Fuat Bol

Buruk bayram!

15 Mayıs 2021
Ne yapıp ettik, güzide bir bayramı da, ev hapsinde geçirmeyi başardık.

Söz dinlememeyi ve gerekli olan önlemlere uymamayı maharet bildik. Bir anlık gafletimizin, umursamazlığımızın, bize ne denli bedeller ödeteceğini bilmemize rağmen vurdumduymazlığa devam ettik.

Hükümet, ürpertici manzara karşısında, (kısmen) tam kapanma kararı alınca da, hop oturup hop kalkıyoruz.

Kapanmanın beraberinde getirdiği ekonomik, ruhsal, bedensel ve sosyal yıkımları dillendirip yakınıyor ve kendimizden başka herkesi suçluyoruz.

Ölüm, en tesirli vaizdir; ondan ibret alıp kendine, ailesine, etrafına çekidüzen vermeyene söz kâr eder mi? Etmez elbet.

İbn Arabi hazretleri ne güzel ifade etmiş: ‘Herkes kendi yaptığının rehinidir’ ve ‘Varlıkların en yoksulu insandır, zira muhtaca muhtaç olan kimsedir’.

Maddi ve manevi kurtuluşumuzu bile birbirimizle olan dayanışmaya ve birbirimizin duasına borçluyuz. Şu halde karşımızdakinin kıymetini bilmeden rahat ve huzurlu olamayız.

Salgın hastalık döneminde kendimizi koruduğumuz gibi, en yakınlarımızdan başlayarak başkalarını da korumakla sorumluyuz; buna mecburuz.

Bilerek ve isteyerek kul hakkına giriyoruz. Bu vebalden kurtuluş ancak helalleşme ile mümkündür. Oysa bizim sorumsuzluğumuz yüzünden kimlerin hasta olduklarını ve hatta kimlerin öldüklerini bile bilmiyoruz.

Yazının Devamını Oku

İsrail kana doymuyor!

12 Mayıs 2021
Kelimenin tam manasıyla bir terör devleti olan İsrail, tüm melanetini pervasızca sergilemesine rağmen, dünyanın hiçbir yerinden dişe dokunur bir karşılık görmüyor.

Vaktiyle Yahudiler, İngilizlere, ‘Bizim için Filistin’de bir devlet kurun; biz o devletimizle, sizin ileri karakolunuz olalım!’ demişlerdi.

Onlar da İsrail devletini kurdular lakin kendileri İsrail’in karakolu oldular.

Zira İsrail, ‘Siyonizm’i devlet politikası haline getirmiş ve başta ABD olma üzere, birçok Batılı devleti kendi güdümüne almıştır. Herkes zanneder ki, İsrail’in arkasında ABD var; gerçekte ise, ABD’nin arkasında İsrail vardır.

Birleşmiş Milletler ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, İsrail’in aleyhinde aldığı tüm kararları ABD ‘veto’ ederek geçersiz kıldı. İsrail de tüm pervasızlıkları sergileyerek kan dökmeye, Filistinlileri sürmeye ve yurtlarını işgale etmeye devam etti.

Kudüs, her üç semavi dinde de kutsal olmasına karşın, Yahudiler ve Hıristiyanlar, Kudüs’ün yalnızca kendi dinleri için kutsal mekân olduğunu ileri sürerler ve diğerlerini dışlarlar.

Yalnızca Müslümanlardır ki, ilk kıbleleri olan Kudüs’ü, hem kendileri için ve hem de diğer din mensupları için kutsal mekân bilirler ve öyle davranırlar.

İsrail, Mescid-i Aksa’yı bile yıkıp yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmek istiyor. Bunun için de yıllardır sürdürdüğü sözde arkeolojik çalışmalarla caminin altını oyuyor.

Ağlama duvarının önündeki Yahudi erkeklerine dikkat edin; hepsinin saçları uzundur. Bunun sebebi, kıyamette zorlanan Tanrı’nın (!), bugünün öncesinde dünyaya gelip, has kulları olan Yahudileri saçlarından tutup semaya (sözde kendi katına) çekecek ve kıyamet dehşetinden kurtaracak olmasıdır.

