LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Susuzluk tehlikesi gündemde. Küresel ısınmanın, doğayı hoyratça kullanmanın sonu.
Hep cicim ayı olur mu?
Uzun süreden beri bilim adamları bu tehlikeye dikkat çekiyor.
Önemli bir konu.
Özellikle 2020’li yıllardan itibaren Türkiye ciddi bir tehdit altında.
Kuraklaşma, çölleşme, susuz kalma...
Nasıl derseniz deyin!
Ege Bölgesi’nde de aynı sancı var hiç kuşkusuz.
Ayrıca bu çölleşmeyi tetikleyen unsurlar:
Yer altı sularının bilinçsiz kullanımı.
Dere, nehir, göl ve akarsuların kirletilmesi.
Toplumu bu anlamda bilinçlendirme konusunda yetersizlikler.
Daha bir sürü şey.
Ve gelinen nokta:
Tehlike çanları.
Hem de gitgide şiddetlenen.
Bari bu günden sonra biraz akılcılık.
Biraz bilinçlenme...
Çözümü sadece halka bırakılmayacak kadar önemli bir konu.
Devletin mutlaka el atması ve ciddi çözümler üretmesi gereken bir sancı.
Çok yıllar önceden kalma bir anım var.
Bir ABD Başkanı’nın açıklaması.
Halkıyla belli konuları paylaşmak için yaptığı konuşmalardan birinde şöyle bir cümle:
"Değerli yurttaşlarım; sizden elinizi yıkarken önce sabunu almanızı, sonra suyu açmanızı rica ediyorum".
Hani bizdeki "Ulusa Sesleniş" türü bir program.
Ve ABD Başkanı’nın dudaklarında "tasarruf".
Önce sabun, sonra suyun açılması.
Basit gibi gelen ama çok önemli bir uyarı.
Ve bu uyarı ile elde edilen büyük tasarruf.
Neredeyse her yıl tüketilen suyun dörtte biri kadar bir tasarruf.
Sadece su ve sabun ilişkisi ile. Önce biri, sonra öbürü.
Halkın bilinçlendirilmesi ile.
İşte, Devlet adamlığı da böyle bir şey galiba.
Şimdi bizde de benzer öneriler getirilemez mi?
Halk bu önemli konuda şimdiden, iş işten geçmeden uyarılamaz mı?
Sadece su ve sabun mu?
Bahçelere boşa akan çeşmeler...
Patlak borulardan büyük su kaçakları...
Görgüsüzce, hem de her tarafı kirleterek araba yıkamalar...
Küvet sefaları! Daha bir sürü şey.
Oysa... Susuz günleri düşünmek de gerekmez mi?
Gelecek kuşakları... Çocuklarımızı...
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları