Hâlbuki siyah beyazlılar ilk yarı boyunca oyunun hakimiydi, Erzurumspor’a hiç pozisyon vermedi. Sahayı iyi parselledi. Fakat; düşük tempo, topun yavaş dolaşması ve Burak Yılmaz’ı gol bölgesinde sadece 1 kez topla buluşturmak siyah beyazlıların olumsuzluklarıydı.
Ayrıca Jeremain Lens ve Quaresma çok çizgide kaldı. Erzurum’un alan bırakmayan savunmasını aşacak aksiyonlar yetersizdi.
İlk 25 dakika gol yollarında Ljajic etkili oldu. Direği yalayıp giden şutu, Burak’a attığı gollük pas ve Gökhan’ı savunmanın arkasına kaçırması kreatif işlerdi. Ancak ilerleyen bölümde o da oyundan kopuk bir görüntü sergiledi.
İkinci yarının başlamasıyla birlikte daha yüksek tempo bekledik fakat yavaş oyun devam etti. Stoperlerin alan daraltmak yerine kendilerini geriye atması Beşiktaş’ın nitelikli bir pres yapmasını önledi. Yenilen gol komik ve Necip’in talihsizliğinden öte sakarlığı da söz konusu... Beşiktaş oynaması gereken yüksek tempo futbolu sadece golden sonra sergiledi. Adem Ljajic’in asisti ve Dorukhan’ın golü sonrası ivme
kazanmışken Quaresma’nın kırmızı kartı sonrası maça havluyu attı.
BURAK iYi DEĞiLDi AMA DAHA ÇOK SÜRE ALMALIYDI
- HAFTA içi Şenol Hoca ile uzun uzun konuştuk. Burak Yılmaz’dan memnun. Ancak en az 15-20 günlük süreye ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Oyundan alması bu yüzden... Fakat bence Burak dün akşam en az 15 dakika daha oyunda kalmalıydı.
Gole ihtiyaç duyulan bölümde
Ligin ilk yarısını liderin 9 puan gerisinde bitiren Beşiktaş’ın yarışa tekrar ortak olabilmesi için arka arkaya alınacak 3 puanlara ihtiyacı var. Puan kaybı için de hiç mi hiç kredisi yok. Siyah beyazlıların ilk yarıda 9 deplasmanda sadece 2 galibiyet alabildiğini de hesaba katarsak zorluk düzeyi son derece yüksek bir maç oynadı Beşiktaş. İlk dakikadan itibaren ligin ilk devresinde eksik olan odaklanma, istek ve farkındalık açısından dün olumsuzluk yoktu. iki yeni transfer Burak ve Mirin ile başladı Şenol Güneş. Kontratak planıyla sahaya çıkan Akhisar karşısında anahtar ilk golü atabilmekteydi. Dorukhan, mükemmel bir vuruşla o anahtarı Beşiktaş’ın cebine koydu. Gol gecikse dakikalar ev sahibi ekibin lehine işleyecekti. İkinci yarının hemen başında Gökhan ile gelen duran top golü Akhisar’ın gardını tamamen düşürdü.
BASİT TOP KAYBI ÇOK FAZLA
Eskiye oranla daha fazla direkt oyunu hedefleyen Beşiktaş dün maçın genelinde top kayıpları konusunda ciddi sorunlar yaşadı. Siyah beyazlı ekip zaman zaman tempoyu ayarlayacak pasları yapamayınca da hem oyununu rakibe kabul ettiremedi hem de Akhisar’ın kalesinde tehditkar olmasına izin verdi. Beşiktaş seviyesindeki bir takım skoru bulduktan sonra pas yaparak oyunu tutabilmeli. Nitekim Güneş, Oğuzhan ve Atiba’yı topa daha fazla sahip olmak için oyuna soktu.
22 yaşındaki Dorukhan, sadece perdeyi açan golü atmadı. Sahanın en çalışkan oyuncusuydu. Burak Yılmaz’ın kaçırdığı pozisyonda da attığı pas çok klastı.
TAKIM SAVUNMASINDA SORUNLAR SÜRÜYOR
Akhisar, Regattin, Serginho, Manu, Josue, Güray ve Cikalellshi ile son derece ofansif bir kadroyla oynadı. Özellikle de Caner’in oynadığı kanattan çok tehlikeli hücumlar yaptılar. Beşiktaş gibi bir takım kalesine 15 şut attırmamalı. Karius gününde olmasa, Akhisarlılar biraz daha becerikli olsa farklı bir skorla karşılaşabilirdik.
