Paylaş
Dünya Ekonomik Forumu’nun ilk iki gününde gördük ki, büyüme, istihdam, finansal sisteme regülasyonlar gibi sorunlarla boğuşan Batı’ya karşı Doğu’nun önlenemez yükselişi artık iyice belirginleşmiş.
Aslında Çin, Hindistan, Güney Kore, Vietnam gibi ülkelere Brezilya gibi ülkelerle güneyi de eklemek gerek.
Aynı gün içersinde peş peşe Batı medeniyetinin beşiği Yunanistan’dan Başbakan Papandreu’ya, ve Çin Başbakan Yardımcısı Li Keqiang’a kulak verince tablo tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Bir önceki hükümetten büyük bir enkaz devralmış olan Papandreu’nun içtenliğinin, bilgeliği öne çıkartan siyasi duruşunun altını çizmek isterim.
“Kabahat öncelikle bizde. Önceki hükümetin ekonomiyi iyi yönetememesi, yolsuzluk, yapısal reformların gecikmesi Yunanistan’ı bugünlere getirdi” diyor.
Yılın belli aylarını Yunanistan’da geçiren bir dostumdan biliyorum.
Komşumuz AB fonlarını öyle bir şekilde har vurup harman savurmuş gibi ortaya cipleriyle dolaşan “ABzengini” diye bir sınıf çıkmış.
ÇİN KREDİSİ SPEKÜLASYON
Her neyse Papandreu 54 milyar Euro’luk bir borç yükünün altından nasıl çıkmayı planladıklarını anlatıyor.
Ancak Financial Times Gazetesi’nin Atina’nın Çin’den kredi istediği yolundaki haberlerini yalanlıyor Papandreu.
“Çin ile hiçbir görüşme olmadı. Ortada spekülasyonlar uçuşuyor” diyor.
Papandreu’yu dinlerken yanımda Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz var.
Yılmaz, Avrupa Birliği’nin Yunanistan’ın batmasına asla göz yummayacağını düşünüyor.
Papandreu’ya göre, Olimpiyat Oyunları sırasında bir başarı hikayesi yazmış olan Yunanistan parlak günlerine dönebilir.
Turizme, tarımsal sanayiye yeni yön vererek, “yeşil ekonomi”yi öne çıkartarak yeniden başarılı olabilir.
Papandreu’nun rüyası gerçek olur mu bilmem ama Çin’in hayallerini teker teker gerçekleştirdiğini biliyorum.
Ne dediyse yaptığını görüyorum.
DOĞU’NUN VAKTİ GELMİŞTİ
Pek ortalıkla görünmeyen ve görevi Çin Başbakan Wen Jiabao’dan devralacağını söylenen Başbakan Yardımcısı Li Keqiang çizdiği tabloya bakın:
· Çin geride bıraktığımız yıl yüzde 8.7’lik bir büyüme kaydetmiş.
· İç talebi giderek canlandırmayı başarmış.
· Kırsal kesimleri kalkındırmak, orta ve düşük sınıfların gelirini arttırmak için yeni modeller üzerinde çalışıyor.
· Her yıl şehirlere göç eden 10 milyon insan için istihdam önlemleri alıyor.
Özetle Asya’nın geçen yıl dünyanın büyümesinde payı yüzde 75 ve bunda başı Çin çekiyor.
Tabii Hindistan, Vietnam, Endonezya, Güney Kore gibi ülkeleri de saymak gerek.
Geçenlerde George Soros’un öğle yemeğinde yanımdaki Güney Koreli gazeteciyle sohbet ediyorduk.
Önümüzdeki kasım ayında G-20 Zirvesi’ni ağırlamaya hazırlanan Güney Koreli gazeteciye “Doğu’nun önlenemez yükselişini” sordum.
Şöyle cevap verdi:
“500 yıl önce dünyanın gücü yine dünyanın doğusundaydı. Yeniden parlama sırasının vakti gelmişti.”
Muhtar Kent’le Clinton Haiti için el ele
COCA-Cola’nın Davos’taki geleneksel davetinin bu yılki onur konuğu ABD eski Başkanı Bill Clintonidi.
