Bahar çukuru

Sadece, mevsim itibarıyla uygun düştüğü ve ruh hálimle benzeştiği için, Belçikalı dev şair-şantör Jacques Brel’in "Le Moribond" isimli şarkısını serbest tercüme edeceğim.

Güzel mayıs bittiyse de, meteorolojik takvime göre yazın başlamasına daha üç hafta var. O halde, hálá bahar mevsimini yaşıyoruz demektir.

Dolayısıyla da, aslında kıpır kıpır olmamız ve hayat kıvılcımı çakmamız gerekir.

Ne var ki, bende çakmıyor!

Evet evet, bütün kalbimle temenni ederim ki aynı şey sizin için geçerli değildir ve de tam tersine, her yanınız bahtiyarlıkla dolup taşmaktadır ama, ben bu sene çok mendebur bir bahar yaşadım.

Metafizik varoluş kaygılarının daha da derinleşmesinden kaynaklanan bu durumun nedenlerine girmeyeceğim.

Sadece, mevsim itibarıyla uygun düştüğü ve ruh hálimle benzeştiği için, Belçikalı dev şair-şantör Jacques Brel’in "Le Moribond" isimli şarkısını serbest tercüme edeceğim.

Yukarıdaki "moribond" sözcüğünün Türkçede tek kelimelik bir karşılığı yoktur ve aşağı yukarı, ölüm döşeğinde can çekişen kişiyi tanımlar.

Ancak içiniz şimdiden kararmasın, çünkü aşağıda okuyacağınız gibi, Büyük Brel tüm duyarlılığıyla burada da yine sinik davranıyor ve satır aralarından kara mizah çağrıştırıyor.

LE MORİBOND

"Eyvallah Emil, doğrusu seni severdim / Eyvallah Emil, evet bilesin, seni severdim

Aynı şaraplarla kafayı bulduk / Aynı kızlara sulandık / Aynı hüzünlere ağladık.

Eyvallah Emil, işte ölüyorum.

Ve baharda ölmesi zor, bilesin.

Ama işte gönlüm rahat gidiyorum çiçeklere.

Çünkü bilirim, beyaz ekmek gibi iyisin /

Biliyorum, karımı çakala kurta emanet etmezsin.

Haydi gülün / Haydi raks eyleyin / Haydi delice eğlenin

Çukura tıkarlarken beni"

*

"Eyvallah Papaz Efendi, doğrusu seni severdim.

Eyvallah Papaz Efendi, evet bilesin, seni severdim.

Tamam, aynı geminin ve aynı yolun yolcusu değildik.

Fakat olsun, aynı limanı arıyorduk.

Eyvallah Papaz Efendi, işte ölüyorum.

Ve baharda ölmesi zor, bilesin.

Ama işte gönlüm rahat gidiyorum çiçeklere.

Çünkü madem ki karımın sırdaşıydın

Biliyorum, onu çakala kurda emanet etmessin.

Haydi gülün / Haydi raks eyleyin / Haydi delice eğlenin

Çukura tıkarlarken beni"

*

"Eyvallah Antuvan, doğrusu seni sevmezdim.

Eyvallah Antuvan, evet bilesin, seni sevmezdim.

Zaten, şimdi geberiyorum diye aslında hırstan geberiyorum.

Halbuki sen dokuz canlısın ve de domuz gibi sağlamsın.

Eyvallah Antuvan, işte ölüyorum.

Ve baharda ölmesi zor, bilesin.

Ama işte gönlüm rahat gidiyorum çiçeklere.

Çünkü madem ki karımın beni boynuzladığı dostuydun

Biliyorum, onu çakala kurda emanet etmezsin.

Haydi gülün / Haydi raks eyleyin / Haydi delice eğlenin

Çukura tıkarlarken beni"

*

"Eyvallah karıcığım, doğrusu seni severdim.

Eyvallah karıcığım, evet bilesin, seni severdim.

Oysa, Tanrı’ya giden trene biniyorum. / Benimkisi de seninkinden önce kalkıyor.

Eh n’apalım, çaresiz, herkes gelen trene biniyor.

Eyvallah karıcığım, işte ölüyorum.

Ve baharda ölmesi zor, bilesin.

Ama işte gözlerim kapalı gidiyorum çiçeklere.

Çünkü madem ki hayattayken de çok kapattım onları,

Biliyorum, ruhcağızımı çakala kurda emanet etmezsin.

Haydi gülün / Haydi raks eyleyin / Haydi delice eğlenin

Çukura tıkarlarken beni"
Yazarın Tüm Yazıları