27 Avrupa ülkesinde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları, merkez partilerin oy kaybettiğini, mülteci karşıtı politika izleyen aşırı sağ ve radikal partilerin yükselişini ortaya koydu. AB endişeli. Peki Ankara’da bu sonuçlar nasıl okunuyor? Son seçimler 2019 yılındaydı, o günden bugüne nelerin değiştiğini ve aşırı sağdaki yükselişin nedenlerini Ankara’ya göre sıralayalım:
EN BÜYÜK SORUN MÜLTECİ AKINI
-Ankara’ya göre önce Suriyeliler, ardından Ukrayna savaşı Avrupa’daki mülteci sayısını artırdı.
-Avrupalı seçmen, kaynakların önemli bir bölümünün mültecilere gitmesinden şikâyetçi.
-Pandemi, savaşlar ve mülteciler Avrupa ekonomisini sarstı.
-Son dönemde enflasyon, işsizlik, tarımdaki sıkıntılar, yüksek fiyatlara tepki hatta protestolar var.
-Aşırı sağ partiler seçmeni tam da bu başlıklardan yakalıyor. Özellikle “Ben kendimi düzeltememişken, kaynaklarım neden başkalarına gidiyor?” söylemi öne çıkıyor.
TÜRKİYE’YE
Dehşet dengesi eğer terör örgütü sözde seçimleri yapsaydı değişecekti. Sonuçta terör örgütü seçimleri şimdilik ağustos ayına ertelediğini duyurdu. Peki ne oldu?
TÜRKİYE TÜM AKTÖRLERE AYNI MESAJI VERDİ
Bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kameraların karşısında söylediği “Türkiye ‘teröristan’ın kurulmasına asla izin vermeyecektir” sözü Suriye’deki aktörlerin tamamına yani ABD, Rusya, İran, İngiltere, AB üyeleri ve Körfez ülkelerine söylendi. Bu temaslar üç koldan gerçekleşti:
- Diplomatik görüşmeler hem telefonda hem de ilgili ülkelerin başkentlerinde yürütüldü.
- İstihbarat örgütlerine de MİT aracılığıyla gereken mesajlar verildi.
Verilen mesajlar şöyle oldu:
- Türkiye sözkonusu adım atılırsa gereğini hiç çekinmeden yapacak.
- Gayri meşru seçimler hem Suriye Arap Cumhuriyeti anayasasına hem de konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı’na aykırı.
TERÖR ÖRGÜTÜ NEYİN PEŞİNDE?
PKK/PYD Terör örgütü Suriye’de tansiyonu yükseltecek bir sözde seçime hazırlanıyor. Ancak arkasına bakıp, derinine inince tabloyu çok net göreceksiniz:
ADAY, SEÇMEN, SEÇİLEN TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KONTROLÜNDE
- Geçen aralık ayında terör örgütü sözde toplumsal sözleşme belgesi açıkladı. İçinde demokrasi süslemeleri yer alan belge mevcut Suriye Devleti’nin anayasasına aykırı.
1- Belge Suriye Demokratik Cumhuriyeti diye bir devlete referans veriyor. Oysa devletin gerçek adı bu değil, Suriye Arap Cumhuriyeti. Kısacası olmayan bir devlete referans veren bir belge.
2- Yine belge ile idari yapılanma kurmayı planlıyorlar. Oysa idari yapılanma Suriye Arap Cumhuriyeti anayasasında yok, yani anayasaya aykırı. Üstelik kanton tanımlamaları ile haritalanma işlemi de değiştirilmek isteniyor.
3- Belge kimin oy kullanacağını da belirliyor. 18 yaşından büyük herkes oy kullanacak. Ancak seçmen kartı şart. Seçmen kartı alabilmek için ise koşul 5 sene oturum şartı. Yani Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgede bu şartı yerine getiremeyen Arap nüfus oy kullanamıyor. Bir diğer şart ise PYD ordusunda rol alma. Kısacası seçmeni kendi örgüt tabanından belirliyor.
4-
22 yıllık iktidarın yenilenmeye ihtiyaç duyması ve bunun zorunlu hale gelmesi olağan. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisine yönelik yaptığı “vatandaşa dokunmama, kibir” eleştirileri de diğer nedenler. AK Parti seçim sonuçlarını, değişimi, atılacak adımları değerlendirdiği bir sürece girdi. AK Parti kampında bu sürecin önemli ipuçları ortaya çıkacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan adım atmadan önce çok sayıda araştırma yaptırır, çeşitli kesimlerden görüş alır, dinler ve bu adımları da sürece yayarak atar. Şimdi de ayrıntılı bir çalışma yürütülüyor.
‘TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SORUNU EKONOMİ’
Çok kısa bir süre önce tamamlanan, yani bu ayın 25’inde tamamlanan Optimar Araştırma ve Danışmanlık AŞ’nin anketi, partideki araştırmalarla bu başlıkta önemli ölçüde uyuşuyor. Optimar 26 ilde farklı yaş aralıkları ve mesleklerden 2 bin kişi ile hibrit bir anket yaptı. Bugün Türkiye’nin en önemli sorunu nedir sorusuna yüksek çıkan yanıtlar açısından baktığımızda sonuç şöyle:
- Yüzde 61.6 ekonomi
- Yüzde 7.3 her şey sorun
- Yüzde 6.3 Suriyeliler ve düzensiz göçmenler
- Yüzde 5.9 adalet...
