Paylaş
20 yıl ne ki! Söylese belki ama AIDS’e de yol açabilen bir virüs taşıdığını bildiğin halde beraber olduğun kişiden bunu saklamak neresinden baksan yemeğine ilaç koymakla eş değer bence.
Uzmanlar HIV vakalarının Türkiye’de artışta olduğu ve çoğunun da bu vakada olduğu gibi tesadüfen tespit edildiğini söylüyor. Artışın sebebi ve toplumsal tabuları araştırdım.
HIV HASTALARININ DAMGALANMASI ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ
Geçtiğimiz kasım ayında İzmir’de 13 yaşındaki çocuk, AIDS nedeniyle yaşamını yitirmişti. Babasının şubat ayında HIV pozitif olduğu, annesi ve kardeşinin HIV negatif olduğu ortaya çıkmıştı. Savcılıkta ifadesi alınan baba evde tüm önlemleri aldığını söylemiş, “Nasıl bulaştı bilmiyorum” demişti. Oysa kendince önlem almak yerine eşi ve çocuklarını önceden hastaneye götürmüş olsaydı, belki de böyle bir ölüm yaşanmayacaktı. Çünkü HIV enfeksiyonu ve AIDS erken tanı ile tedavi edilebilir, kronik bir hastalık artık. Ama tedavi için tanı, tanı için de test şart! Ancak “damgalanma”, “dışlanma” korkusu ile test yaptıran neredeyse yok.
HIV POZİTİF SAYISI HIZLA ARTIYOR
Oysa Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı’nın, 2023 raporuna göre dünyada 39 milyon kişi HIV ile yaşıyor, 40 milyon kişi de AIDS’ten hayatını kaybetti. Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, 1985’ten 2023’e kadar toplam 41 bin 732 kişi HIV tanısı aldı. Vakaların yüzde 81,5’i erkek, yüzde 18,5’i kadın, yüzde 16’sı yabancı uyrukluydu. HIV enfeksiyonu son 10 yılda yüzde 460 arttı. Buraya parantez açalım: Hastaların yaklaşık yüzde 60’ına son 10 yılda teşhis konuldu.
Fehmi Tabak
HIZLI TESTLER YASAL OLSUN
HIV Enfeksiyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, tanı alma ve tanı konduktan sonra, tanının paylaşılmasıyla, hastaların yaşadığı damgalanma ve ayrımcılığın önemli bir sorun olduğunu söylüyor ve diyor ki: “Ülkemizde hastaların en az yarısı hastalığının farkında değil. 2023’te 6 bin civarı yeni tanı koyulmuş. Tanı koyduğumuz zaman bir sorun yok. Tedaviyi uyguluyoruz. Ama en az bir o kadar hastalığını bilmeden yaşamaya ve başkalarına bulaştırmaya devam edenler var. Çünkü hastalık, özelliği gereği ileri evreye gelene kadar hiçbir belirti/ bulgu vermiyor. Ancak test ile ortaya çıkıyor.” HIV testi ise enfeksiyon bölümü olan tüm sağlık kuruluşlarında ücretsiz yapılıyor. Kimliğinin gizli kalmasını isteyenler ise “anonim” merkezleri tercih ediyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Mersin ve Diyarbakır’da 9 adet anonim merkez var. Prof. Dr. Tabak, “anonim” merkezlerin arttırılması gerektiği ve “kendin yap” denilen hızlı testlerin, Türkiye’ye 4 yıl önce girdiği ama sonra yasaklandığını söylüyor: “Dünya bu yola gitti. Bizde de yaygınlaşmalı, ki tanı koymadaki sıkıntılar çözülsün.”
HEPİMİZİN BAŞINA GELEBİLİR
Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı, Cinsel Terapist Prof. Dr. Gökçen Erdoğan, bu hastalığın yalnızca kişinin kendisini etkileyen bir durum olması halinde, saklama hakkından bahsedilebileceğini, başkalarının hayatını riske atabilecek bulaşıcı bir hastalığı ise “gizleme” hakkı olmadığını söylüyor: “Dolayısıyla HIV pozitif bireyler bu durumlarını partnerleriyle paylaşmalılar. Çünkü özgürlüklerimiz, bir başkasının özgürlüğünün başladığı noktada sona erer.”
UTANILACAK BİR DURUM YOK
Toplum baskısı düşünüldüğünde çekinmek ve saklamak istemek doğal değil mi? Yanıtı şu: “Değil. Zira bu utanılacak bir durum değil. Herkesin başına gelebilir. Temasta bulunduğumuz herkesin bu gerçeklikten haberi olması da önemli. Çünkü sadece cinsel yolla değil aynı zamanda vücut sıvıları, kan, anne sütü, meni, vajinal ve rektal sıvılarla da bulaş olabiliyor. Dolayısıyla aynı iş yerini, evi ya da sosyal ortamları paylaştığımız, tanış olduğumuz insanlar bu bilgiye sahip olmalı.”
Gökçen Erdoğan
5 MADDEDE KORUNMA YOLLARI
Peki bu virüsten ve hastalıktan korunmak mümkün mü? Yüzde yüz koruma sağlamasa da prezervatif kullanımının önemli bir önleyici etkiye sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Erdoğan, 5 maddede sıraladı:
“Şu da unutulmasın; dışlanmak, bu hastalığın en yıkıcı yanlarından biridir. Dolayısıyla hepimizin başına gelebileceğini unutmadan, HIV pozitif bireylerin yaşam hakkını tüm yönleriyle savunmalı, buna saygılı ve hatta dahil olmalıyız.”
ÖLDÜRME KASTI VAR MI YOK MU ONA BAKILIR
Bu “gizleme” halinin hukuki boyutunu ise Avukat Süreyya Kardelen Yarlı yanıtladı: “Öncelikle, bazı ülkelerin aksine, Türk Ceza Kanunu’nda AIDS ya da HIV’li olmak diye bir ceza olmadığını söyleyelim. Bizde durum şu: Eğer HIV/ AIDS gibi bulaşabilen, bulaştığında hayatının sonuna kadar tedavi alman gereken, ölümle sonuçlanabilecek bir hastalığın varsa ve kişi hastalığının farkındaysa korunmak ve toplum sağlığını korumak kişinin görevidir.
Süreyya Kardelen Yarlı
Eğer kişi, sonuçlarını öngörebileceği bir duruma kayıtsız kalmış, karşısındakinin haklarını ihlal edecek ve beden bütünlüğünü bozacak, uzun vadede toplum sağlığını riske atacak davranışlarda bulunduysa, Yargıtay 1. Dairesinin 15.10.2002’de verdiği karar gereği, önce failin öldürme kastı olup, olmadığına bakılır. Varsa- ki İtalya’da örneği yaşlandı- ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ denilebilir. Ama kişi bildiği halde, ‘Bir şey olmaz’, ‘buluşmaz’ gibi boş vermişlik, ‘cahillik’ ile böyle bir işe kalkıştıysa da ‘bilinçli taksirle yaralama’dan dava açılır. Ki ben failin, ‘ne olacak ki’ bakış açısı ile duruma gereken önemi göstermediğini ve bunun bilinçli taksirle yaralama olduğunu düşünüyorum. Mahkeme ne diyecek göreceğiz. Sosyal açıdansa, HIV pozitif kişilerin toplumsal açıdan dışlanmadığı, ayrımcılığa uğramadığı bir sistem yaratılmalı ki bu, saklanacak, utanılacak bir hastalık olmasın.”
Paylaş