Paylaş
Gazze’ye el konulması ve Filistinlilerin sürülmesi.
Dünya çapında yayın yapan medya organlarına bakıyorum.
Birkaç yorum aynı cümlede birleşiyor:
“Trump’ın emlakçı geçmişinden gelen bir çözüm...”
Ne demektir bu yorum?
Gazze’nin denize 40 kilometre sahili var.
İnsanlığın en acı dramlarından birinin yaşandığı Gazze’de, İsrail taş üstünde taş bırakmamış. Evler, okullar, hastaneler çökmüş, altyapı yok olmuş.
On binlerce insanın bombalar altında can verdiği, çoluk çocuk 50 bin kişinin öldüğü bu acılı topraklar için ABD Başkanı’nın dile getirdiği çözüm “insan odaklı” olmaktan çok “emlak odaklı” gibi görünüyor.
İnanılır gibi değil ama Trump sanki Doğu Akdeniz sahilinde bir turizm merkezi hayal ediyor.
Ve en korkuncu;
Bu hayalin içinde Gazze halkı yok. Filistinliler yok.
Onların sürgün edilmesinden söz ediliyor.
BU KAFA DÜNYAYA NASIL BARIŞ GETİRİR
Adına plan denilen bu insanlık dışı “sürgünü” duyduğumda kendi kendime sordum:
“Dünyada barışı bu kafa mı sağlayacak?”
Bu bir emlakçı bakışıdır arkadaşlar.
Vatan toprağına emlak olarak bakan bir zihniyet.
Hiç boşuna hayal kurmayın.
İnsani değerlerle değil emlak değerlerine göre düşünen böyle bir zihniyet insanlığa nasıl barış getirecek?
Yani eminim Suriye’deki terör oluşumları falan da umurunda değildir.
Suriye’nin kuzeyinden ya da onun karşılığında ne alacağından söz etmek daha doğru görünüyor.
Çünkü insani değerler değil ticari değerler esas.
Zaten biraz geriye doğru bakınca,
Trump’ın seçimler sırasında verdiği sözleri toplayınca,
Bu şekilde düşündüğü açık değil miydi?
PAZARLIK İÇİN Mİ BU ÇIKIŞLAR
Bir başka yorum demeti ise şu başlıkta toplanıyor:
“Trump önce Panama Kanalı’nı istedi. Ardından pazarlık başladı. Sonra ‘Grönland’ dedi. Şimdi pazarlık aşaması var. Kanada’ya gümrük vergilerini artırdı. Şimdi erteledi, pazarlığa başladı. Gazze için de aynı şey olabilir mi? Tıpkı bir emlak pazarlığı.”
Hangi yorum doğru olursa olsun.
Kimseyle istişare etmeden, müttefiklerine danışmadan, bölge ülkeleriyle görüşmeden böylesine insanlık dışı bir talebi dünyanın ortasına bir mayın gibi bırakan bir kişiden dünya ne bekleyecektir?
Ben kendi adıma krizden başka hiçbir şey beklemiyorum.
Elbette bizim devlet “diplomatik sabır” ölçüsünde acele etmiyor.
Elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başlayarak devletin her kademesinde Trump’ın bu absürd talebi tepkiye neden oldu.
Ama dedim ya; devletler duyguyla değil “diplomatik sabır”la dış politika yaparlar. Ayrıca dış politikada tepki vermenin de değişik kanalları vardır.
Nitekim TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş en medeni üslupla bu tepkiyi dile getirdi.
Kurtulmuş’un TBMM Başkanı olarak söylediği şu sözler Türk halkının ve devletinin düşüncelerini yansıtmaktadır:
“Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri yöneticilerine şu tavsiyeyi yapmak da hakkımızdır diye düşünüyorum. Vietnam’ı, Afganistan’ı, Irak’ı ve Gazze’de aldıkları dersleri unutanların yeni bir maceraya doğru Ortadoğu’yu sürüklemeye hakları yoktur. Böyle bir karara Ortadoğu’daki bütün halklar, bütün devletler karşı çıkacak; böyle bir gelişme asla gerçekleşmeyecektir. Olmayacak duaya ‘amin’ demeyin diyerek ABD’nin yeni başkanını uyarıyor ve bu yanlış tutumdan acilen dönmesinin dünya barışı için de Ortadoğu barışı için de önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.”
Sonuç olarak arkadaşlar;
Trump’ın bu beklenmedik ve ölçüsüz tavırları önümüzdeki yıllar açısından ciddi bir sorundur.
NATO’dan başlayarak AB ile ilişkiler dahil ciddi sorunlarla karşılaşma ihtimalidir.
Mesela Ukrayna’ya “bir miktar toprak ver” türünden hiç beklemediği bir öneri gelebilir.
Nitekim doğruysa böyle bir plan da sızdı.
Bunun gibi onlarca örnek.
Sedat Ergin geçen günlerdeki yazısında Trump’ın gelecekteki politikaları için “kemerleri bağlayın” demişti.
Sedat o yazıyı yazdığında böylesine uçuk bir Gazze açıklaması henüz piyasada yoktu.
Bu yüzden diyorum ki;
Bırakın kemerleri...
Bu gidişle paraşütler bile yetersiz kalacaktır.
Paylaş