu. Rusya’ya bir bağımlılık kanalı açıldı. ABD ve NATO, Türkiye’nin Rusya’ya bağımlı olmasını istemez.’

Bu sözler savunma alanından bir kaynağıma ait. Kaynağım, Türkiye’nin de aslında Rusya’ya tam bağımlı hale gelmek istemeyeceğinin altını çizdi. Üstelik ABD ve Türkiye’yi işaret ederek, “Her iki taraf da süreci bu noktaya getireceğini düşünmedi, tahmin etmedi” dedi.

Önemli bir tespit olduğunu düşünüyorum. Tam da ABD Başkanı Donald Trump’ın da kabul ettiği gibi, Obama yönetimi Patriot’ları satmadı, sürecin sonunda Türkiye S-400’leri satın aldı.

S-400’lerin Türkiye’ye naklinin başlamasının ardından Türkiye’nin F-35 programından çıkarılacağı açıklandı. Şimdi merak edilen CAATSA yaptırımlarının uygulanıp uygulanmayacağı...

KRİTİK TARİHLER

Kritik bir hafta olduğunu söylemek lazım. 17 Temmuz tarihinden itibaren Amerika-Türkiye arasında genelkurmay başkanları, dışişleri bakanları gibi çeşitli seviyelerde resmi ve gayri resmi görüşmeler yapıldı. Resmi görüşmelerden en dikkat çekeni İbrahim Kalın’la John Bolton arasında gerçekleşti. Kalın, Bolton’a “F-35 programının askıya alınması CAATSA yaptırımlarıyla ilgili değil, resen aldığınız bir karar. Süreci biliyorsunuz. Bizi adil olmayan bir durumla karşı karşıya bırakıyorsunuz” mesajını verdi. Bolton, hem Kongre’nin tepkili tavrına hem de yaklaşan ABD Başkanlık seçimlerine dikkat çekti.

Amerikan Wall Street Journal gazetesi, ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’ye yaptırım uygulamak istemediğini, ancak kongrenin bu konuda daha katı bir tutum içerisinde olduğunu yazdı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da dün TGRT Haber’de yaptığı açıklamada, Trump’ın yaptırım uygulamak istemediğini, kendilerinin de yaptırım beklemediğini söyledi.

Amerika’da zaman zaman çeşitli temaslarda bulunan üst düzey bir kaynağım son durumu şu sözlerle özetledi:

“Türkiye’den vazgeçemiyorlar. Ancak uluslararası arenada kendi prestijleri için de bazı yaptırımları hayata geçirmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Trump konuya bir işadamı olarak bakıyor. Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istemiyor. ‘Patriot da satın alsın, diğer silahlarımızı da’ şeklinde bir bakış açısı var. Ayrıca ABD yönetimi, Türkiye’nin Rusya’ya bağımlı olmasını istemiyor. Ancak Senato Türkiye’ye ve hükümete karşı. Yaptırımların hayata geçirilmesini istiyorlar.”

Yazının Devamını Oku

Trump’a ne kadar güvenilmeli?

19 Temmuz 2019
ABD Başkanı Donald Trump, kamuoyu önünde önce G-20’de sonra Amerika’da açık açık Türkiye’ye hak verdi.

Türkiye’nin S-400 almasından ve süreçten Obama yönetimini sorumlu tuttu. Hatta Türkiye’ye adil davranılmadığını belirtti. Trump’ın tavrı Türkiye’de umutları arttırdı. Gazetemizde ayrıntıları ile yazdık. İş dünyası harekete geçti. Türk-Amerikan İş Konseyi, Başkan Trump’a mektup yazdı. Mehmet Ali Yalçındağ imzalı mektupta 100 milyar dolarlık ticaret hacmi için çalışma yapıldığı ve çalışmanın Trump’ın Türkiye ziyaretinde iki lidere anlatılmak istendiği belirtiliyor.

Türkiye, hükümeti ve iş dünyası ile sıcak mesajlar veren Trump’a peş peşe olumlu adımlar atıyor. Atıyor ama Amerikan yönetimi, Türkiye’ye yaptırım uygulamakta kararlı görünüyor. Zaten ilk adımı F-35 programından resmen çıkararak attılar. Peki ne olacak? Trump yaptırımları erteleyecek mi, ertelemeyecek mi? Amerikalı bazı kaynaklar, “Türk karar alıcılar Trump’a gereğinden fazla güveniyor. Aksiliğe hazırlıklı olmalılar” yorumunu yaptı. Yeni edindiğim bu yorum çerçevesinde her olasılığa hazırlıklı olmak gerekiyor diye düşünüyorum.

