Paylaş
İzlerken öylesine duygulandım ki yazmadan geçmek istemedim.
Sen çok yaşa Ali Asaf! Bolu’daki otel yangınından saatler sonra o pistte kayak yapanları da, içinde hasta olmasına rağmen ambulansa yol vermeyenleri de, aynı apartmanda yaşadıkları hasta komşularının öldüğünü fark etmeyenleri de gördü bu gözler.
Siyasetten spora her alanda bölündüğümüz, toplumsal çürümenin hızlandığı ve insani değerlerin hızla öldüğünü düşündüğümüz bir dönemde ilaç gibi geldin bize. Bu ülkede iyilik, güzellik ve yardımlaşmanın yaşadığını hatırlattın. Gelin hem bu umut dolu manzarayı hem de lösemiyi masaya yatıralım.
İYİLER, KÖTÜLER KADAR GÖRÜNÜR DEĞİLLER
En son 78 kişinin hayatını kaybettiği, Grand Kartal Otel faciasının ardından çevre otellerde konaklayanların hiçbir şey olmamış gibi yanan otelin önünde kaydığı görüntüleri izleyince ağlamış ve şu soruyu sormuştum: “Toplumsal bir çürüme içinde miyiz?” Bugün, yine göz yaşları içindeyim ama bu kez mutluluktan. O gün beni öfkeden ağlatan bu toplum; bugün bana, hiç tanımadıkları bir çocuk için balon uçurmaya giderek, “İyilik ölmedi” dedirtti.
KÖTÜLÜK DAHA ÇOK ‘TIK’ ALIYOR
İyi de nasıl? İkisi de aynı toplum değil mi? Üsküdar Üniversitesi, Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan’ı aradım. Diyor ki: “Unutma ki Türkiye’nin nüfusu 85 milyon, yine unutma ki neye bakarsan onu görürsün. Son zamanlarda sosyal medya ve oradaki algoritmaların da etkisiyle daha fazla kötü haber görür, duyar olduk. Bir şey tepki çekiyor, öfkemizi kabartıyorsa daha çok ‘tık’lanıyor, yorum alıyor, öne çıkıyor. Sosyal medya adeta kötülükten besleniyor. Bu, toplum olarak psikolojimizi bozduğu gibi iyi ve güzeli görme kabiliyetimizi de azaltıyor maalesef. Hep kötüyü görüp, kötüyü konuşunca da bir süre sonra bu, normalleşiyor, gerçek buymuş da herkes kötüymüş gibi bir hissiyat oluşuyor. Halbuki iyilik sanıldığından daha fazla. Elbette aramızda güzel insanlar hala varlar. Ama sorun şu ki iyiler, kötüler kadar görünür değiller. Yardımlaşmanın, iyiliğin tıpkı Ali Asaf olayında olduğu gibi görünür olması toplum sağlığı açısından çok kıymetli. Bu, ‘Pollyannacılık oynayalım’ demek değil elbette ama bunun için etrafımızda yeterince malzememiz olduğunu da unutmayalım. Güzele ve iyiliğe odaklanalım, farkındalığımızı iyiliğin etrafında kuralım.”
NASIL DONÖR OLURUM
Türkiye kemik iliği naklinde Avrupa’da 4’üncü. Bağışçılar ise Sağlık Bakanlığı’nın TÜRKÖK projesi ile bulunuyor.
KÖK HÜCRE BAĞIŞÇISI OLUN İYİLİĞİ YAYMAYA DEVAM EDİN
Hiç beklemediği bir şekilde onbinlerce insanı, 4 yaşındaki oğlu Ali Asaf için bir araya toplayan baba Samet Demir’i de aradım. Yaşanılanlara hala o da inanamıyor, öylesine mutlu ki... Bir de önemli bir hatırlatması var: “Herkesi kan/ kök hücre bağışı yapmaya davet ediyorum. Hiç tanımadığınız bir çocuğun ya da yetişkinin hayatını kurtararak, bu iyiliği devam ettirebilirsiniz.”
“Maalesef tecrübe ile sabit ki ülkemizde çoğu kişi donör olmaya hayli mesafeli. Çoğu insan kemik iliği, kök hücre nakli deyince organ nakli gibi bir şey sanıyor, ameliyat olacağını düşünüyor. Oysa kan vererek, gönüllü kök hücre bağışçısı olmak istediğinizi söylemeniz yeterli. Vericinin kimliği de gizli tutuluyor. Verici isterse alıcı ile 2 yıl sonunda tanışabiliyor. Ali Asaf’ın vericisi isterse biz de tanışmak, minnetlerimizi iletmek isteriz, 7-8 ay kaldı yasal sürenin bitmesine. Bakalım. İnşallah.”
LÖSEMİ ARTIYOR AMA TEDAVİ YÖNTEMLERİ DE UMUT VERİYOR
LÖSEV Çocuk Hematoloji-Onkoloji-Kemik İliği Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Emin Kürekçi ise çevresel koşullardaki değişiklikler, enfeksiyon hastalıkları, iyi beslenemeyen insan sayısının artması, manyetik alanların çokluğu gibi pek çok çevresel faktörün etkilemesiyle, lösemi ve kanserin görülme sıklığında artış olduğunu belirterek, “Türkiye’de de yaklaşık 250 bin yeni tanı almış kanser hastası var. Bunların bir kısmı çocuk. Her yıl bin 500 civarında yeni tanı ekleniyor. Gerekli önlemler alınmazsa bunun 3 katı kadar bir artış da maalesef kaçınılmaz görünüyor” diyor.
BAŞARI ORANI YÜZDE 90’ın ÜZERİNDE
Nedir o önlemler? Yanıtı şu: “Toplumumuzun Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sağlık ve sivil toplum kuruluşları eliyle bilinçlendirilmesi çok önemli. Önemli bir nokta da lösemi ve kanserden korunma. Ancak koruyucu hekimlik, ülkemizde ihmal edilmiş bir konu. Dolayısıyla ciddi bir halk sağlığı sorunu olan kanser konusunda gerek koruyucu hekimlik gerek beslenme gerek tarımla ilişkili sorunların çözümü gerekse çevre kirliliği ve iklim değişikliği ile sürdürülebilirlik konusunda önlem alınmalı. Tedaviye gelince... ‘Umut hep var.’ Başarı oranımız yüzde 90’lar üzerinde. Transplantasyon programları, gerekli hücresel tedavilerin de eklenmesi ile bu oranın çok daha yükseğe çıkacağını ümit ediyoruz.”
BAYRAM BAĞIŞLARI BAŞLADI
LÖSEV bu yıl için vekaleten kurban bağışı fiyatlarını 15 bin 900 TL olarak belirledi. Bağışlar 12 ay boyunca binlerce lösemi ve kanser tedavisi gören hastaya taze et olarak dağıtılıyor. Bağışlarınızı ise tüm banka şubeleri, internet bankacılığı, PTT şubeleri ile LÖSEV’in web sitesinden yapabilirsiniz.
Paylaş