Paylaş
DÜN üzülerek de olsa Türkiye’nin Ege sahil kasabalarında rantiyenin yarattığı “beton işgali” ile burnumuzun dibindeki Ege adalarında gördüğüm mimari estetiği karşılaştırmıştım.
“İğneyi kendimize batırınca bakın nasıl bir acı çıkıyor” diye sorup;
Bodrum’dan Kaş’a kadar olan ve sahil kasabalarımızı kaplayan o beton çirkinliğini yazmıştım.
Kaş’taki çirkinliğe rağmen burnumuzun dibindeki Meis Adası’nda evlerin renkleri ve mimarisindeki uyumu anlatmıştım.
Marmaris’in girişindeki o devasa beton çirkinliğini yazıp, Rodos’u, Simi’yi örnek vermiştim.
Bunları yaparken de defalarca; “İğneyi kendimize batırıyorum. Çuvaldızı düşünelim” dedikten sonra; “Elbette vatan topraklarından bir çakıl taşı bile vermeyiz. Ama elimizdeki toprakları çakıl taşı değil, betonla kaplıyoruz” diye uyarmıştım.
Çok sayıda yorum aldım.
Hatta bu turizm yörelerinde yükselen aşırı fiyatlar nedeniyle bu sene yat turizmi başta olmak üzere genel olarak fiyatlara tepki olacağını içeren mesajlar da aldım.
Gelen mesajlar benim de yazdığım gibi şu cümlede birleşiyor:
-Turizm yörelerimizde master planlar olmadığı için önüne gelen istediği yere villayı, oteli konduruyor. Sonra oturup af bekliyor. Bu arada ne altyapı ne şehircilik ne de mimari gelişiyor. Bu harika doğayı beton ve çirkinlik kaplıyor. Kanalizasyonlar denizlere akıyor. Garabet kentler giderek büyüyor.
UĞRUNA ŞEHİT DÜŞTÜĞÜMÜZ VATANA BU YAPILIR MI
Gelen soruların özet cümlesi ise şuydu: “Tamam çakıl taşı bile vermeyiz. Uğruna şehit düşeriz. Ama uğruna şehit düştüğümüz vatana bu yapılır mı?
İşte Bodrum...
Kos Adası’ndan bakınca bir beton canavarı görünüyor.
Peki ne yapmalıyız?
BU YEREL SEÇİMLER BİR FIRSAT OLMALI
Evet arkadaşlar son yerel seçimler bu felaket gidişi durdurmak için bir fırsat olabilir.
Nasıl mı?
Seçimlerde CHP birçok kent ve yörede belediye başkanlıklarını kazandı.
Bir anlamda halk desteğiyle söz sahibi oldu.
Antalya, Muğla, Denizli, Manisa, Aydın, Balıkesir, Mersin, Adana gibi Ege ve Akdeniz’e açılan önemli kentlerin belediye başkanlıklarını aldı.
Bence bu bir fırsata dönüşebilir.
Özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’nun aksine yeni dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşeceğini açıklaması.
El sıkışması. Çay davetleri... Bütün bunlar yeni bir dönemin pozitif işaretleri olabilir.
Nitekim dikkat ettim bu yakınlaşma ile hemen aynı günlerde, örneğin Muğla Valisi İdris Akbıyık CHP’li Muğla Belediye Başkanı Ahmet Aras’a “hayırlı olsun” ziyareti yaptı.
Bu çok anlamlı bir ziyaretti. Siyaset üstüydü.
Geçmişte Kültür Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un başta Bodrum olmak üzere bölgedeki sahil kasabalarının altyapısı için arıtma tesisi yaptırdığını da hatırlarsak; Ankara’daki bu “demokratik yakınlaşma” şehirlerin kurtuluşu için gerekli olan master planların yapılabileceği anlamına gelebilir.
BAKANLIKLARLA BELEDİYELER BİRLİKTE ÇALIŞSALAR
Yani bakanlıklarla yerel yönetimler bu planlar için birlikte çalışabilir.
Böylece siyasetin “oy sevdası” için değil, “memleket sevdası” için yapıldığını görürüz.
Eğer bu master planlar yapılabilirse; O zaman vatandaş da nereye ev yapılacağını, nasıl bir mimaride yapılaşma olacağını, nereden yol geçeceğini, nerenin park olacağını, nerede turizm bölgesi, nerede tarım bölgesi olacağını bilir.
Ona göre davranır.
Gözü dönmüş bu rantiye düzeninin betondan canavarı da biraz olsun dizginlenmiş olur.
İşte fırsat dediğim budur...
İşte Özgür Özel’e çağrım: “Sayın Genel Başkan lütfen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yapacağınız görüşmeye bu konuyu da ekleyin...”
Şehirlerin master planları...
Tamam.
İktidar ve muhalefet anayasa için çalışsın.
Ama gelin önce bu şehirlerin anayasalarını yapalım. Şehirlerin master planları oluşsun.
Yerelden başlayalım.
Böylece halkın sesine de kulak verilmiş olur.
Paylaş