DENİZLERİ AĞLATMAYALIM

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İzmir Çeşme’de “denizlerin terk edilmiş av araçlarından temizlenmesi” projesi kapsamında dalış yaptı. Denizlerimiz çok kıymetli, ama biz kıymetini ne kadar biliyoruz? Projenin kapsamını ve amacını sormak için Bakan Pakdemirli’yi aradım. Halk arasında “hayalet ağ” olarak tabir edilen av araçlarının su kaynaklarından temizleneceğini belirterek, “Bu ağlar canlıların barınma ve beslenmelerini olumsuz etkilemekte. Su ürünlerinin ekonomik değer kazanmadan yok olmasına neden olmakta. Yaptığımız çalışmada 725 lokasyonda 750 bin metrekare uzatma ağı, 44 adet gırgır ağı, 20 adet trol ağının kaybolduğu bilgisine ulaştık. Bunları denizlerde bırakmamız mümkün değil” dedi. Bakan Pakdemirli sloganı da paylaştı: “Ağları toplayalım, denizleri ağlatmayalım...”

SONSUZLUĞA YÜRÜYEN AYAKKABILAR

AYAKKABILAR... Sonsuzluğa uzanan ayakkabılar...

Arka arkaya... Yan yana...

Sonsuzluğa yürüyorlar.

Yazının Devamını Oku

‘Korkmadım ama üzüldüm, kahroldum...’

16 Temmuz 2019
SAAT 23.02.

“Doğrusu bir kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz. Belli ki emir komuta zinciri olmadan, asker içindeki bazı kişilerin kanunsuz bir eylemi söz konusu. Vatandaşlarım ve milletim şunu bilsin ki, demokrasiye herhangi bir zarar getirecek hiçbir faaliyete izin verilmeyecek. Bu kalkışmayı yapanlar, bu kanunsuz eylemin içerisinde olanlar en ağır şekilde bedelini ödeyeceklerdir.”

Gecenin ilk açıklamasıydı... Dönemin Başbakan Binali Yıldırım, tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran 15 Temmuz gecesi NTV ekranlarında ilk açıklamayı yapmıştı. Tabii bu açıklama öncesinde de yaşananlar var. Binali Yıldırım İstanbul’daydı.

Bu satırları yazmadan önce kendisini aradım ve bir kere daha kendisinden dinlemek istedim. Yıldırım, “İstanbul’da ve Ankara’da neler oluyor bilgisini almak için önce yetkilileri, emniyet müdürlerini, valileri aradım. Bilgileri derledim, değerlendirdim. Cumhurbaşkanı ile konuyu telefonda istişare ettik. Silahı kuvvetlerinin hiyerarşisi içinde olmayan FETÖ’cü bir grubun kalkışması, yani asker kılığına girmiş terör elemanlarının kalkışması olduğu kanaati üzerine o açıklamayı yaptım” dedi. Yıldırım bu ilk açıklamanın, bilinçli, mücadeleye yönelik bir açıklama olduğunu da söyledi.

Hatırlayacaksınız, FETÖ’cüler o gece İstanbul’da bulunan dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın da peşine düşmüştü. Yıldırım araba ile Ankara’ya doğru yola çıktı ve gece boyu zor anlar yaşadı, hatta Ilgaz Tüneli’ne girmek zorunda kaldı. Peki korkmuş muydu? Ya da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın en korktuğu an ne zamandı?

KORKMADIM, ÜZÜLDÜM

Binali Yıldırım, “Korkmadım... Bu darbe kalkışmasının, alçak ihanetin asla başarılı olamayacağına inandım. Ancak üzüldüm. Çok üzüldüğüm anlar oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalandığında üzüldüm, kahroldum. İnsanlarımızın üzerine ateş açtıklarında, bomba attıklarında kahroldum. Bir yandan da o gece kararlılığımız arttı. Uzun bir geceydi ama hızlıca tüm görevlilere talimatlar vererek, yönlendirerek çalıştık. Neticede gün ağardığında mesele hallolmuştu” yanıtını verdi.

ÇILGINLIK YAPMAYA KALKAN HER ZAMAN OLABİLİR

15 Temmuz’un üzerinden üç yıl geçti. Bir yandan mücadele sürüyor, bir yandan ise akıllarda hep aynı soru var:

Yazının Devamını Oku

Üç yılın ardından ‘Bu ne maskaralık!’

12 Temmuz 2019
“Bu ne maskaralık Süleyman Bey! Galiba darbe oluyor.”

“Şu an ne yapmamı isterseniz?”

“Çankaya Köşkü’ne geçin.”

Tarih 15 Temmuz 2016... Saat yaklaşık 20.45. Diyalog dönemin başbakanı Binali Yıldırım ile dönemin çalışma bakanı Süleyman Soylu arasında geçiyor.

