Paylaş
Ankara’nın uzun yıllar Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yapan ve görevi esnasında Ankara’yı Ankara yapan Sayın Melih Gökçek’in hizmetleri ve eserleri inkâr edilemez.
Gökçek’ten önceki ve sonraki Ankara’yı bilen birisi olarak söylüyorum ki, Melih Gökçek’ten önceki Ankara kelimenin tam anlamıyla gecekondular şehriydi. Evlere şenlik, köhne bir havalimanı (Esenboğa) vardı.
Türkiye’ye resmi ziyarette bulunan yabancı devlet başkan veya üst düzey yetkilileri, etrafı tavuk çiftlikleriyle çevrili bu virane havalimanında uçaklarından iner; kesif bir tavuk pisliği kokusu eşliğinde kendilerini karşılayanların araçlarına biner ve şehrin merkezine doğru hareket ederlerdi.
Havalimanından şehrin merkezine yapılacak seyahat bir saate yakın sürerdi. Gidilen tek şeritli yolun her iki tarafı (dağ-taş) gecekondularla doluydu.
Görülen bu manzara karşısında, gelen yabancıların ülkemiz hakkındaki ilk intibaları Türkiye’yi, Afrika’daki bir kabile devletiyle eşit düzeyde görmeleriydi.
Başkent dediğimiz Ankara şehri, Çankaya-Ulus istikametindeki bölgede, yolun iki tarafına dizili orta halli binalardan ibaretti. Hemen arkalarındaki sokaklardan başlayarak; Ankara’nın hangi yönüne giderseniz gidin göreceğiniz tek şey yıkık dökük binlerce, on binlerce gecekondudan başkası değildi.
Yine Çankaya-Ulus- Sıhhıye istikametinde serpiştirilmiş kamu binaları (TBMM, Bakanlıklar, Üniversiteler, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları binaları) Ankara’yı başkent yapmaya yeter zannediliyordu.
Melih Gökçek göreve geldi, merkezi hükümetle de el ele vererek Ankara’yı hem alt ve hem de üstyapı bakımından dönüştürdü. Havalimanıyla, yollarıyla, alt ve üst geçitleriyle, yeşil parklarıyla, sosyal donatı alanlarıyla ve hepsinden önemlisi on binlerce gecekonduyu yıkarak, yerlerine modern binalar ve çevre düzenlemeleri yaparak Ankara’yı yaşadığı çağa uygun, gerçek bir başkent haline getirdi.
Melih Gökçek utanılacak Ankara’yı imrenilecek, örnek bir şehir haline getirdi.
Merkezi yönetim de kendi üzerine düşeni yaptı; eski, köhne kamu binaları yerine devlete yakışır görkemli binalar yapıldı. Eski virane çarşılar, modern plazalara dönüştürüldü.
Melih Gökçek göreve gelmeden önce Ankara’nın havası solunamıyor, gecekondular arasında yer alan eğri büğrü yolları çamurdan geçilmiyordu.
İnsanların nefes alacağı, gençlerin koşturacağı, ailelerin dinlenip oturabilecekleri bir tek mekân vardı; o da kaderine terk edilmiş ve çürümeye yüz tutmuş Gençlik Parkı’ndan başkası değildi.
Gökçek, bu parkı yenilediği gibi bu parka onlarcasını ekleyerek Ankaralıların hizmetine sundu.
Ankara’yı Ankara yapan Melih Gökçek, 2019 seçimlerinde AK Parti’den aday gösterilmedi ve seçim kaybedildi. CHP’li olan Mansur Yavaş ABB Başkanı oldu. Mansur Yavaş tıpkı İstanbul’daki İmamoğlu gibi şehirlerine hizmet yerine ‘Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı’na soyundu. Sonuçta ne şehirleri hizmet gördü ne de heveslendikleri makama erişebildiler.
Hem Ankara’nın ve hem İstanbul’un bir beş yıl daha kaybetme lüksleri yok.
Turgut Altınok’un belediye başkanı olduğu Keçiören’i, pırıl pırıl yapıp nasıl örnek bir şehir haline getirdiği Ankaralıların malumudur.
Kadirşinas halkımız, 31 Mart’ta, hizmet erbabına bu hakkı teslim edecek; Ankara’da ve İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerimizde hizmetler kaldıkları yerden yapılmaya devam edecektir.
CHP zihniyeti elinde ‘Fetret devri’ yaşatılan her iki metropolümüzün de bir saniye bile kaybedecek zamanları yoktur.
Özellikle İstanbul’da, kentsel dönüşüm 1 Nisan sabahı itibarıyla seferberlik ruhuyla, süratle başlatılmalı ve tehlike arz eden tek bir bina kalmayıncaya kadar durmaksızın devam etmelidir.
Paylaş