Paylaş
Gerçekten birkaç video daha seyretsem kebaba tövbe edebilirdim! Zaten etlerimizin antibiyotik dolu olduğunu biliyorduk da...
Tavukların gezenini geçtik, ayakta durabileni bile çok azmış. E onların yumurtalarından ne hayır gelecek?
Hamurişi zaten uzun süredir büyük töhmet altında! Ekmeği suçluluk duygusuyla ve buğdayının özgeçmişini sorarak yiyoruz. Siyez buğdayı mı? Peki, ekşi maya mı? Ekmek birkaç sayfada hayat hikâyesini özetleyebilir mi?!
Balıklardan da bir mülakat istememe çok az kaldığını hissediyorum. Çiftlik balıkları makbul değil, kim bilir neyle besleniyorlarmış. Somonlar hep yalan dolanmış. İstanbul deniz balıkları ise mazot ve cıva doluymuş. Küçük balık yiyin, en sağlıklı o dediler, 4 gündür her akşam sardalya yiyorum ve eğer sardalyada bir arıza varsa bittim!
Sebze ve meyvelerin tarım ilaçlarından, üzerlerindeki cilalardan filan bahsetmeme gerek yok sanırım? Eee? Yabani semizotu, ceviz ve organik kefirle geçiremem ki ben hayatımı...
Spor işi iyice karıştı zaten. Pilates mi yapacağız, ağırlık mı çalışalım, crossfit işine mi girelim... Ben bu konu tam olarak çözülene kadar sadece yürümek ve yüzmekle yetineceğim!
New York Times’da üç-beş ay önce çok eğlenceli bir yazı çıktı. Sağlıklı, uzun yaşam ve doğru diyet savunucularının kaç yaşlarına kadar yaşadıklarına dair örnekler var.
Biraz detaylandırarak anlatacağım.
Dr. Clive McCay, kalori azaltılması konusunda yıllarca fareler üzerinde deney yapmış. Bakmış ki neredeyse aç yaşayan fareler beslenenlere göre gittikçe gençleşiyor, insan ömründe 130 yıla tekabül edecek yaşları görüyorlar. Malumunuz bu aralar az yemenin, aç kalmanın büyüme hormonuna çok pozitif etkileri olduğu konuşuluyor. Aralıklı oruç, 16-18 saat aç kalmalar, tek öğün yemeler filan deneniyor. Bu aç kalmanın kitabını yazmış, “Beslenme Araştırmalarının Tarihi Üzerine Notlar” eseriyle beslenme tarihine altın harflerle yazılan McCay, maalesef 69 yaşında dünyayı terk etmiş.
Bu yaz Bodrum’da yabani semizotu toplayıp yedim ben! Ve yerken vücuduma çok iyi geldiğini, hücrelerimin mutlulukla dans ettiğini hisseder gibi oldum. Maalesef “Yabani Kuşkonmazın Peşinde” kitabını yazan ve yüzbinlere yabani bitkilerden oluşan bir diyet tavsiye eden Euell Gibbons, 1975’te, 64 yaşında hayatını kaybetmiş!
“Doğru Yiyelim ki Fit Kalalım” kitabının yazarı, nişastalı gıdalardan uzak durulması gerektiğini savunan ilk beslenme uzmanlarından Adele Davis 70 yaşına kadar yaşayabilmiş.
“Pritikin Programı” adındaki kitabında diyet ve egzersiz tavsiyelerini toplayan; yağlara, yumurtaya karşı tam tahıllı ekmek ve makarnayı şiddetle savunan, hâlâ yaşasaydı Karatay Hoca’nın muhtemelen gördüğü yerde kafa atacağı Nathan Pritikin, 69 yaşında ölmüş.
Tam tersi, karbonhidratı azaltan, protein ve yağ sever ‘Atkins diyeti’nin mucidi Dr. Robert Atkins ise 72’sinde.
Bakın bu adam önemlidir, zira Montignac diyetiyle gençliğimize damga vurmuştur. Protein ve yağlarla karbonhidratları ayırmaya, farklı öğünlerde yemeye çalışırken yarı doktor çıkan insanlar gördük o yıllarda. Ancak Michelle Montignac, 66 yaşında hayatını kaybetmiş.
Bu bilgi ise çok vurucu ve benim az ve sakin spor tezimi doğruluyor: “Koşmanın Eksiksiz Kitabı”nın yazarı, koşunun en şahane egzersiz olduğunu savunan James Fixx, henüz 52 yaşındayken koşarken kalbinin durması suretiyle hayatını kaybetmiş!
Tabii bu saydığım ölümlerin hepsi metabolizmanın iflas etmesinden filan olmamış. Genetik hastalığı olanlar var, düşüp başını çarpan var vs...
Ama demek ki sihirli bir formül yok işte! Az az her şeyden yiyip, biraz hareket edip, ölçülü çalışıp, ölçülü tatil yapıp, kafanın peşinden gidip gerisini kadere bırakacaksın!
Kafanın peşinden gitme önemli. Zira uzmanlar affetsin ama kanımca beyin en önemli organ. Ve beyin egzersizini ihmal etmeyenler, beynini aktif tutanlar, vücut egzersizini birinci plana koyanlardan daha uzun ve iyi yaşıyor, ampirik bilgimdir!
Kayıp düşmemeye de dikkat edeceğiz tabii!
Bir de sardalya çok güzel bu ara, bol bol sardalya yiyin...
Yıllar sonra ben planladığım gibi 120 yaşında öldüğümde bu çok değerli belge olacak bak, kesip saklayın bunu!
Paylaş