Yazının Devamını Oku

Bize biçilen rol!

10 Mayıs 2021
Batı, bizi sözde içine alarak (NATO’ya dahil ederek ve sözde demokrasiye geçirerek) kendisine uydu yaptı. Eğitimimizden savunmamıza kadar hemen her şeyimizi kendileri belirledi, bize de dikte ettirdi.

Evet, NATO, komünizm tehlikesine karşı kurulmuştu lakin koruyucu ve kollayıcı postuna bürünen, başta ABD olmak üzere, Batılı ülkelerden bizi kimin koruyup kollayacağını düşünememiştik.

ABD bizi Sovyetler’den koruyacaktı ama ABD’den ve diğer NATO ülkelerinden bizi kim koruyacaktı?

Bunu düşünemediğimiz ve karşı önlemlerini almadığımız, alamadığımız için, NATO’nun ileri karakolu olmaktan başka bir işlevimiz olmadı.

Ne insanımızı istediğimiz şekilde yetiştirebildik ve ne de teknolojimizi ve özellikle savunma sanayimizi kurup geliştirebildik. Düşünebiliyor musunuz, koskoca devletimizin Kırıkkale silah ve mühimmat fabrikasında, yalnızca beylik tabancası üretebiliyorduk.

Halbuki aynı silahın çok daha gelişmişini, Karadeniz’in dağındaki Memiş Usta, kendi mütevazı imkânlarıyla ve eğeyle yapabiliyordu.

Bize reva gördükleri mahut parlamenter sistemle, havanda su dövdürdüler ve bizi adeta mankurtlaştırdılar.

Bize uygun bulup, uygulattıkları bürokratik sistemi, Fransa, vaktiyle Afrika’daki sömürgelerine tatbik ettirmiş; sonuçlarını, gayri insani bulduklarından vazgeçmişler.

Bu bürokrasiyle bir adım atabilmenin, bir şey keşfedebilmenin, geliştirmenin ve hatta bir yanlışı düzeltebilmenin imkân ve ihtimali yoktur.

Yazının Devamını Oku

Bin aydan değerli gece!

8 Mayıs 2021
Salgınla birlikte, bir ramazanı daha idrak ederek, kutlu geceye (Kadir Gecesi) kavuştuk.

Malum ramazanın sonu bağışlanmaktır. Bağışlanmanın şahika noktası da bu mübarek gecedir ve onu takip eden Ramazan Bayramı’dır.

Allahü Teala büyük peygamberlerden Musa aleyhisselama, Tevrat’ta şöyle buyurur: ‘Ey Âdemoğlu! Seni kendim için, eşyayı (bütün âlemleri - her şeyi) senin için yarattım. Kendim için yarattığım (kendini) şeyi eşyaya kurban etme!

İşte insanoğlunun yaratılış sırrı! İnsanın mutluluğu da, mutsuzluğu da bu cümlede gizli.

Bunca keşfine rağmen insanoğlu mutlu olamıyor. Neden? Çünkü yaratılış gayesinden saptı, yaratılış hikmetini yitirdi. Eşyayı, olay ve hadiseleri hükmü altına almak için yaratılan insan, eşyanın hükmü altına girdi. Kendini olay ve hadiselerin akışına bıraktı; rüzgâr ne yönden eserse, kendini onun yönüne bıraktı.

Böylece insan, kendisinin başıboş bırakıldığını (bırakılacağını) zannetti.

Halbuki hiç de öyle değil; manasız ve sebepsiz yaratılan hiçbir şey olmadığına göre, bu denli mükemmeliyette yaratılan kendisi, manasız ve sebepsiz olabilir mi?

Allahü Teala, en üstün yaratılışta var ettiği kullarını (insanoğlunu) çok sevdiği ve onlara çok acıdığından, onları, günahlarından arındırmak, temizlemek ve bağışlamak için hususi zamanlar tayin etmiştir.

Kıymetli zamanların en değerlisi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’dir. Ki, o gece, insanlığın kurtuluş reçetesi olan Kuran’ı Kerim indirilmiştir.

