AŞKLA başlayan her ilişkinin yoluna mutlaka değişik hal ve durumlarda “ihanet” çıkar.
Aşk bir şekilde sahiplenmeye dönüştüğünde, kıskançlıkla ihanetin ruhları esir alması kaçınılmaz hale geliyor. Aldatmanın gerçekte varolup olmaması farketmez; aşk-ihanet-kıskançlık sarmalı insanın aklını da kör edebilir. Geçenlerde “bir ihanetin kirli çamaşırları” öyküsüyle gündem oluşturan ünlü çiftin birbirine yaklaşımında dikkatimi çeken bir nokta vardı. Erkek bildik kalıpları yıkmayı başardığı (en azından öyle göründüğü) ve töre adı altında dayatılan ilkelliğin sınırlarının çok dışında olduğu halde, uzlaşmaz çelişkiler içindeydi. “Beni aldatıyorsan senin bileceğin iş, haydi herkes yoluna” diyebilecek olgunluğa sahip bir erkeğin, karısının giyimine kuşamına karışmasını, spor salonuna gitmesini “erkeklerle yakın temas olur” gerekçesiyle yasaklamasını nereye koyacak, neyle açıklayacağız? Uzun zamandan beri ne yaptığını merak ettiğim Kanadalı Atom Egoyan’ın “Büyük Hata/Chloe” filmi, insanı en çok meşgul ettiren ve aslında kesin bir sonuca bağlanması imkânsız o temel meseleye, aşk ve ihanete el atıyor. Hem de nasıl el atmak: Oyunculuklar birinci sınıf (Julianne Moore, Liam Neeson, Amanda Seyfried), sürprizli hikâyesi ise izleyenin bakış açısına göre her türlü yoruma açık. Başarılı bir doktor olan Catherine, kocasının kendisini aldattığından kuşkulanıyor. Bu endişeyi haklı gösterecek gerekçeler de her geçen gün birbiri ardına ekleniyor. Hastalarını kabul ederken inanılmaz güçlü olan kadın, işin içine kendi hayatı, duygusallığı karıştığında yeni yetmelerin bile yapmayacağı acemilikler içinde kıvranıveriyor. Kuşkuların birbirini kovaladığı o sanal kurgu içinde iş “sadakati test etme uğruna” telekız kiralamaya kadar varıyor. “Ararat” gibi gereksiz ve kötü bir işe imza attıktan sonra kendini toparladığı anlaşılan Egoyan sinemasının başarı sırrı burada yatıyor. Konu her türlü basmakalıp yaklaşıma açık olduğu halde, işin kolayına kaçmayıp karakterlerin ruh hallerine odaklanıyor ve biz de onlarla birlikte bir yolculuğa çıkıyoruz. Sonu ne olacak bilmeden elbette; çünkü bu yolculukta herkesin kendi içinde taşıdığı bir fazla bagaj var. Tıpkı Catherine’nin içine düştüğü durum gibi. “Büyük Hata” aşk, kıskançlık, aldatma, ihanet, insanın kendisiyle yüzleşmesi gibi ana temalar üzerine söyleyecek sözü olan, deyim yerindeyse “boş konuşmayan” bir film. Üstelik filmdeki üç ana karakterin bizi alıp götürdüğü yerin sonunda bildik bir sinema finali de yok. Bence en iyisi herkesin bu kavramlar üzerine kendi tanımından bir sonuç çıkartması. Sahi ne dersiniz David karısını aldatıyor muydu?
Son durak 4
“SANKİ kötü birşey olacak, rüyamda gördüm” deyince hemen hayra yormaya kalkarız ya, “Son Durak/Final Destination” gerilim filminin bütün meselesi bu. Olacakları bire bir gören var ve zaten hayra yormaya zaman bile kalmadan gerçekleşiyor. Gerilim sinemasının son dönemde özellikle “Elm Sokağı Kabusu” ve “Çığlık” sonrasında çıkardığı en aklı başında akımlardan birisi “Son Durak.” Şu anda artık bir seri filme dönüşen Son Durak’ların dördüncüsü ev sineması olarak raflarda yerini aldı. Azrail’le zamana karşı yarışın öyküsü “Son Durak/Final Destination 4” temposuyla bir aksiyon filmi adeta. Esasında ölümün nasıl gerçekleşeceğini önceden bilmek hiç hoş olmasa da, filmin genel havasına gayet iyi uyuyor. İyi bir ses sistemiyle evde izlendiğinde gerilmemek zaten olanaksız gibi birşey.