Büyüyeceğiz, çünkü gençlerin daha çok proteine ihtiyacı var
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN hafta "büyümenin zamanı geldi" açıklamasını yapan Yaşar Holding Başkanı Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu işin püf noktasını yakalamış.
"Daha çok protein, daha çok zeká" gerçeğindenhareketle gıdada büyümeyi holdingin bir numaralı hedefi haline getirmiş.
Çeşme, Altın Yunus’ta biraya geldiğimiz sofrada "daha çok protein, daha çok zeká" muhabbetine uygun yiyecekler ağırlıklı.
Beyaz peynir, midye, ahtapot, çiftlik çipurası.
Kalpaklıoğlu "Türkiye geleceği için genç nüfusunu proteinle beslenmek zorunda" diyor.
Şehirleştikçe, eğitim seviyesi yükseldikçe protein ihtiyacının arttığını söylüyor.
Yaşar Holding’in cirosunun neredeyse yüzde 70’i gıda sektöründen.
Gıda sektöründe "ihtiraslı bir büyüme" söz konusu.
Hatta önümüzdeki 10 yıl içersinde tamamiyle gıdaya odaklanması bile mümkün.
Sabancı Grubu’nun gıdadan çekilme, Koç Grubu’nun ise Tat Konservenin yüzde 10’unu satma kararı aldığı bir dönemde Yaşar Holding’in süt, peynir, yoğurt et gibi ürünleri kapsayan gıda sektöründe büyümeyi hedeflemesinde kanımca "protein" faktörünün payı büyük.
TÜRKİYE PROTEİN TABLOSU
Zira holdingin Operasyonlar Başkanı Olcay Sunucu’nun dikkat çektiği gibi Türkiye’nin "protein" tablosu şöyle:
Bizde "hayvansal protein" tüketimi günde 21-26 gram arasında.
Gelişmiş ülkelerde günde 50-60 gram.
Balık tüketimimiz kişi başına yılda sekiz kilo.
Hem de 8 bin 300 kilometrelik kıyı şeridine sahip olduğumuz halde.
Karşılaştırma gerekirse örneğin Japonlar kişi başına 70 kilo balık tüketiyor.
Et tüketimi de vahim.
Kişi başına yılda 20 kilo et tüketiyoruz.
Fransızlar 100, Danimarkalılar 115, Amerikalılar 120 kilo tüketiyor.
Süt tüketiminde de gerideyiz.
Neticede, "karbonhidrat" bazlı bir beslenme alışkanlığımız var.
ALIM GÜCÜ ARTACAK ET DAHA ÇOK TÜKETİLECEK
Proteinli ürünler hem ekonomik nedenlerden, hem yemek yeme alışkanlıklarından ötürü ikinci planda.
Sunucu’nun söylediğine göre, Anadolu’da ekonomik imkanlara sahip oldukları halde karbonhidratla beslenenler var.
Oysa bilimsel araştırmalar et, süt, deniz ürünlerinin direkt zekáyı, hafızayı, düşünme yeteneğini etkilediğini ortaya koymuş.
Çetin Altan ustamızınsık vurguladığı gibi proteinsiz beslenmenin toplumumuza maliyeti büyük.
Yaşar Holding’in gıdada büyüme stratejisini toplumsal zekayla protein ağırlıkla beslenme arasında ilişkinin üzerine kurması son derece isabetli olmuş.
Olcay Sunucu bu stratejiyi oluştururken, Türkiye ekonomisinin büyümesini, alım gücünün artmasını hesaba kattıklarını söylüyor.
Hesaba kattıkları birşey daha var.
Annelerin bilinçlenmesi.
Anneler eskiye oranla çok daha fazla çocuklarını süt ve et ürünlerinin ne kadar yararlı olduğunun farkındalar.
Neticede diyorum ki, Yaşar Holding’in "Daha fazla protein, daha fazla zeka daha fazla büyüme" formülü mutlaka tutar.
Yoğurdu ilk kadınlar mı yoksa erkekler mi icat etti
OLCAY Sunucu, Pınar’ın sponsorluğunda Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan "Silivrim Kaymak, Türkiye’nin Yoğurtları" Kitabını göndermiş.
Kitabın yazarı daha önce peynir, süt, zeytinle ilgili doyumsuz kitaplar kaleme almış olan Artun Ünsal.
Türkiye’nin yeme içme anlamındaki zenginlikleri üzerinde nicedir kafa yoran Artun Ünsal bu kitabını da diğerleri gibi Türkiye’yi dolaşarak yazmış.
Nefis fotograflarla süslü 303 sayfalık kitaba yoğurdun tarihçesiyle başlayan Artun Ünsal, kitabın bir yerinde "yoğurdu ilk kadınlar mı, yoksa erkekler mi icat etmiş?" sorusunu ortaya atmış.
Cevabını vermiş.
Merak ediyorsanız kitaba göz atın.
Tabii bu işin şakası.
Meselenin daha ciddi tarafı, Artun Ünsal’ın bir "Ulusal Yoğurt Enstitüsü"nun kurulmasını önermesi.
Ünsal haklı olarak diyor ki"ithal bakterili Türk yoğurdu yiyeceğimize neden özel sektör ve kamusal kurumların işbirliğiyle kurulacak Yoğurt Enstitüsü’nde Türkiye yoğurtlarına özgü bir kültür bankası kurulmasın?"