Sunumun yapıldığı otel ile Türk elçilik binası arasında iki gün boyunca mekik dokuyoruz.
Güzergáh üzerindekiChamps-Elysees Bulvarı bu yıl farklı ışıklandırılmış:
Ağaçlar mora çalan mavi ampullerle donatılmış. Işıklı dallar arasında gözyaşı gibi mor-mavi damlalar akıyor. Görüntü muhteşem.
Turistler kadar Parisliler de pek mutlu. Bindiğimiz taksinin şoförü "Ben bile ilk kez Paris’i bu kadar güzel görüyorum" diyor.
Üstelik şehir bu yıl Noel’i her zamankinden daha alımlı karşılarken enerji faturası yüzde 70 oranında düşmüş. Zira Paris Belediyesi bu yıl ilk kez daha az enerji harcayan ampuller kullanmış.
Biz Champs-Elysees’nin ışıltısına kapılmış giderken meğer aynı saatlerde Paris’in banliyölerinde kıyamet kopuyormuş. Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Çin ziyareti sırasında patlak veren ikinci büyük varoş isyanının anlamı açık. Aynı olaylarla iki yıl önce karşı karşıya kalan Fransa göçmen sorununu çözemedi. Sarkozy’nin insanları fişleme, DNA testleri yapma gibi ırkçı yöntemlere kalkışması işte bakın nasıl ters tepiyor.
Champs-Elysees ışıl ışıl ama varoşlar kaynıyor.
KADINLAR BÖHMER’İN ETRAFINDA
Sadece Fransa değil, Almanya da göçmen sorunuyla başa çıkamıyor.
Geçenlerde Almanya’nın Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer ile İstanbul’da bir davette bir araya geldik.
Almanya’daki Türk toplumu arasında büyük tepkiye yol açan yeni göç yasasını sormak için fırsat kaçar mı?
Baktım, Böhmer’in etrafını saranlar daha çok kadınlar. Galiba ortalığı karıştıran yeni göç yasasına en duyarlı onlar. İngilizce bildiği halde tercümanı aracılığıyla Almanca konuşmayı tercih eden Maria Böhmer "entegrasyon" lafını ağzından düşürmüyor. Büyük oranda entegrasyona engel olarak lisanı görüyor: "Kadın olsun, erkek olsun Almanca konuşmayınca entegre olamazsın."
Yeni göç yasasında, Almanya’ya gidecek gelinlere ve damatlara "Almanca" öğrenme koşulunu hararetle savunuyor. İddiasına göre, Almanya’daki Türk erkekleri de karılarını "Almanca" kurslarına göndermek istemiyormuş.
"Neden" diye sorduk. "Kocalar eşlerinin evde kalmasını istiyor. Lisanı öğrenirse özgürleşeceğinden çekiniyorlar" diyor.
Peki Türk gençleri arasında yüzde 40’ları aşan işsizlik sorununu nasıl çözecek? "Her şey eğitimden geçiyor. Türk çocukları Almancayı iyi konuşamadıklarından dersleri iyi değil. Böyle olunca eğitimi yarıda bırakıyorlar... Almanca bilmeyen anneler de çocuklarına destek veremiyor." Kısaca "Almanca olmadan asla" durumu.
Almanya 40, 50 yıllık göç ve buna bağlı eğitim sorununu çözmekte hayli geç kalmış. Böhmer’in kendisi de bunu kabul ediyor. Şimdi bu yeni göç yasasıyla 50 yıllık açığı nasıl kapatılacak Allah bilir.
Fransa, Almanya ve hatta İtalya göçmen sorunuyla boğuşurken dünyanın öbür ucunda Avustralya’da işler tıkır tıkır yürüyor. Avustralya son beş yılda 755 bin yeni göçmen kabul etmiş. 1945’ten bu yana ülkeye göç edenlerin sayısı 7 milyona yakın.
Hükümet her yıl ne kadar göçmen kabul edeceğini belirliyor. Sektörlere göre hangi mesleğe ihtiyaç duyulduğu belli. Vize başvurusu puanlama sistemine göre. İngilizce biliyorsan 25 puan, yaşın 30 ile 34 arasındaysa 25 puan alıyorsun. Hükümet mutlu, göçmenler mutlu.
Bu başarıda en büyük pay 11 yıllık iktidardan sonra geçen günlerde genel seçimlerde yenilgiye uğrayan Başbakan John Howard’daydı. Howard, hem Avustralya kimliğini, hem çok kültürlülüğü ve çok etnikliliği kucaklayan bir politika benimsemiş. Sydney’de yaşayan bir Türk kendisini rahatlıkla hem Türk hem Avustralyalı hissedebiliyor.
Böhmer ve Avrupalı meslektaşları biraz Avustralya örneğine baksalar ya.