Paylaş
Bolşoy Tiyatrosu da gösterimlerini ve arşivini bedava olarak dünyaya açtı.
Gösterileri YouTube üzerinden canlı yayınlıyor, sonra 24 saat kullanıma açık tutuyor.
Bu sayede olağanüstü bir “Uyuyan Güzel” balesi seyrettim.
* * *
Karantina günlerinin ilk tarihi sonucu sanat ve kültürün tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar devasa kitlelere ulaşması oldu. Bu mükemmel gösteriyi seyrederken, geleceği düşündüm.
Peki bizi başka neler bekliyor?
* * *
New York Times kesin bir tarih vermiş. 2033 “karantina çocukları”nın, “karantina kuşağı”na dönüştüğü yıl olacak.
*Çünkü bu karantina günlerinden sonra bütün dünyada bir doğum patlaması bekleniyor.
*Bu patlamanın 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinden sonraki “Baby Boomer” olayına benzeyeceği tahmin ediliyor.
*Bu çocukların hiç küçümsenmeyecek bir bölümü “single mom”, yani evlenmemiş veya boşanmış annelerin çocuğu olacak.
* * *
Baby Boomer kuşağı bugün 70’lerinde...
“Karantina çocukları” ise 2033 yılında 12 yaşına gelecekler...
Yani dünyayla ilgili fikirleri, hayatı yaşama tarzları, kültürleri olan yeni bir nesil gerçekte o tarihte varlığını hissettirecek.
Nasıl ki 20’nci yüzyıla damgasını savaştan çıkan insanların çocukları vurduysa... 21’inci yüzyıla da büyük bir ihtimalle “karantina çocukları” damgasını vuracak.
* * *
Tahminim şu:
Yirminci yüzyılın siyasi mirası işte o yıl bitecek...
Yirminci yüzyılın feci bir miras olarak dünyaya bıraktığı popülizm de, halk goygoyculuğu ve despotizm de o yıl tarihin çöplüğüne atılacak...
* * *
Hem de berbat bir sicille...
BOLŞOY SEYREDERKEN EVDE ÇIKAN TARTIŞMA
BOLŞOY’u ilk ve son defa yanılmıyorsam 1989’da Moskova’da seyretmiştim.
Dün akşamki gösterinin farkı şuydu.
Teknik, ışık, kostüm ve yorum çok daha mükemmelleşmiş... Dansçı performansı olağanüstü...
Hepinize tavsiye ederim.
Ancak seyrederken Tansu’yla aramızda tartışma çıktı.
O Nureyev kuşağının dansının çok daha mükemmel olduğunu söylüyor.
Bense pazar akşamı seyrettiğim Bolşoy dansçılarını hem fizik, hem estetik bakımdan çok daha iyi buldum.
POST-KORONA ROK FARKLI ROK OLUR MU
DÜN Nagehan Alçı’nın köşesinde okudum...
Eşi Rasim Ozan Kütahyalı, nam-ı diğer ROK, “Sultan Hamid, Kemal Paşa ve Tayyip Bey” isimli bir kitap yazıyormuş.
Baktım sosyal medyada yüklenen yüklenene...
Özellikle Mustafa Kemal değil de Kemal Paşa deyişine takılmışlar.
Şöyle düşündüm...
Kütahyalı Güneş gazetesinde yazmaya başladı...
Bu kitabı korona günlerinde yazıyor.
Yaşadığımız şu olaylar, sosyal izolasyon acaba onun Atatürk’e bakış açısında bir değişikliğe yol açar mı?
Belki de post-korona döneminin anlamlı işaretlerinden biri bu olacak.
EV HALLERİ
SOSYAL MESAFE KURALINI UYGULAYAN TEK KEDİMİZ
DÖRT kedimiz var. Üçü sokaktan gelme...
Üçü de bırakın sosyal mesafe kuralını, tam aksini yapıyorlar.
Özellikle son gelen yaşlı bir tekir var ki...
Günlerdir neredeyse bana bitişik yaşıyor.
Dördüncü kediye gelince işte o farklı.
Biber...
Anne Scottish Shorthair...
Baba ise Türk sokak tekiri...
Düşük kulakları ve baykuş bakışı tamamen anneden.
Karakter de öyle...
İşte o her zamanki gibi sosyal mesafe kuralını fazlasıyla uyguluyor.