Yazının Devamını Oku

Şehirlere ihanet edenler!

5 Mayıs 2021
Sanayi, sanayi deyip çırpındık lakin sanayi bölgelerimizi tarıma elverişli mümbit ovalarda kurduk. Hangi kafaya hizmet ettiysek; aynı verimli ovaları, çoktan imara açmıştık.

Yerleşim alanları genişledikçe, insanlar fabrikalarla iç içe yaşamaya başladı. Öyle yerleşim yerleri var ki, havasını soluduğunuzda zehir soluduğunuzu hissedersiniz.

Ve soludukça, yavaş yavaş ölürsünüz.

Bu tesisler için gerekli altyapıyı yapmadık, zehirli atıkları en yakındaki dere, nehir, göl ve denizlere akıtmayı marifet bildik.

Milyarlarca yıldır, güneş, dünyamızı aynı şekilde ısıtmakta olmasına karşın, hiçbir zaman küresel ısınma olmamıştı. Ne zaman ki insan denilen ‘canavar’ dünyanın idaresini eline aldı ve doğayı çığrından çıkardı, küresel ısınma oldu ve dünya gitgide yaşanmaz hale geldi.

Dünya üzerindeki tüm olumsuzluklar, insanoğlunun açgözlülüğünden ve doyumsuzluğundan kaynaklanmaktadır.

Etrafınızdaki hemen her işkolundaki bir kısım doyumsuz insanlara dikkat edin; daha, daha derler, dünyanın, dünyalığın peşine ölümüne koşarlar, koştuklarıyla kalır, kavuşamadan ölüp giderler.

Muhteris (aşırı tutkuları olan) insanın gözünü ancak toprak doyurur!

Düne kadar suyunu içtiğimiz Sakarya Nehri’nde bugün balık yaşayamıyor. Neden? Neden olacak; piliç kesim tesislerini nehrin kenarında kurduk, tekstil sanayi tesisinin zehirli atığını borularla nehre akıttık.

Yazının Devamını Oku

Güçlü olmak zorundayız

3 Mayıs 2021
Netameli coğrafyada yaşayan, onun bedelini ödemek zorundadır. Üstelik ya öder, ya öder!

Nitekim bu denli coğrafyalarda birçok devlet kurulmuş lakin bu devletler tarih sahnesinden silinip gitmiştir.

Her zaman söyleriz, Karadeniz Bölgesi’nin arazisi dik yamaçlardan oluşur. Ova şeklinde düzlük bir yeri yoktur. Dolayısıyla bu arazide her insan yaşayamaz; burada yaşamanın bir bedeli vardır.

Dik arazide ayakta durabilmek bile bir efor ister; boş bulunursan aşağıya yuvarlanırsın.

O yörede yaşayan insanımıza bakın, değişik bir tip görürsünüz. Hırçın, asabi, çabuk hareket eden, her an teyakkuzda, her an tehlikenin gözünün içine bakan ve öyle yaşamak zorunda olan bir insan tipidir bu.

Devletler arenasında Türkiye de aynı konumdadır. Zira burası, bir imparatorluk bakiyesidir ve o imparatorluğu parçalayan müstevlilerin gözleri hâlâ bu coğrafya üzerindedir.

Müstevliler, Sevr projesinden vazgeçmiş değillerdir. Gayeleri, bu coğrafya üzerinde büyük Kürdistan’ı ve büyük Ermenistan’ı kurmaktır. Türkleri, Orta Anadolu’ya hapsedip, İstanbul ve İzmir’i, bölgeleriyle birlikte Türkiye’den ayırmak ve onlara ayrı bir statü tanımaktır.

Bu projeyi dün tatbik etmek istediler, başarılı olamadılar. Zira bu milletin azim ve kararlılığı buna müsaade etmedi. Vermiş olduğu Kurtuluş Savaşı’yla, müstevlilerin bu heveslerini kursaklarında bıraktı.

Aynı plan, bugün de sahnelenmek istenmektedir.