FETÖ’nün 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıldönümüne geliyoruz. 15 Temmuz’un ardından İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu’yu hem bu köşede hem de gazetemizin pazartesi günü yayınlanacak özel ekindeki yazım için aradım. Amacım üç yılda terör örgütüyle mücadelenin ne aşamaya geldiğini öğrenmekti, sohbet ederken yukarıdaki satırlarda yer verdiğim diyaloğu anlattı. Ben de sizlerle paylaşmak istedim.

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın kendisini o gece arayarak, “TBMM’nin üzerinde uçaklar mı uçuyor” sorusunu yönelttiğini söyledi. Ardından da aralarında bu diyaloğun geçtiğini belirtti. İçişleri Bakanı’nın anlattıklarından devam edelim. Yıldırım telefonu kapattıktan sonra Soylu ile Abdulhamit Gül, Bekir Bozdağ, Mehmet Muş, Naci Ağbal, Nihat Zeybekci’nin de aralarında bulunduğu isimlerle temas kuruluyor ve Çankaya Köşkü’ne geçiyorlar. Soylu silahını da yanına alıyor. Çankaya Köşkü’ne gittiklerinde ışıklar kapalı. İçeri giriyorlar ve güvenlik görevlilerine talimat veriyorlar, “Tanımadığımız kimse kapıdan girmeyecek. Ne pahasına olursa olsun...”

TRT’nin darbecilerin elinden kurtulması, Ankara’daki mücadele, AK Parti örgütünün organize edilmesine Çankaya Köşkü’ndeki siyasilerin katkısı büyük oldu.

EN DERİN ÇATIŞMA EMNİYET’TE YAŞANDI

O geceden bir kesit anlattıktan sonra gelelim FETÖ ile mücadeleye... Önce sizi 90’lı yılların sonuna götüreceğim çünkü ilk Emniyet teşkilatında örgütlenen FETÖ’nün neler yapabileceğini, amacını da örgütün karşısında yer alan, mücadele eden, örgütten büyük zarar gören Emniyet mensupları dile getirmişti. Dönemin Ankara Emniyet Müdürü

Yazının Devamını Oku

Trump'ın tarzı

9 Temmuz 2019
Kabul edelim, popüler deyimle “değişik”.

ABD Başkanı Trump’tan bahsediyorum. Yönetim tarzı, görüşmeleri ve “sosyal medya mesajları” ile tam anlamıyla “değişik” bir başkan. Değişikliği, esprileri ve verdiği pozlarla da G-20 toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu ikili görüşmelerine yansıdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmenin en önemli sonucu S-400’ler konusunda Trump’ın Türkiye’ye hak vermesi ve bunu kamuoyuna açık şekilde anlatması oldu.

TARZI BÖYLE

Trump’ın sözleri hızlanan S-400 takviminde “Yaptırımlar uygulanmayacak mı?”, “Suriye’de iki ülke anlaşmaya yakın mı?” ve “Temmuz ayında Trump Türkiye’ye mi geliyor?” sorularını gündeme getirdi. Bu soruların yanıtlarını “pembe bir tablo” yerine “temkinli ve soğukkanlı bir çerçevede” yanıtlamakta fayda var. Üst düzey bir kaynağım, “Görüşme iyi geçti ama netice ne olur?” sorusunu gündeme getirdi. Neden mi? Daha önceki görüşmeleri hatırlamakta fayda var. Sürece baktığımızda “Trump ile görüşmeler iyi geçiyor” ama “netice” çıkmıyor. Hatta bazen tam tersi yönde sonuçlar yaşanabiliyor. S-400’lerle ilgili ayrıntılara geçmeden önce “Görüşme var ama netice yok” başlığına güncel diğer örneği ekleyelim: Suriye’de güvenli bölge kurulması konusunda derinlik konusu dahi aşılmış değil. Haftalar, aylar geçiyor ama neticeye ulaşılamıyor.

S-400’LER GELİYOR

Gelelim S-400’lere... Erdoğan, Saraybosna’ya hareketinden önce “S-400’lerin yolculuk hazırlığı devam ediyor” dedi. Kısa bir sürede Türkiye’ye gelmeleri bekleniyor. Ancak kurulumu hemen olmayacak, olamayacak. S-400’lerin altyapısının kurulması gerekiyor. Sözleşmede zaten çalışması için gerekli altyapı, eğitim ve konuşlandırma da var. Çalışır duruma gelmesi zaman alacak.

Bu süreçte gözler ABD’de olacak. Yaptırımlar konusunda harekete geçecekler mi, nasıl bir çerçeve çizecekler? Elimizdeki verileri alt alta koyalım. Trump-Erdoğan görüşmesinin ardından ABD’den gelen tepkilere bakacak olursak...

Senatör Lindsay Graham, “S-400’ler aktive edildiği an yaptırımlar gelecek” dedi.

ABD Kongre Dış İlişkiler Komite Başkanı

Yazının Devamını Oku