LJAJIC YILDIZLAŞTI
Adem Ljajic, oyun görüşü yüksek ve teknik kalitesi tartışılmaz bir futbolcu. Dün Dorukhan ve Larin’e 2 asist yaptı. Larin’in kaçırdığı net fırsat da gol olsa asist hat-trick’le maçı tamamlayabilirdi. Beşiktaş’ın saha içinde Sırp futbolcuya daha çok sorumluluk vermesi şart. Yeni transferlerden Mirin atletik bir oyuncu. Yüksek toplarda iyi. Dikkatli ve oyunu yaşıyor. Topla da güvenli göründü. Burak Yılmaz ise istekliydi 2 kez de gole yaklaştı ancak fiziksel olarak hazır görünmedi. Maç ritmi için zamana ihtiyacı var. Dün sahaya koyduğu enerji ve hareketli oyunu gelecek için olumlu mesajlar verdi.
Bana göre Türk futbolunun başına gelen en büyük güzelliklerden biri VAR uygulaması. VAR’sız günleri, skandal hakem hatalarını herkes çok çabuk unuttu. VAR’ın olmadığı Premier Lig’de neler oluyor her hafta şahit oluyoruz. Önümüzdeki sezon İngilizler de VAR’a geçecek. UEFA da Şampiyonlar Ligindeki dev kulüplerin baskısıyla şubat ayında VAR’ı devreye sokuyor. VAR uygulamasının meyveleri tabii ki ilk günden toplanmıyor. İtalya ve Almanya VAR’ın ilk kez uygulandığı 2017-18 sezonunda sancılar yaşamıştı. İtalya’da VAR’a rağmen iptal edilen nizami goller bile atıldı. Almanya, ilk dönemlerde hakemlerin hemen her kararı VAR tarafından sağlamasından şikayet etti. Takımlar soyunma adasından çağrılıp penaltı dahi atıldı.
MAKSİMUM MÜDAHALE MAKSİMUM FAYDA
Bizdeki ilk 5 aylık süreçte ise en çok tartışılan konu, VAR uygulamasının tüm maçlarda aynı sıklıkta ve standartta devreye sokulmamasıydı.
”Onlara VAR da bize niye YOK?” sözü, bu uygulamayla birlikte manşetleri sıkça süsledi. Aynı tartışmalar VAR’ın uygulandığı diğer ülkelerde de halen mevcut. ‘Minimum müdahale, maksimum fayda’ mottosuyla futbolumuza giren VAR’da en büyük kriz, bu sloganın barındırdığı ana fikirden kaynaklandı aslında. Taraftar baktı ki başka bir maçta benzer pozisyonda VAR’a başvurulmuş, ancak kendi takımının maçında VAR devrede değil. Doğal olarak isyan etti. Bu durum ciddi sorunlar yaratsa da özellikle de Galatasaray-Konyaspor maçının ardından, son haftalarda ‘maksimum müdahale ile maksimum fayda’ sağlandı. VAR’ın getirdiği adalet tartışılmaz. Fakat futbolun ruhunu olumsuz etkilediği de bir gerçek. Teknik adamlar, futbolcular ve maçı stadyumda izleyen taraftarlar atılan bir golün ardından yaşanan sevinçlerin anlamını yitirdiğine ve oyunun büyüsünü yok ettiğini düşünüyor. Bu eleştiri haksız değil. Fakat kimse ofsayttan atılan bir gol ile veya haksız bir penaltıyla kaybetmek istemiyor. VAR doğru uygulanırsa tartışmasız bir şekilde adaleti de getiriyor.
AKLA YATKIN OLMAYAN ŞEYLER DE VAR
IFAB tarafından şu an kullanımda olan protokol 8’inci versiyon ile ilgili bir güncelleme yok. Ancak uygulamada ve protokolün işleyişi ile ilgili de hâlâ akla yatkın olmayan şeyler var. Örneğin: Bir oyuncu golü attı, VAR devreye girdi ve iptal etti ancak geçersiz sayılan golün ardından sevinç esnasında veya gole itirazdan dolayı sarı kart gerektiren ihlalde bulunan oyuncuların kartlarının geçerli sayılması. disiplin ihlalleri dışında). Olmayan golden kaynaklanan bir forma çıkartma veya haklı bir itirazdan gelen bir sarı kart toplum tarafından çok da mantıklı bulunmadı. Bir diğer kafa kurcalayan konu, kırmızı kartlarda geçerli olan VAR, neden 2’nci sarı kartlarda devreye girmiyor? Amaç adaleti aramak değil mi? Soru işareti yaratan bir diğer husus ise VAR hakemi gol öncesi bir ihlal var mı diye kontrol ediyor. Top dışarıdan mı çevrildi? Ofsayt, elle oynama veya faul var mıydı? Peki ne kadar önce? Bunun belli bir süresi yok. Net bir cevabı da yok. Beinsports, Fransa, İtalya, İspanya liglerini yayınlıyor. Birçok maçı izliyoruz. Ben o ülkelerde VAR’ın bizdeki gibi 17-18 saniye geriye gidip goller iptal ettiğine tanık olmadım. Bu liglerde her hafta 9-10 maçı canlı anlatan arkadaşlarıma sordum. Onlar da böyle bir iptal görmediklerini, hep son birkaç aksiyonun değerlendirmeye alındığını söyledi. Biz mi VAR’ı daha doğru yorumuyoruz? yoksa onlar mı? Karar veremedim. Ligin ikinci yarısında her gol, her puan değerli. Derbiler ve alt sıralarda kader maçları oynanacak. “Bu hakemlerle bu lig bitmez” söylemleri artık geride kaldı. Tüm tartışmalara rağmen VAR ile ligin ikinci yarısında bizi huzurlu ve daha adil haftalar bekliyor.
