Paylaş
Hükümet yazılarımı çok ciddiye alıyor
Yazılarımın Bakanlar Kurulu üyeleri tarafından dikkatle okunduğunu, eleştirilerimin bir hayli ciddiye alındığını farkettim ve bundan çok memnun oldum.
Geçen haftalarda, Türkiye'nin uzun yıllardır devlet olarak başarmak istediği bir işi Sadettin Tantan'ın yaptığını yazmıştım. Tantan, belediye başkanı olduğu Fatih ilçesini Avrupa Birliği'ne kabul ettirmiş, Balat ve Fener'in restorasyon projeleri için Avrupa'dan altı milyon dolar yardım almayı başarmıştı. Avrupa parayı veriyordu, ama küçük bir şart koşmuştu:
‘‘Projeye Türkiye de katılacak, hükümet 2 milyon dolarlık bir katkıda bulunacak, parayı Tantan'a şu anda nakit olarak ödemese bile garanti edecekti.’’
Ama, Tantan iktidardaki partinin belediye başkanı olmasına rağmen Ankara'yı bu konuda bir türlü harekete geçirememişti. Gerçi hükümetin projeyle pek yakından ilgilenmediği söyleniyordu, ama bana sorarsanız Tantan'ın hızla yükselmesinden pek memnun olmayanlar vardı. Yükselmesi böyle devam eder ve günün birinde büyükşehir belediye başkanlığı koltuğuna oturacak olursa, bu kişilerin gelir kaynaklarında bir kuruma meydana gelebilirdi. Alışılmış politikacı tipinden farklı olan Tantan'ın rant didişmelerine izin vermeyeceğinden emindiler.
GARANTİ VERİLDİ
Bu nedenle, Sadettin Tantan'ın Fatih'i Avrupa Birliği'ne sokmasını Ankara'nın farketmesini önlemeye çalıştılar ve gerekli Bakanlar Kurulu kararı bir türlü çıkmadı. Avrupa'nın tanıdığı süre tam bitmek üzereyken geçen haftalarda konudan haberdar oldum ve yazdım.
‘‘Tantan'a istediği garantiyi verin’’ dedim ve hükümet ricamı kırmama inceliğini gösterdi. Resmi Gazete'nin 28 Kasım tarihli sayısında yayınlanan kararla Tantan'ın hazırladığı Balat ve Fatih projeleri için Emlak Bankası'na 2 milyon dolarlık kaynak aktarıldı. Böylelikle Sadettin Tantan başkanı olduğu Fatih'i Türkiye'den önce Avrupa Birliği'ne sokmayı başardı, bu arada ben de yazılarımın hükümet tarafından ciddiye alındığını ve gereğinin yapıldığını görerek kendi değerimden daha da bir emin oldum.
Çakıcı gelirse şenlik var
Bu yazıyı yazdığım sırada Çakıcı'nın mahkeme Türkiye'ye iadesine karar verdi. Kaç gündür Apo'nun iadesi konusunda üzülenler buna sevinerek teselli buluyorlar.
İtalya hâlâ kuyumuzu kazmaya devam ediyor.
Çakıcı 5 suçtan dolayı iade edilecek. Bu iade kararlarının ikisi şartsız, üçü şartlı. Çakıcı büyük olasalıkla kararı temyize yollayacak. Ama bence temyiz ettiremeyecek...
Fransa, Çakıcı nın İdamla yargılanmıyacağına dair garanti istiyor.
Çakıcı Türkiye'ye iade edildikten sonra, ona yakın işadamlarının işleri zor. Zira Çakıcı elinde hangi kasetlerle yurda dönüyor allah bilir? Yani yakında yeni ‘‘Best of Çakıcı’’lar gündemde. Bakalım kaç şiddetinde depremler olacak? İster misiniz Korkmaz Yiğit ve Çakıcı aynı koğuşa düşsünler.
Gündem boş kalmıyor
Bana sık sık Amerika'ya ne zaman tekrar gideceğimi soruyorlar. Ben de mecbur olmadıkça gidemeyeceğimi, orada benim için hayatın çok sıkıcı olduğunu, dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum. Türkiye gündemi o kadar renkli ki, burayı bırakıp gitmek çok zor. Gün geçmiyor ki yeni bir heyecan dalgası etrafımızı sarmasın. Düşünün yeni hükümeti kurmak için Ecevit'e görev veriliyor, ama Galatasaray-Juventus karşılaşması ile aynı güne denk geldiği için televizyon haberlerinde şöyle bir-iki dakika bahsediliyor ve hemen maç yorumlarına geçiliyor.
