TEK YOL "TURİZMİ ÇEŞİTLENDİRMEK"

İzmir ve Ege bölgesinde turizm duyarlılığının artması sevindirici. Öyle ya; turizm "altın yumurtlayan tavuk".

Yararları sınırsız...

Döviz girdisi, katma değer, istihdam, üretim, sektörel canlanma, tanıtım...

Ooo, say say bitmiyor!

Bir de bölgenin tarihi, kültürel avantajları.

O zaman...

Hani... Un var, şeker var, yağ var...

Artık helvayı da yapma zamanı.

Son dönemlerde turizmcilerin ve sivil toplum örgütlerinin konuyla ilgili duyarlılıklarının ve özenlerinin artması sevindirici.

Çünkü... Tablo gerçekten kötü.

BASİFED (Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu) güzel bir çalışma yapmış: "İzmir Turizmi Acil Eylem Planı".

Nitelikli bir kadro önemli değerlendirmeler ve saptamalar gerçekleştirmiş.

İzmir turizminin gelişmesi; bölgenin de şahlanması demek.

Konuya bu bilinçle yaklaşmak doğru mantık...

İzmir’e gelen turist sayısı 750 binler dolayında.

Türkiye’ye gelen turist içindeki payı da yüzde 4.5’larda.

Kabul edilemez bir oran!

İzmir’e en çok turist gönderen ülkeler sıralamasında Almanya var.

Onu Fransa, Hollanda, Belçika, İngiltere, İrlanda, Yunanistan, İtalya izliyor.

Oysa konukseverliğimizi göstereceğimiz o kadar çok ülke var ki!

Yine rapora göre; İzmir’e turistler daha çok Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında geliyor.

Diğer aylar "boş".

Onca güzellik, onca değer, onca tarih...

Hava cıva...

Termal kaynaklar neden yeterince kullanılamaz?

3. yaş turizminden neden daha çok pay alınamaz?

Turizmi çeşitlendirmek ve 12 aya yaymak şart.

Bunun için en uygun bölge Ege.

En uygun kentte elbette İzmir.

Deniz, güneş, kum, kültür ve tarih turizmini geliştirmek şart.

Nasıl mı?

İnanç, termal sağlık, iş, kurvaziyer, alışveriş, yat, su ve kış sporları, kongre ve Fuar, ekoturizm, dağcılık, doğa yürüyüşleri, av, golf, kuş gözlemciliği ve gastronomi turizmleri ile...

Yani... Seçenek sunumu...

İnsanlara Türkiye’nin güzelliklerinin, Türk insanının sıcak karakterinin çeşitli şekillerde sunulması...

Oteller çoğaldıkça... Turizm bilinci geliştikçe... Yollar ve otobanlar açıldıkça... Ulaşımda deniz, hava, demiryolu ciddi seçenekler haline dönüştükçe... Doğal güzellikler korundukça... Tarihimizin ve kültürümüzün üstü kapatılmak yerine tozlardan arındırılıp sunuldukça...

Gelecek aydınlık...

Yeter ki, bakış açımız; "İzmir’i kültürel, tarihi, arkeolojik, doğal ve rekreaktif unsurları içeren, kaliteli hizmet, etkin tanıtım, çağdaş pazarlama ile yeni ve çeşitlendirilmiş turizm ürünleri sunan bir cazibe merkezi haline getirmek" olsun...
Yazarın Tüm Yazıları