Paylaş
“Kafes” operasyonları.
Türkiye’ye yerleşen yabancı çete liderleri peşpeşe yakalanıyor.
Dünyada kırmızı, mavi bültenlerle aranan azılı çete liderleri.
Comanchero’lar, “Thieves in Law”lar.
İstanbul’un lüks semtlerinde kıskıvrak ele geçiriliyor.
Peki bu operasyonlar yalnızca “polisiye bir olay” mıdır?
Hayır...
“Polisiye” tanımından çok daha derin ve çok daha önemli sonuçları var.
Nasıl mı?
Anlatayım.
Önce bir örnek;
Uluslararası bir çete haline gelen Duax Hohepa Ngakuru ABD ve Avustralya tarafından kırmızı bültenle aranıyordu. Yine Avustralya ve ABD tarafından kırmızı bültenle aranan Hakan Tavukçu, Hakan Ayık, Jimmy Avaijan, mavi bültenle aranan Sibel Arif’in de aralarında bulunduğu 37 çete üyesi yakalandı.
Peki bunlar ne yapıyordu?
Haber şu: “Güney Amerika’dan temin ettikleri uyuşturucu maddeleri Güney Kore ve Güney Afrika üzerinden Avusturalya, Hollanda ve Hong Kong’a ulaştırmaya çalıştıkları ve küresel çapta işledikleri suçlardan elde ettikleri geliri ülkemizde aklamaya çalıştıkları tespit edildi. 55 şüpheli şahsa ait yaklaşık 4.5 milyar TL değerindeki malvarlıklarına (Banka hesapları, taşınmazlar, araçlar ve 22 Şirkete ait Ortaklık Payları) İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği kararınca el konuldu.”
Rakamı duydunuz mu?
4.5 milyar lira... Yüz milyonlarca dolar...
Şimdi perde arkasındaki asıl sonuca geliyorum..
Haberlerde polisiye bir olay olarak aktarılan bu ve benzeri operasyonların aslında Türkiye için hayati derecede önemli ekonomik sonuçları var.
GRİ LİSTE MESELESİ
Biliyorsunuz Türkiye küresel anlamda “gri liste”ye alınmış durumda.
Gri liste, kara para aklama, yayılma ve terörizmin finansmanına karşı yeterli güvenceye sahip olmayan ülkelerin ilan edildiği bir küresel listedir.
Peki “Gri liste”nin etkisi nedir?
Bu sorunun da kısa cevabı şu: “Gri listeye alınan ülkeler; dış yatırım çekme sürecinde uluslararası otoriteler, kredi kuruluşları ve yatırımcılar nezdinde itibar kaybına uğrar.. Böylece ihracat ve ithalat ağı yüksek olan şirketler çeşitli yaptırımlar ya da ek yükümlülüklerle karşılaşabilir. Yani rakiplerine oranla işleri zorlaşır. Tüm bu etkenlerin sonunda, ilgili ülkelere sermaye akışı olumsuz etkilenir. Likidite sorunu başlar. Örneğin 2018’de gri listeye alınan Pakistan’dan 30 milyar dolar civarında yabancı sermaye kaçışı olmuştur.”
MEHMET ŞİMŞEK SON AŞAMADA
Kara para, yasadışı para, uyuşturucu parası gibi konular bir ülkenin gri listeye alınması için en önemli ölçüler.
İşte Türkiye son dönemde onlarca “yabancı çete”yi çökerterek, kara paralara el koyarak, uyuşturucu baronlarını yakalayarak uluslararası güven çıtasını ciddi anlamda yükseltmiştir.
Bu noktada başta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya olmak üzere güvenlik teşkilatımızı tebrik etmek gerekiyor.
Ve bu gelişmelerle birlikte Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TBMM’de 2024 yılı bütçe görüşmeleri sırasında büyük bir rahatlıkla şu açıklamaya yapıyor:
“Biz ne gerekiyorsa yapıyoruz. FATF (OECD Mali Eylem Görev Gücü) bünyesinde 27 Ekim tarihinde bir toplantı yapıldı. Ülkemizin gri listeden çıkması için öngörülen eylem planındaki maddelerden sadece bir hususun kaldığının altı çizildi. O hususu da size anlattım; kripto varlıklara ilişkin yasal düzenleme. O konuda da inşallah en kısa sürede Meclis’imize düzenlemeyi sunacağız. Eğer siyasi başka türlü mülahazalar olmayacaksa ülkemizin gri listede kalması için hiçbir sebep bu çerçevede kalmamış olacak.”
TÜRKİYE İÇİN NOT YÜKSELMESİ
Özetlersem; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açık desteği;
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’nın kararlı tutumları;
Ve İçişleri Bakanlığı’nın uyuşturucu, terör, yabancı çeteler, kara para, düzensiz göçmen konusunda peşpeşe yaptığı başarılı operasyonlarla birleşince;
Türkiye’nin kredi notunun yükseltilmesinden, “Gri Liste”den çıkmasına kadar çok değerli sonuçları görüyoruz.
Bu da Türkiye’ye yabancı sermaye girişinden, şirketlerimizin uluslararası rekabet gücüne kadar bir dizi olumlu sonucu beraberinde getiriyor.
Dünyada artık tek bir bağlantı yok.
Ekonomi, diplomasi, adalet ve güven... Hepsi birbirine bağlı.
Paylaş