Alaattin Çakıcı'nın mahkemesi de sıradan haberler arasında yerini buluyor. Neyse önceki gün Çakıcı'nın iadesi Fransız mahkemesi tarafından karara bağlandıda haberlerde Çakıcıya iyi yer verildi...Berber Yaşar'ın yakalanması ise kısa bir haber olarak gazetelere girebildi. Yakalanan çete reislerinin sayısını unuttum. Türk Ticaret Bankası'nı batıranlara hiç birşey olmaması normal karşılanıyor.
İş Bankası eski Genel Müdürü Ünal Korukçu'nun istifası konusunda hiç ses çıkmıyor. Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Karagöz, Korukçu'ya koltuk çıkan bir konuşma yaparak kendisinin eleştirilmesi pahasına müessesini aklıyor. İş Bankası'nın yönetiminde bulunan CHP'lilerin de Erol Evcil'e verilen kredide sorumlu oldukları önemsenmiyor. ‘Yapanın yanına kâr kalanlar Cumhuriyeti’nde herşey eski tas eski hamama dönüyor. Suçlular etrafta hava atmaya devam ediyor. Ve beklenen ekonomik bunalım konusunda da sessizlik sürüyor.
ERKEN İNDİRİM
Ben, uzun zamandan beri evden işe işten eve gidip geliyordum. Son günlerde bir-iki kere Nişantaşı'na işim düştü de vitrinlerdeki indirimleri hayretler içinde gördüm. Düşünün, aralık ayından önce yüzde 50'ye varan indirimler. Günlerdir siftah yapmamış mağzalar insanı üzüyor. Bu arada bir de İtalyan mallarına boykot işi var. Uyanık olanlar İtalyan malını İspanyol diye yutturuyor.
Lokantalarda da durum aynı. Ağızlarına kadar dolu olan ünlü lokantalar cumartesi geceleri bile yarı yarıya boş. İnsan ‘nazar mı değdi bize’ diye düşünüyor. Bir yandan had safhada bir hükümet bunalımı, diğer yandan bazı ülkelerin giderek artan düşmanca tavırları. Bunlar, bizi üzmek ne kelime perişan ediyor. Sınırlarımızdaki üllkelerle durumlarımız yıllardır hepimizin malûmu. Şimdi buna bir de İtalya ve Almanya eklendi.
Piyasalar ‘iflas dalgasının başlamasına an kaldı, önlem alın’ diye inim inim inliyor. Kim alacak? Ufukta henüz bir hükümet yok. Ecevit'in başbakanlığını kabul etmeyen bir Çiller var. O, hükümeti Fazilet'le beraber kurmaya can atıyor. Artık aklandı ve havasından geçilmiyor. Muhalefetteyken sesiz sesiz durdu. Şimdi istediği gibi oyununu oynayabilir.
KREDİ ASLAN AĞZINDA
Bankalara işi düşenler yandı. Büyük, küçük herkes kredi bulmakta zorlanıyor. Aldıkları kredileri ise hemen geri ödemek zorunda bırakılıyorlar. Tabii krediyi zamanından önce isteyen bankalar kredi borçlusu işadamını batırmaktan beter ediyor. Kısa vadeli finansmanla uzun vadeli yatırıma gidenlerin durumu çok acıklı. Sektör sektör batıyoruz. Her sektör kendi durumunun en kötüsü olduğunu söylüyor. İşçi çıkartan çıkartana. Bu arada patronlar aralarında anlaşıp sektör bazında çalışanların ücretlerini düşürüyorlar. Acil önlemler gerekli ama kim ne zaman önlem alabilecek? Her şeye geç kalıyoruz. Hükümet krizi, bizi bir kez daha içimizden vuruyor. Demirel'e gelince. Bu durumdan en mutlu olan o. İpler elinde. Demirel'in başbakan favorileri, Sümer Oral, Hikmet Çetin, Hasan Denizkurdu, İsmet Sezgin, Cavit Çağlar. Demirel'in sıkıntıları Yahya Demirel ve babası Hacı Ali Demirel ile Kamuran Çörtük.
Ecevit, geçenlerde Demirel'in sırtını sıvazladı ve Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 7 yıl daha uzatılmasını istedi. Ecevit nasıl olsa Cumhurbaşkanı olamayacak. Çünkü üniversite mezunu değil. Oysa Tansu Hanım hem üniversite mezunu hem de profesör! Cumhurbaşkanı Demirel'e geçit vermez. Bizden hatırlatması.
Paylaş