Öteki Türkler ise tam Karşıyaka ve Bebek sahili ahalisi...
KARANTİNA VE KÖPEKLER
AMERİKAN ve Fransız medyasından okuduğum bir şey şu.
Özellikle Paris, New York, Madrid gibi büyük şehirlerde ev hayvanları insanların en büyük tesellisi haline gelmiş.
Paris’te insanlara zaruri alışveriş dışında sadece köpeklerini gezdirmek için dışarı çıkma izni veriliyormuş.
İSTANBUL’DA İKİ ODALI BİR EVDE YAŞANAN ŞEY
ANLATACAĞIM olay gerçek...
Z.B. 42 yaşında bir Türk kadını...
İstanbul’da iki odalı bir evde oturuyor.
Bundan iki hafta önce kocasının iPad’inde bazı çöpçatan sitelerine girip çıktığını keşfetti ve ayrılmaya karar verdi.
Ancak bu kararı almasının ertesinde İstanbul’da koronavirüs olayı patladı.
Z.B. bugün, ayrılma kararı aldığı kocasıyla o küçük apartman dairesinde dip dibe yaşamaya devam etmek zorunda kaldı.
Bu olayı dün New York Times gazetesinde okudum.
Orada Z.B.’nin açık adı da var.
Tabii ki bugünlerde koronavirüs felaketinin sadece sağlık yanıyla meşgulüz...
Ama bilelim ki sağlık tarafı halledildikten sonra geriye en az onun kadar büyük ekonomik ve psikolojik bir enkaz kalacak.
BİR KARANTİNA KADINININ İSLAMCIYA KİTAP TAVSİYESİ
PAZAR günü T24 sitesinde Nuray Mert’in ilginç bir yazısını okudum. Yazının orijinali K24 sitesinde yayınlanmış.
Mert çok farklı iki şey söylüyor:
*“Şu iç karartıcı günlerde size hoşça vakit geçireceğiniz kitaplar tavsiye etmeyeceğim, daha sıkıcı ama bence elzem okumalar tavsiyesinde bulunacağım” diyor.
*İkinci olarak da önereceği tarih kitaplarını özellikle bazı insanlar hakkında kesin görüşü bulunan insanların özellikle okumasını tavsiye ediyor.
Mesela sağ, milliyetçi, İslamcı çevrelere “Ulu Hakan Abdülhamid” hakkında yayınlanmış bir kitabı tavsiye ederken, “zihinlerindeki (hayallerindeki) Abdülhamid ile gerçek Sultan arasındaki farklılıkları görme imkânına” sahip olabileceklerini belirtiyor.
* * *
*Önerdiği kitap, II. Abdülhamid devrinde uzun süre Paris elçisi olan Salih Münir (Çorlu) Paşa’nın anıları: Geçmiş Zamanlar
O KİTAP
BAKIN ABDÜLHAMİD HAN O TUHAF ALETİ NEDEN ALMIŞ
NURAY Mert’in aktardığına göre Sultan Hamid, Beyoğlu ve Galata’ya gidip yeni icat edilmiş şeyler, “hususi salonuna ve yatak odasına, yazıhanesine yakışır tuhaf şeyler buldurur, aldırırmış”. Bunlar arasında ‘Eolian’ denilen, “elektrik veya basamağının ayakla tahriki ile işleyen güzel sesli bir kanun” varmış, zamanın opera ve senfoni eserleri de bu çalgı ile çalınırmış.
Sultan, böyle bir aleti aldığı için kendisine hayretle bakan paşaya bakın ne demiş:
“Senin halinden, tavrından, bakışından hissettiğime göre içinden diyorsun ki, çirkin bir vaziyette dağdağalı ve şerefimize dokunan bir iş ile meşgul iken bu adam çalgı ile müzika ile uğraşmaktan geri durmuyor... Fakat vükelamız hiçbir işin gerek teferruatına, gerek esasına ait kararları kendiliklerinden vermeyip benden sormayı âdet edinmiştir. Bu hale göre muğlak ve pürüzlü devlet işleri hakkında doğru karar ve rey vermekliğim için ara sıra zihnimi devlet işleri ile münasebeti olmayan şeylerle meşgul ederek kafamı boşaltmalıyım, dinlendirmeliyim.”
Liderlerin hobileri ile ilgili ilginç bir cevap değil mi...
Paylaş