GÜNEŞ SON SÖZÜNÜ SÖYLEDİ, ARTIK TOP BURAK YILMAZ'DA
Şenol Güneş dedi ki: “Kimseye kolay kolay kefil olmam ama Burak’a kefilim.” Bu şu demek: “Eğer bana güveniyorsanız. Burak Yılmaz’a da güvenin.” Tecrübeli teknik adam ayrıca da ekledi: “Neyi, niye tartışıyoruz? Bugün Beşiktaş’ın alacağı en iyi isim Burak’tır.” Burak Yılmaz polemiği bitmese de Şenol hocanın bu açıklamalarından sonra azalacaktır. Artık top Burak Yılmaz’da. Oynayacağı futbol ve atacağı goller ile kulübün ve Şenol Güneş’in kendisine duyduğu güvene yanıt vermek zorunda.
Burak Yılmaz’ın Beşiktaş’a transferi uzun zamandır tartışma konusu. Taraftar ikiye ayrılmış durumda. İsteyenler var, şiddetle karşı çıkanların da sayısı az değil. Burak, Şenol Güneş’in 1 yıldır kadroda görmek için ısrarcı olduğu bir isim. Yıldızı Şenol Güneş yönetiminde Trabzonspor’da parladı. Golcü kimliğini Şenol Güneş ile birlikte 2010-11 sezonunda kazandı. O yıl 19 gol attı.
Bir sonraki sezon ise asıl patlama yaptığı yılıydı. Bordo-mavili formayla 32 gole imza atan Burak, ligde gol kralı oldu. Galatasaray’a transferinin ardından bir sonraki sezon yine 24 golle krallık tacını giydi. Gol istatistikleri hem kulüp takımında hem de ulusal formayla hiç düşmedi. Çin dönüşü Trabzonspor formasıyla çıktığı 32 maçta 28 gol attı.
Rakamlar müthiş. Sportif açıdan bakınca nokta atışı bir transfer. Üstelik Şenol Güneş, Burak’a inanıyor. Burak da Şenol Hocasıyla çalışmak istiyor. Savunma arkasına ve arasına pas becerisi yüksek bir Adem Ljajiç ile birlikte Burak, Beşiktaş’ta çok gol atar. Ayrıca futbol camiasında Burak’ın iyi bir Beşiktaşlı olduğunu da bilmeyen yok.
Peki neden bu kadar şiddetli bir tepki var? Geçenlerde bir Beşiktaş taraftarı “Ağabey Burak’ı istemiyoruz” dedi. “Neden?” diye sordum. Neymiş bundan 6.5 yıl önce oynanan Beşiktaş-Galatasaray derbisinde son dakika kendini yere atıp penaltı almış. “Şampiyonluğumuz gitti.Ağabey o maçta” diye ekledi.
“O maç ligin 2’nci haftasıydı. Nasıl şampiyonluk maçı oluyor?” diye sordum. “Öyle miydi?” diye şaşkınlıkla sordu. Görünen o ki Burak transferiyle ilgili herkes birbirini dolduruyor. Tepkiler abartılı. Golcüsü olmayan Beşiktaş’ın Burak’a; Burak’ın da Beşiktaş’a ihtiyacı var. Bundan sonra gösterilecek tepkiler liderin 9 puan gerisinde, 7’inci sıradaki bir Beşiktaş’ı daha fazla kaosa taşımaktan başka bir işe yaramaz.
QUARESMA TAMAM MI, DEVAM MI?
Quaresma tartışmasız ligimizin en yetenekli oyuncusu. An itibarıyle en çok asist yapan futbolcu. Ancak bunun ötesinde tartışılacak şeyler var. 35 yaşında olması, deplasmanlardaki performansının düşüklüğü, sorumsuzca gördüğü kartlar, takım oyunundan zaman zaman kopuk bir görüntü ortaya koyması ve doğrudan rakip kaleye gidip gol atan bir kanat oyuncusu olmaması yeteneklerini kenara bırakıp Portekizli yıldızı tartışmamıza neden oluyor.
Beşiktaş’ın hücumları o varken sadece Quaresma’ya endeksli. “Ver Q7’ye, orta yapsın” görünen tek plan. Bu anlayış yüksek toplarda etkili bir santrfor ve Talisca gibi bir forvet arkası olmayınca verimlilik getirmiyor. Ayrıca bu sezon deplasmanda oynanan 9 maçta sadece 2 maç kazanılması da bu durumun getirdiği bir olumsuzluk.