Davos’taki tüm Türk işadamlarını da bir araya getiren davette bir kez daha, karizmasından hiçbir şey kaybetmemiş olan Clinton’a kulak verdik.
Clinton BM’nin Haiti özel temsilcisi ve deprem için “Clinton Küresel Girişim” Vakfı aracılığıyla bu ülkeye yardım peşinde.
Haiti’den ayağının tozuyla gelen Clinton konuşmasına küçük bir şakayla başlıyor.
“Dünya Ekonomik Forumu’na katılmak
için Prof. Schwab’a avuçla para verdiğinize göre ekonomik kriz geride” diyen eski ABD Başkanı herkesi Haiti’ye yardıma çağırıyor.
Depremle yerle bir olmuş, 150 bin kişiden fazla kişinin hayatını kaybettiği Haiti’yle ilgili şöyle bir anekdot da aktarıyor Clinton.
“Başkent Port- au- Prince’te dolaşırken bir bakanlığa ait binanın yıkılmış olduğunu gördüm. Yanımdaki yetkili binanın aynısının yapılmayacağını yerine geleceği temsil eden modern bir bina dikileceğini söyledi. Haiti sancılı geçmişini geride bırakmak istiyor.”
Coca-Cola’nın desteğine gelince, susuzluktan kıvranan Haiti’ye günde tam 4 bin kasa içme suyu gönderiyor.
Dominik’teki fabrikası Coca-Cola üretimini durdurmuş sadece içme suyu şişeliyor.
Durmuş Yılmaz başlık attı: Karamsarlıkta iyimserlik işaretleri
DÜNYA Ekonomik Forumu’nda Ankara’nın tek temsilcisi Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmazoturumların çoğunu kaçırmıyor.
Önceki gün Kongre Merkezi’nin koridorlarında rastlaştık.
“Bu yıl havayı nasıl buldunuz” diye sorduk.
Durmuş Yılmaz, “Benim başlığım şöyle olurdu: Karamsarlıkta iyimserlik işaretleri”diyor.
Merkez Bankası Başkanı’nın ekonomik ağırlıklı toplantılardan aldığı izlenim bu.
“Rubini bile karamsarlık dozunu aşağıya doğru çekmiş” diye ilave ediyor.
Durmuş Yılmaz “şamar oğlanı” haline gelen bankaları da sorduk.
Bankalara regülasyon işinin pek de kolay olmayacağı görüşünde zira “onları zorlayacakmekanizmalar şimdilik etkili değil” diyor.
Etrafta fazla Amerikalı bankacıya rastlamadığını belirten Yılmaz’a Türkiye ilgili güzel haberi Uluslararası Finans Enstitüsü Genel Müdürü Charles Dallara vermiş.
“Türkiye’nin ekonomik verileri bizleri kötü hissettirecek kadar iyi” demiş Dallara.
Kopenhag trajedi mi değil mi
KOPENHAG’ın sonuçları tartışılıyor Davos’ta.
Siemens’ın eski ve Alcoa’nın yeni CEO’su Klaus Kleinfeld gibilerine göre, Kopenhag’daki İklim Zirvesi tam bir trajedi.
Beklenen sonuçlar çıkmamış, büyük iletişimsizlik yaşanmış.
Ancak dün sabah “Kopenhag’dan Meksika’ya” oturumunun konuşmacılarına bakarsanız işlerin yıl sonunda Meksika’daki iklim zirvesinde yoluna girmesi işten bile değil.
BM İklim Değişikliği sorumlusu Yvo De Boer’e göre, Kopenhag’da gelişmekte olan ülkelere para yardımı kararı alınmış olması
önemli.
Meksika’daki zirveye kadar bu yardımın bir yol haritası tamamlanabilir.
Oturumun en elle tutulur, somut konuşması Renault-Nissan CEO’su Carlos Ghosn’dan.
Ghosn, “Bugünden eyleme geçelim. Otomotiv sektörü karbon emisyonunu azaltmak için işbirliğine hazır. Çözüm inovasyon ve teknolojiden gelecek. Otomotivden örnek verirsek beş yıl önce mümkün olmayan pilleri bugün üretebiliyoruz” diyor.
Paylaş