Paylaş
POLİTİKA konuşarak yapılır. Bazıları politikayı ‘‘konuşma sanatı’’ olarak da tanımlarlar.
Ama önemli olan gerektiğinde ve gerektiği kadar konuşmaktır.
O nedenle dilini ustaca kullanamayanların başı Yüksel Yalova gibi belaya girebilir.
Demirel laf ustasıdır. Sözcükleri yerinde ve dozunda kullanma üstadıdır.
Ama onun bile sık sık söylediği sözlerden dolayı başı çoook ağrımıştır.
Örneğin olayların yoğun olduğu 1980 öncesi dönemde söylediği ‘‘Yollar yürümekle aşınmaz’’ sözü tam kırk yıl başına kakılmıştır.
Ya, ‘‘Memleket 70 sente muhtaç’’ lafı...
O da yıllarca ve yıllarca unutulmamış, her fırsatta rakipleri ve gazeteciler tarafından kendisine karşı kullanılmıştır.
Oysa Süleyman Bey söylemek istemediği sözcükleri ağzından kaçırmamak için son derece dikkatlidir.
Ama mesleğiniz konuşma olunca gaf yapmaktan kaçmanın da galiba pek olanağı yok.
* * *
1991 seçim kampanyasını anımsıyorum. Demirel Karadeniz illerinden birinde düzenlenen mitingde ANAP'ı ve Yılmaz'ı eleştirirken kalabalığın içinden biri ‘‘Başbakan Yılmaz’’ diye bağırmıştı.
Bunun üzerine Demirel kendini tutamamış ve şöyle demişti:
‘‘Eğer hamsi kavağa çıkarsa Yılmaz ancak o zaman başbakan olabilir.’’
Vay sen misin bunu söyleyen... Kıyamet kopmuştu.
Karadenizli vatandaşlar ‘‘Bize hakaret etti’’ diye bu söze çok alınmışlar ve DYP o yörelerde ciddi oy kaybına uğramıştı.
ANAP'lı politikacılar da bu gafı bol bol kullanmış, ‘‘Hamsi kuyruğunu titretince değil kavağa, minareye bile çıkar’’ diye ateşi körüklemişlerdi.
Demirel daha sonra bu sözün kendisine en az iki puana mal olduğunu söylemişti.
Yalova olayındaki talihsizlik biraz da efelik gösterisinden kaynaklandı.
Politikada seçmenlerinin önüne çıkan politikacı bazen yukardan atmak zorunda kalır.
Ama bunu çok iyi ayarlamak gerekir.
Eğer ölçü tutturulmazsa Yalova'nın durumuna düşülür ve kaş yapayım derken göz çıkarılıverir.
Tütün üreticilerine konuşurken coşması kendisine pahalıya patladı ve altındaki koltuk kayıp gitti.
* * *
Eski Ordu milletvekillerinden Şadi Pehlivanoğlu, 1991 seçimlerinde uzun bir aradan sonra yeniden aday olmuştu.
Seçim bölgesi yine 1961-1969 arasında iki dönem milletvekilliğini yaptığı Ordu'ydu.
Seçim kampanyası için giderken, aradan bu kadar zaman geçtiği için bir tedirginlik duyuyordu.
‘‘Acaba’’ demişti kendi kendine. ‘‘Seçmenler beni hatırlarlar mı?’’
Ordu'nun ilçelerini gezerken seçmenlere ‘‘Ben yıllar önce sizin milletvekilinizdim. Ama belki aranızda beni hatırlayanınız yoktur’’ demiş.
Yaşlıca bir adam söze atlamış:
- Hiç seni tanımaz olur muyuz da... Senin namın hálá sürer buralarda. Ankara'ya geldiğimizde fındık paraları için bizi başbakana götürüp ‘‘Bunların parasını hemen verdirmezsen aha istifam’’ deyip nasıl yakasına yapışmıştın. Bu unutulur mu?
Bu öyküyü anlatan Şadi Pehlivanoğlu ‘‘Evet başbakana istifa ederim demiştim ama öyle yakasına filan yapışmamıştım. Ama halk benim çıkışımı efsaneleştirip öyküyü bu hale getirmişti. Doğrusu sesimi çıkarmadım, çünkü adamın anlattıkları işime gelmişti. O efsane sayesinde hiç zahmet çekmeden seçildim’’ demişti.
Akıllı politikacı doğrusunu yapar, kişiliğini ortaya koyar, gerisini halka bırakır. Zaten halk sevdiği politikacıyı efsaneleştirir.
O nedenle gereksiz yere efelik yapmak boşunadır ve faturası da Yalova olayında olduğu gibi bazen çok ağır olur.
Paylaş