Yazının Devamını Oku

Sıra emeklide!

1 Mayıs 2021
Alınan ekonomik kararlar sonucunda küçük esnaf (berber, manav, çay ocağı, marangoz vb.) derin bir nefes aldı. Salgın dolayısıyla işleri zaten kesattı; geçim zorluğu içinde kıvranan bu kesime, vergi adı altında, bir de devlet musallat olursa, o devlet sosyal devlet olmaktan çıkar.

Dolayısıyla devletin bizatihi kendisi, anayasal görevini yerine getirmemiş olur.

Mahut salgın, yalnızca küçük esnafı değil, büyük esnafı, işinsanlarını da zora soktu. Gıda sektörünün dışındaki tüm sektörler, az ya da çok darbe yedi. Zira canıyla uğraşan insanlar, zorunlu ihtiyaç maddesi olan gıdanın dışında herhangi bir satın alma yapmadı.

Çok büyük firmalar bile günlerini siftahsız kapattılar, halbuki onların giderleri de aynı ölçüde, büyük orandadır.

Bu arada ıstırabın en büyüğünü çekenler, emekliler olmuştur. Bu emekli kesimi, hele bir de büyükşehirlerde oturuyorsa, durumları içler acısıdır.

Büyükşehirde kirada oturan emeklinin hali ise, tek kelime ile felakettir.

Sadece doğalgaz faturasının 500 lirayı bulduğu bir ortamda, emeklinin geçinebilmesi imkânsızdır. Büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanan CHP’li belediyeler, dar gelirlinin yanında olacakları vaadi ile işbaşına geldiler lakin salgın döneminde bile kimsenin gözünün yaşına bakmadan; doğalgaza, suya, toplu taşımaya zam üstüne zam yaptılar.

Hükümet, küçük esnafa nefes aldırdığı gibi, emekliyi de görmeli ve onu içinde bulunduğu sıkıntıdan bir an önce kurtarmalıdır. Emeklinin bayram ikramiyesine yapılan 100 liralık zam yetersizdir; en azından 250 lira olmalıydı.

Bizim milletimiz onuruna düşkündür, öyle bir kısım CHP’liler gibi; bir yandan viski yudumlarken, diğer yandan meydan yerine çıkıp açız, torunuma süt alamadım, diye çığırtkanlık yapmaz.

Yazının Devamını Oku

ABD ve Batı aynaya bakıyor!

28 Nisan 2021
Her 24 Nisan’da, boşuna hop oturup hop kalkıyorduk; acaba ABD Başkanı, hakkımızda ‘soykırım’ ifadesini kullanacak mı diye. Daha açık ifadesiyle, ABD Başkanı, tarihi gerçekleri saptırıp iftira atacak mı, diye endişeyle izleyip duruyorduk.

Yeni seçilen ABD Başkanı Biden, seçim vaadini yerine getirdi, Ermeni diasporasına verdiği sözü tuttu ve 1915 Olayları için hem ‘büyük felaket’ ve hem de ‘soykırım’ ifadelerini kullandı.

Kullandı da ne oldu? Hiç!

Birçok Batı ülkesi, üstelik parlamentolarında böyle bir kararı aldıklarında, ne olduysa, bundan böyle de olacağı odur.

Yani hiçbir şey olmayacaktır.

ABD’ye ve Batı’ya söylenecek tek söz; aynaya bakın, gerçek soykırımı da, dehşetengiz vahşeti de daniskasıyla görürsünüz.

Türk’ün tarihinde böyle bir şey söz konusu değildir lakin ABD ve Batı’nın tarihi baştan aşağı soykırımlarla doludur.

ABD’nin, daha dün; Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarıyla 220 binden fazla kişi öldü. ABD’nin yurt edindiği yerde yaşayan Kızılderililer nerededir? Kızılderililer açlıktan ölsün diye önce, 65 milyon bizonu öldüren ve ardından 70 milyon Kızılderili’yi katleden ABD mi dünyaya insanlık dersi verecek?

İşin içyüzünü Ermenistan’ın ilk başbakanı

Yazının Devamını Oku