Paylaş
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana tam bir ‘gökyüzü tarihi’...
Adı: ‘Cumhuriyet pilotları’...
Ama ne fotoğraflar, ne anılar...
Uçak kapısından çıkarken...
Sabiha Gökçen’le yaşadığı anılar... Türk havacılığının efsane isimleri... Atatürk’ün Vecihi Hürkuş’a Türkkuşu’nun kuruluş emrini verişi. Atatürk’ün, pilotları uçuş öğretmeni olmak için Moskova’ya eğitime göndermesi. Ve daha gökyüzü tarihinden gelen onlarca anı, fotoğraf, olay...
2) ETİMESGUT TAYYARE FABRİKASI
Rusya’ya uçuş öğretmeni olarak gidenlerden birisi de Emrullah Ali Yıldız’dı... Türk havacılığının nasıl baltalandığını anlatan Yıldız’ın sitemlerini hiç unutmayacağım.
Evet yanlış okumadınız. 1935 yılında Etimesgut’ta bir uçak fabrikası kurulmuştu.
Atatürk havacılık ve uçak üretimi konusunda Sovyetler Birliği’ndeki uzmanlardan çok yararlanmıştı. Oraya eğitime giden Türk öğrenciler uçak yapımı, pilotluk konusunda ustalaşıyordu.
Bugün nasıl nükleer enerji konusunda Rusya’ya giden mühendisler Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde çalışıyorsa, ki gelecekte bu nükleer tecrübelerini aktaracaklarsa, o günlerde de Sovyetler Birliği’nde pilotluk eğitimi de böyle bir projeydi.
Nitekim bu eğitimlerin ardından pilotluk ve uçak yapımında önemli adımlar atılmaya başlamıştı.
Erdoğan Menekşe bu gelişmeleri, dönemin önemli isimlerinin anılarıyla, kendisinin yetiştiği Sabiha Gökçen gibi efsanelerle yaşadıklarıyla ve fotoğraflarla anlatıyor.
Peki bu muhteşem gelişme nasıl engelleniyor?
Erdoğan Menekşe tatbikatlarda uçağıyla bu hedefi çekiyor, uçaksavarlar da ateş ediyordu.
3) O GÜNLERİ YAŞAYAN PİLOTUN AĞZINDAN GERÇEKLER
Vefat etmeden kısa bir süre önce İstanbul’da Erkan Karaca, Emrullah Ali Yıldız, Sabiha Gökçen ve Mustafa İrkin’le bir havacılık söyleşisi gerçekleştiriyor. Bu söyleşi Yıldız’ın son söyleşisidir.
İşte o sitem: “Evet birçok icatlarımın yanında model uçak motoru imalatım da vardı, bunlara çok emek verdim ama kıymet bilen olmadı. Helikopter patentini de 1956’da aldım ancak ona da ilgi duyan olmadı. Dikey kalkış yapan Harrier’e benzer bir patent çalışmam daha olmuştu. Ancak ilgisizlik nedeniyle bunu da değerlendiremedim. Sonraki yıllarda Harrier uçağını görünce içim sızladı...”
Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının ve ürettiği uçakların hazin hikâyesini zaten biliyorsunuz.
ABD’den uçak alma tembelliğiyle, öngörüsüzlüğüyle durdurulan o uçakların çürümeye terk edilmesi. İnanın o günlere gidip bunları yasaklayanlar için ayrı bir yazı hazırlayacağım.
4) ABD AMBARGOSUNA KARŞI
Benzeri bir hikâyeyi Erdoğan Hoca bizzat yaşıyor. Nuri Demirağ’ın hayal kırıklığından yıllar sonra, 1979 yıllarında, ABD ambargosuna karşı dönemin Kayseri Bakım İkmal Merkezi’nin Komutanı Albay Ergün Belen bir uçak tasarlıyor. Ve bir Amerikan motor ekleyerek uçağı tamamlıyor. Uçak yüzde 85 yerli yapım. Ancak ne yazık ki Türk Hava Kuvvetleri ilgilenmemişti. Çaresiz uçağı zirai ilaçlama uçağına çeviriyorlar. Uçağın test uçuşunu da Erdoğan Hoca yapıyor. Ancak yine ilgi yok. Yine hayal kırıklığı... Yazıklar olsun!
5) İLK KADIN PİLOTLAR
Sabiha Gökçen’den sonra Madelet Reyal, Edibe Subaşı, Yıldız Eruçman, Esin Yurttaş gibi ilk kadın pilotlarımızın hikâyeleri unutulur mu?
Kitapta benzeri onlarca örnek var. Havacılığa gönül vermiş birkaç neslin hikâyesidir bu.
Erdoğan Hoca bana göre bu neslin temsilcisidir.
6) VE HOCANIN BANA SÜRPRİZİ
Kitabı keyifle okurken 74’üncü sayfada büyük bir sürprizle karşılaşıyorum.
Erdoğan Hoca, kadim dostum Murad Özcivelek’le birlikte bizi götürdüğü Eskişehir İnönü’deki Türk Hava Kurumu’nda geçirdiğimiz 24 saati anlatmış.
Evet gökyüzünde geçirdiğim 24 saat... Müthiş bir hatıraydı. Şöyle diyor: “Sivil havacılık haberlerinin ötesine geçerek bir gazeteciye havada deneyimler yaşatmak da bu yolda attığımız eğlenceli ve güçlü adımlardan biri oldu. Burak Sportif Havacılık Derneği üyemiz Murat Özcivelek ile birlikte iki gün boyunca Hürriyet gazetesi yazarı Fatih Çekirge’nin ayaklarını yerden kestik. Kimi zaman korkulu kimi zaman keyifli geçen bu iki gün genel olarak çok eğlenceliydi. Önce benim C-172 uçağım ile Ankara’dan İnönü‘ye Türk Hava Kurumu’nun uçuş okuluna geldik. Geceyi de orada geçirdik. Fatih Çekirge’yi Kurum’daki hemen her araca bindirdik. Adeta havacılık yüklemesi yaptık... Fatih Çekirge’nin havacılık deneyimlerini yaşadığı coşkuyu ve heyecanını gazetesindeki satırlardan okuyarak havacılığa özenen bir tek genç bile olsa bizim kazancımız diye düşündük.”
Evet arkadaşlar; gerçekten de planörden microlight’a ve paraşüt heyecanına kadar muhteşem bir 24 saat geçirmiştik. O gün orada havacılığın nasıl bir tutku, nasıl bir heyecan, nasıl bir aşk olduğunu yaşayarak anladım.
Bugüne kadar yelkenden yamaç paraşütüne, denizaltı dalışından sualtı dalgıçlığına ve dağ bisikletine kadar birçok deneyimi yaşamıştım. Ama ayaklarımın yerden kesildiği bu 24 saat hepsini geçmişti.
Özellikle planör uçuşu sırasında gökyüzüne doğru motorsuz süzülürken yaşadığım korku, heyecan ve mutluluk unutulmazdı.
Erdoğan Menekşe’nin kitabı; Hem Türk havacılığı için aşkla çalışmış insanların hikâyelerinin anlatıldığı bir belgesel hem de Türk havacılığının nasıl baltalandığını belgeleriyle anlatan ibret dolu bir eser.
Teşekkürler Hocam.
Paylaş