EKONOMİDE UMUT VAR MI?
Hatırlayacaksınız bu mesajı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Valiler Toplantısı’ndaki konuşmasında vermiş, Ankara büromuzdan Ebru Karatosun da haberini yapmıştı. Beklenen tasarruf genelgesi 16 Mayıs 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Genelgeyle, kamunun artık elini taşın altına koyacağı ortaya çıktı. Ayrıntıları açıklandı; kamu kurum ve kuruluşlarının 3 yıl süreyle her ne şekilde olursa olsun yeni taşıt edinemeyecek olmasından yine 3 yıl süreyle yurtiçinde ve yurtdışında hiçbir şekilde yeni hizmet binası alınmaması, kiralanmamasına; temsil ve ağırlama ödeneklerinin zorunlu haller dışında kullanılamayacağına kadar birçok başlık içeriyor. Herkes doğal olarak uygulamayı merak ediyor.
KABİNE’YE ÖZEL BİLGİ NOTU
- Bakanlıklarda genelgenin uygulanmasından sorumlu bakan yardımcıları belirlendi.
- Görevleri hem genelgeye uyulması hem de uyulduğunu Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’na bir anlamda raporlamak.
- Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu konudaki hassasiyeti biliniyor.
- Son bakanlar kurulu toplantısına girer girmez, her bakanının oturduğu masaya bilgi notu koyduğunu öğrendim.
- Bu notta Şimşek hem tasarruf tedbirleri hakkında bir kere daha bilgi verdi, hem de bakanlara Ankara ve İstanbul’da ihtiyaç duyulması halinde kullanabilecekleri iki konferans salonunun ismini de verdi.
Kısacası kamuda otellerde ya da başka alanlarda kiralanarak organizasyon yapma döneminin bittiğini alternatif adreslerle de hatırlatmış oldu.
Şok diyorum çünkü komplo teorilerini dışarıda bıraksanız bile baştan sona yanlışlarla dolu bir ziyaret aracı ve yolu seçiliyor. Neden mi? Ayrıntılara yazının ilerleyen bölümlerinde gireceğim. Yaklaşık 600 km’lik bir yol. Nedense 600 km’lik yol için uçak değil, helikopter tercih ediliyor. Bu tercihin nedeni tamamen anlaşılmaz durumda.
DEVRİM MUHAFIZLARI VE İRAN İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ ANKARA’YI ARADI
Azerbaycan dönüş yolundaki İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın bulunduğu helikopter, yanlarında heyetin diğer üyelerini taşıyan iki ayrı helikopterle birlikte yola çıkıyor. Sonrası simsiyah bir boşluk. Reisi’nin helikopterinden ses seda çıkmıyor, sinyal yok. Yok çünkü helikopterde uluslararası sinyal sistemi bulunmuyor.
Sonra olanları şöyle sıralayabiliriz:
- Devrim Muhafızları ve İran İstihbarat Örgütü Ankara’yı arıyor.
- Ankara tüm kurumlarıyla harekete geçiyor.
- İran önce gece görüşlü helikopter talebinde bulunuyor. Ankara ise sadece helikopter değil, kurtarma timinden elinde bulunan her türlü araç gerece kadar her türlü hazırlığı yapıyor.
- Ankara bölgedeki hava durumuna bakıyor, helikopterin uçması neredeyse imkânsız.
Ben ise çok tartışılan “cemaat” meselesine gireceğim. Bakan Tekin’e açık açık “Siz cemaatçi misiniz?” diye sordum. Yanıtı şöyle oldu:
-“Hayır değilim. Sosyal medyaya bakıyorum, beni bütün cemaatlere yazdılar.
- Benim geldiğim çizgi belli. Ben Milli Görüş geleneğinden geliyorum.
- Herkesin kaçtığı bir dönemde demokratik ve siyasi mücadele tarafında yer aldım. Erbakan Hoca’ya saygım sonsuz. Akademisyenliği seçmem onun sayesindedir.”
Gelelim TBMM’de çok tartışılan ve Milli Eğitim Bakanı Tekin’i tarikat ve cemaatlerle yapılan protokollere sahip çıktığı iddialarına neden olan konuşmasına... Bakan bu konuda diyaloğun eksik yansıtıldığına dikkati çekerek, şu yanıtları verdi:
‘BEN HUKUK DEVLETİ SINIRLARI İÇİNDE HAREKET EDİYORUM’
Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu “Kılıçdaroğlu dışında bir aday çıkarsa masa dağılır” demişti. Geçtiğimiz günlerde ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Habertürk televizyonunda yaptığı açıklamalarda isim vermeden; “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır demek yanlıştı” dedi. Biliyorsunuz Özgür Özel ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında zaman zaman önemli görüşmeler yapılıyor. Kuşoğlu ile sohbet ettik. O tarihi açıklama ve süreçte yaşananları, Kılıçdaroğlu’nun yol haritasını ve masanın bugünkü durumunu konuştuk.
‘ADAY BELİRLEMEDE GEÇ KALINDI’
Kuşoğlu önce Özel’in açıklamasına yanıt verdi. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne alışamadığını belirterek, aday belirleme sürecindeki sıkıntılara değindi. “Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan gibi bir isim olmasa, orada da sıkıntı yaşanırdı” diyerek şu mesajları verdi:
“* Altılı masada aday seçime üç ay kala belirlendi, geç kalındı. Adaylık öncelikli meseleyken, aylarca başka metinler üzerinde çalışıldı.