Mao’nun ve 21. yüzyılın Çin’i yan yana yaşıyor

Moda dergilerinden fırlamış gibi görünen genç kızlar kendi tarzını yaratmış.

Hem seyyar satıcıdan karideslerini alıp yiyor hem de Starbucks’ta oturuyorlar. Kısacası Çinlilerin Batı tarzı yaşama uyumu gayet iyi... Bir de dilleri İngilizceye dönse.

Hangzhou, Şanghay’ın üç saat uzaklığında önemli bir turistik merkez.

Çin’in en zengin eyaletlerinden Zhejian’da.

Batı Gölü kıyılarında.

Göl üzerinde bir saatlik tekne turunda karşınıza çıkan adacıklar, tepe üzerindeki tapınaklar, suyla kucaklaşmış ağlayan söğütler inanılmaz güzel.

Zaten Çinlilerin de şöyle bir deyişi var: "Gökyüzünde cennetimiz var, yeryüzünde ise Hangzhou".

Göl kıyısı biraz da mesire yeri gibi.

Piknik yapanlar, kalabalık bir topluluk önünde şarkı söyleyenler -topluca dans edenleri de gördük- ya da bir banka oturup batmakta olan güneşi seyredenler.

Kıyıdan biraz içeriye doğru gittiğinizde henüz yeni tamamlanmış bir alışveriş merkezinde Armani, Gucci, Versace gibi şık dükkanları görüyoruz. Çin’de sayılarının 75 milyona ulaştığı söylenen zenginlere hitap edecek markalar anlayacağınız.

MCDONALD’S DÜNYASI

Alışveriş merkezinin hemen karşısında ise Şanghay’da da pek sık karşınıza çıkan McDonald’s var. İşte bu McDonald’s’ın tuvaletinde hayatımdaki en anlamlı sahnelerinden birine tanıklık ettim. Beyaz saçlı, neredeyse kamburu çıkmış yaşlı bir kadın, musluğun altında, elindeki emaye bir kabı yıkıyor.

Beş dakika, on dakika...

Su akıyor... Yaşlı kadın emaye kabını sürekli ovuyor.

Ben onu seyrediyorum. Bitirdikten sonra dükkanın önündeki taburesinin üstüne kuruluyor. Sonra elinde başka bir kapla tekrar McDonald’s’tan içeri giriyor.

Onu böyle bir müddet seyrettikten sonra anladım ki, kabı yıkamak filan bahane. Çinli yaşlı kadın McDonald’s’ta kendini iyi hissediyor.

Mao döneminde büyük bir olasılıkla hayatı yokluk içerisinde geçmiş.

Şimdi McDonald’s’ın önünde gençlerin bıraktığı bisikletlere göz kulak olurken bir-iki kuruş kazanıyor. Dükkana adımını attığında ışıltılı bir dünyaya giriyor.

GELENEKSEL VE MODERN

300 milyona ulaştığı söylenen Çin orta ve üst sınıfının en gözde iki yerinden biri McDonald’s, diğeri Starbucks. McDonald’s’lar ve Starbucks’lar Batı dünyasının bu ünlü iki markası yeni yeni keşfeden Çinlilerle dolu.

Geleneksel "yeşil çay" karşısında değişik tatları olan kahveler.

Sokaklarda bambu sepetlerde satılan "Çin mantısına" karşı hamburgerler.

21. yüzyılın süper devine dönüşme yolunda ilerleyen Çin, Batı tarzı yaşamla kendi gelenekleri arasında sıkışmış diyemeyeceğim çünkü gördüğüm kadarıyla ikisi yan yana pekálá uyumlu. Bir yanda Şanghay sokaklarında kabuklu karides satan adam, kırmızı karpuz dilimlerini çubuklara dikmiş satıcı, gökdelenler arasına kaybolmuş mahalleler.

Diğer yanda moda dergilerinden fırlamış gibi görünen genç kızlar. Hem onlarınki öyle İstanbulvari "herkese benziyorum o halde şıkım" tarzı bir şıklık değil. Çoğu kendi tarzını yaratmış.

Hiç gocunmadan karides satan adamdan karidesini de alıp yiyor, Starbucks’ta da oturuyor.

Çinlilerin Batı tarzı yaşama uyumu gayet iyi...

Bir de dilleri İngilizceye dönse.
Yazarın Tüm Yazıları