Türkiye, Akdeniz Birliği’nin neresinde

AMMAN
FRANSA Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin geçtiğimiz temmuz ayında start verdiği "Akdeniz Birliği" nedir?

Neyi amaçlıyor?

Türkiye’nin "AB üyeliğine alternatif olamayacağını" kesin bir dille açıkladığı "Akdeniz Birliği"nin uzun vadeli planları nedir?

Bunun gibi soruların yanıtları Amman’da katıldığım bir toplantıda geldi.

Medyaya yönelik Amman’daki toplantının başlığı "Avrupa Birliği’nin Akdenizli komşularıyla ilişkileri".

Akdeniz esasında Sarkozy’nın girişimden çok önce Avrupa Birliği’nin gündemine giriyor.

1995 yılında başlayan "Barselona Süreci"yle Avrupa, Akdeniz’in güney çanağındaki komşularıyla yakından ilgilenmeye başlıyor.

Zengin kuzeyin, yoksul güneyle "iyi komşuluk" ilişkilerine girme çabalarının çeşitli nedenleri var elbet.

Başlıca neden şu: Güneyin ekonomik kalkınmasına, zenginleşmesine, demokratikleşmesine katkıda bulunmak.

Hesapta güneyin zenginleşmesi durumunda Avrupa’nın en büyük sorunu haline gelen "göç" olgusunun durabileceği var.

Ne ki, evdeki hesap çarşıya uymuyor.

3.2 MİLYAR EURO NEREYE GİTTİ

"Barselona Süreci"nin, projeye 3.2 milyar Euro harcanmasına rağmen amacına ulaşmadığı iddia ediliyor.

Aynı iddia Amman’daki toplantıda Kuzey Afrikalı ve Ortadoğulu meslektaşlar tarafından da dile getiriliyor.

"3.2 milyar Euro acaba ne işe yaradı" sorusu ortaya atılıyor.

İnsanlar zenginleşti mi? Yaşam standartları düzeldi mi?

Yoksa Avrupa’nın o kadar gözünü korkutan göç durdu mu?

Hepsinin cevabı elbette "hayır".

Peki o halde 3.2 milyar Euro havaya mı gitti?

Beş yıl süresince merkezi Barselona’da olan Avrupa Akdeniz Enstitüsü’nün başkanlığını sürdürmüş olan Andreu Claret, "Barselona Süreci"nin tüm taraflar tarafından fazla benimsenmediği görüşünde.

"Ne denirse densin bu bir süreç. Elle tutulur somut sonuçlar olmasa bile kuzey ile güney arasındaki ilişkilerde hayli yol alındı" diyor.

"Umarım, Fransızların açtığı kapı Barselona’da açılmış olan kapıdan daha iyi işlev görür" diye ekliyor.

Yani Sarkozy’nin "Akdeniz Birliği" bir anlamda "Barselona Süreci"nin hızlandırılmış bir devamı niteliğinde.

AVRUPA BİRLİĞİ’NDE AĞIRLIĞI ARTAR

Ama daha çok ekonomik somut projeler üzerinde yoğunlaşacak.

Peki Türkiye’nin bu yeni süreçte yeri nerede?

Sorum, Türkiye’yi yakından tanıyan Andreu Claret’e.

Avrupa Akdeniz Enstitüsü Başkanlığı’ndan sonra merkezi İskenderiye’de olan "Anna Lindh Vakfı"nın başkanlığını üstlenmiş olan Claret bakın ne diyor:

"Akdeniz Türkiye’siz olamaz. Türkiye Akdeniz’in doğuya, Karadeniz’e açılan kapısı. İspanya gibi. Zira o da güneye açılan kapısı. Türkiye bu konumundan ötürü Akdeniz için daha aktif olmalı".

Şöyle devam ediyor:

"İsrail ile Suriye arasında üstlendiği rol gibi roller üstlenmeli. Örneğin çok önemli olan su konusunda liderlik yapabilir. Akdeniz’de bir liderlik üstlendiği takdirde Avrupa Birliği içerisinde ağırlığı artar. Bakın Felipe Gonzales bunu anladı. Barselona sürecinde İspanya’ya yüklediği rol bizi Avrupa’da önemli bir oyuncu haline getirdi."

Akdeniz Birliği’nin somut projeleri su, güneş enerjisi ve ulaşımda

SARKOZY, Akdeniz Birliği işine belli ki dört elle sarılmış.

Temmuz ayından bu yana hiç vakit kaybetmeden projeler üretilmeye başlanmış.

Amman’daki toplantının konuşmacılarından biri de "Akdeniz Birliği"nin çevre ve sürdürülebilir kalkınma sorumlusu Antoine- Tristan Mocilnikar.

Mocilnikar, su yönetimi, güneş enerjisi ve ulaşım alanlarında somut projeler üretmeye başladıklarını söylüyor.

"Akdeniz Su Strajesi" için önümüzdeki günlerde Ürdün’de Ölü Deniz’de bir toplantı yapılacak

Su stratejisinin iki yıl içerisinde şekilleneceğini belirten Mocilnikar ayrıca bir "Akdeniz Güneş Planı"nından söz ediyor.

Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltmaya çalışan Avrupa’nın yeni düşü hiç kuşku yok ki güneş enerjisi.

Mocilnikar’a Türkiye’nin bu projelere dahil olup olmadığını soruyorum.

"Elbette" diyor "Özellikle güneş enerjisinde. Türkiye’nin güneş santralları için bazı parçaları üretmesi gündemde. KOBİ’leri işin içine çekmeye çalışıyoruz" diye ilave ediyor.

Dediğim gibi, Sarkozy, hızlı başladı işe.

Umarım arkası gelir.

Anna Lindh Vakfı 43 ülkede

İSVEÇ Dışişleri Bakanı Anna Lindh hatırlayacaksınız 2003 yılında bir suikasta kurban gitmişti. Alışveriş yaparken mağazanın ortasında bıçaklanmıştı.

Anna Lindh’in adı şimdi merkezi İskenderiye’de olan bir vakıfla yaşıyor.

Üç yıl önce kurulmuş olan vakfın tam adı "Kültürler arası diyalog için Anna Lindh Avrupa Akdeniz Vakfı".

Türkiye dahil 43 ülkede temsilciliği olan vakıf Avrupa ile Akdeniz arasındaki en geniş ağa sahip. Vakıf, yüzde 50 Avrupa Komisyonu, yüzde 50 "Barselona Süreci" üyeleri tarafından finanse ediliyor.

Andreu Claret’in anlattığına göre vakfın amacı, Avrupa ile güneydeki ülkeler arasında eğitim, medya, kültür ve dini alanlarda sivil toplum arasında ilişkileri yoğunlaştırmak. Başkanlığı yeni devralmış olan Claret büyük bir projeye girişmiş.

Avrupalı ile Kuzey Afrikalı ya da Ortadoğulu birbirini nasıl tanıyor, nasıl algılıyor?

Örneğin, Arapça’dan Avrupa lisanlarına bir yılda kaç kitap çevrilmiş?

Tarih kitaplarında önyargılar var mı?

Bu soruların cevabını arıyor.

Bu kapsamlı çalışmasını rapor olarak 2009 yılı başlarında Avrupa Komisyonu’na sunmaya hazırlanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları