Paylaş
Bu makaleyi 1999 Marmara depremini Sakarya’da yaşamış eski bir depremzede olarak kaleme alıyorum.
Gölcük merkezli depremin şiddeti 7.4 olmuştu; Sakarya, Kocaeli, Yalova, Düzce ve kısmen İstanbul etkilenmişti.
Adapazarı (Sakarya’nın merkez ilçesi), konum olarak altı sıvılaşmış bir zemin üzerinde kurulmuştu. Şehirdeki birçok bina, depreme dayanıklı olarak yapılmamıştı. Binalar sağlam yapılsa bile, zemin balçık olduğundan, bu tip binaların yekpare olarak yana devrildiğine şahit olmuştuk.
Binaların üstü kadar zeminlerinin de, en az bir o kadar önemli olduğunu bilsek bile gereğini yapmıyorduk.
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı, kadim dostum merhum Aziz Duran’dı. Aziz Bey, konu ile ilgili birçok biliminsanını davet etti, onları dinledi ve konferanslar verdirdi.
Sonunda radikal bir karar alarak, şehrin dağların eteklerine taşınmasına önayak oldu. Eski şehrin merkezindeki TZDK arazini (şehirde rantı en yüksek olan yer) yeşil alan olarak tahsis etti.
Aynı yer, bugün ‘Aziz Duran Parkı’ olarak, halkın hizmetindedir. Merhumun bu denli duyarlılığı, yeni başkan Ekrem Yüce tarafından unutulmadı ve bir kadirşinaslık olarak ismi o parka verildi.
Adapazarı’nın merkezindeki eski yapılar, üstelik deprem geçirmiş, metal yorgunu binalar ya kentsel dönüşüme tabi tutulmalı ya da güçlendirilmelidir.
Adapazarı’nı örnek olarak yazdık; başta İstanbul olmak üzere, fay hatlarındaki tüm şehirlerimizde, deprem seferberliği başlatmalıyız.
Yatırımda, hizmette birinci önceliğimiz, konutlarımızı depreme dayanıklı hale getirmek olmalıdır.
İnanın, bahse konu olan, yurt çapındaki bu denli köklü değişim ve dönüşümü Parlamenter Sistem’de yapamazdık. Nitekim ufak bir örneğini bile yapamadık.
Parlamenter Sistem’le, Gölcük merkezli depremin altında kaldık. Devlet (Cumhurbaşkanı ve Başbakan) değil fiilen ulaşmak, telefonla bile deprem merkezine ancak 48 saat sonra ulaşabilmişti.
Birileri son yirmi yıllık AK Parti iktidarını suçluyor ama insafla düşünecek olursak; depremlerde vatandaşa anında yardımları ve deprem bölgelerini ayağa kaldırmayı bu iktidar döneminde gördük. Ayrıca depreme dayanıklı bina konusunda ne yapıldıysa bu iktidar döneminde yapıldı. Sadece TOKİ 1.5 milyon konut üretti.
Depreme uygun kanuni mevzuat, yine bu aşamada yürürlüğe girdi.
Yeterli mi? Elbette değil.
Türkiye’deki bu denli köklü bir değişim ve dönüşüm için, Başkanlık Sistemi iyi bir fırsattır. Zira Başkanlık Sistemi’nin, karar alma ve alınan kararları süratle uygulama (bürokrasiye boğulup zaman kaybetmeden) özelliği, Parlamenter Sistem’de yoktur.
Hele de, Parlamenter Sistem’deki koalisyon hükümetlerinde, işin sahibi belli değildir.
Başkanlık Sistemi’nde, depremzedelerin evleri “1”, bilemediniz “1.5” yılda yapılıp teslim ediliyor. Parlamenter Sistem’deki hükümetlerin ömürleri, bu kadar bile sürmüyordu. Vatandaş, kendi derdiyle baş başa bırakılıyordu.
Oysa Türkiye’mizin, kaybedecek bir saniye bile vakti yoktur!
Kahramanmaraş merkezli depremden sonra, ülkemizin diğer bölgelerinde de, hiç kimse evinde rahat uyuyamıyor.
Önemli işlerde, en önemlisinden başlamak gerek (Ehemmi mühime tercih etmek).
Deprem, bizim, en öncelikli hayat memat meselemizdir.
Paylaş