Ingrid, Carla ve diğerleri Kolombiyalı

Kolombiyalı Ingrid Betancourt bağımsız aday olarak başkanlık seçimleri için sürdürdüğü kampanya sırasında kaçırılmıştı.

Gerillaların eline düşmesinin üzerinden neredeyse altı yıl geçmiş. Altı yıldır tutsak. Eski manken İtalyan Carla Bruni ise erkeklerin tutsağı değil. Tam aksine onları parmağında oynatıyor. Başına buyruk, dilediği gibi yaşayan, çapkın. Hatta "yuva yıkan kadın" şöhretine sahip.

Niyetim bu hafta kafamı kurcalamış bazı kadınları yazmak.

Mesela Ingrid Betancourt.

Yıllar önce yine bu sütunlarda, 2002 yılı şubat ayında Kolombiya’nın en büyük gerilla ordusu FARC tarafından kaçırılan bu genç kadının hikayesini yazmıştım.

Ingrid Betancourt bağımsız aday olarak başkanlık seçimleri için sürdürdüğü kampanya sırasında kaçırılmıştı.

Ülkesini uyuşturucu baronlarının, rüşvetçi politikacıların elinden kurtarmak gibi büyük hayalleri vardı.

Senatörlük, "Oksijen" adında yeni bir parti kurma derken çoluk çocuk, ev, aile demeden hayallerinin peşinden koşmuştu.

Ingrid Betancourt’un gerillaların eline düşmesinin üzerinden neredeyse altı yıl geçmiş. Altı yıldır Kolombiya’nın cangıllarında tutsak. FARC gerillalarıyla birlikte bir kamptan diğerine taşınıyor.

Şimdiye kadar hayatta olduğuna ilişkin sadece üç tane video kaseti yayınlanmış. Birincisi kaçırıldıktan birkaç ay sonra, ikincisi 2003 yılında.

Sonuncusu ise 30 Kasım 2007 tarihli. Ingrid Betancourt bu kasette zayıflamış ve bitkin görünüyor. Elleri kelepçeli.

Geçen günlerde kasetle birlikte genç kadının annesine yazdığı uzun bir mektup da basında yer aldı.

Mektup "Burada yaşayan ölüler gibiyiz" diye başlıyor.

O kadar hırslı, o kadar mücadeleciyken hayalleri cangıllarda yitip giden Ingrid Betancourt’un Le Monde gazetesinde yayınlanan mektubunu okudum.

Satır aralarında artık hiç geri dönemeyecekmiş havasına girdiği anlaşılıyor. Sanki sevdikleriyle teker teker vedalaşıyor.

"Yaşadığım, soluk aldığım sürece içimde umudu barındırmak zorundayım" dese de belli ki artık gücü kalmamış.

Erkek gerillaların elindeki tek kadın rehine olarak altı yıl boyunca iki çocuğundan ayrı kalmak kolay mı?

14-15 yaşlarında iki genç kız var gözlerimin önünde

Ingrid Betancourt
’un videodaki görüntüsü gibi beni etkileyen 14-15 yaşlarında iki genç kız var gözlerimin önünde.

Geçen akşam bir yabancı televizyon kanalında rastladım onlara.

Mısır’da halkı sadece balıkçılıkla geçinen, sahil kasabalarından birinde yaşıyorlar.

İkisi de siyah çarşaflı. Birisinin yüzü açık, diğerinin sadece gözleri görünüyor.

Hayli tutucu kasabada kadınların sokaklarda gezinmediğini söylüyorlar.

Hayalleri var onların da.

Üniversiteye gitmek, denize girmek ve hatta babaları, erkek kardeşleri gibi balığa çıkmak.

"Paramız olmadığı için üniversiteye gidemeyeceğiz" diyorlar.

Para gerektirmeyen deniz hemen yanı başlarında ama onlara yasak.

"Elimizdekilerle yetinmek zorundayız" diyorlar, ikisi de mahzun.

Hayatlarının geri kalan bölümünü bu yoksul, döküntü sahil kasabasında, dört duvar arasında geçirmek kaderine boyun eğerek. Ingrid ve benim Mısırlı genç kızlar resmen erkeklerin tutsakları.

DOĞAL HALİMÇOKEŞLİLİK DİYEN BAMBAŞKA BİR KADIN

Ve şimdi dikkat sahneye bambaşka bir kadın figürü giriyor: Carla Bruni.

Erkeklerin tutsağı değil. Tam aksine onları parmağında oynatan biri.

Manken-şarkıcı Carla Bruni Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin sevgilisi olarak karşımızda.

Torinolu zengin bir sanayici ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiş.

Sanayici ailenin 1970’li yıllarda İtalya’yı kasıp kavuran Kızıl Tugaylar’dan korkusu nedeniyle Fransa’da büyümüş.

Carla Bruni 19 yaşında manken oluyor. Dünyanın en ünlü mankenleriyle podyumu paylaşıyor.

Sonra müziğe el atıyor. CD’leri rekor kırıyor.

Başına buyruk, dilediği gibi yaşayan, çapkın. Hatta "yuva yıkan kadın" şöhretine sahip.

"Doğal halim çokeşlilik. Bir erkek hoşuma gittiğinde elde etmek güzel" diyor.

Ayrıldığı eşi Cecilia’nın aşk hikayesi nedeniyle zaten dillere düşmüş Sarkozy’ye Carla Bruni’den daha iyi bir ceza olur mu?
Yazarın Tüm Yazıları