Paylaş
“Koronavirüsün ardından yeni bir dünya gerçeği ile karşı karşıya kalacağız.”
*
Bundan 24 saat sonra, dünyanın en ünlü yönetmenlerinden David Lynch diyor ki:
“Bu işin sonunda farklı bir dünya olacak. Nedense yanlış yolda gidiyorduk. İnsanlar daha iyi olacak.”
*
Ben de diyorum ki:
“Bu olayın sonunda küresel vatandaşlara ait, sınırları milli değil, bütün yerküre olan bir dünyada yaşayacağız.”
Ayrıca diyorum ki:
“Bu dünyada insan hakları, adalet, eşitlik, hayvan sevgisi, çevre duyarlılığı, çocuklara ve kadınlara saygı gibi duygular çok daha önemli ve belirleyici olacak.”
*
İlaveten diyorum ki:
“Artık insanlar, insan haklarına saygılı olmayan, adalet ve vicdan duygusundan yoksun, çevreye, hayvanlara saygı göstermeyen, çocuğuna, kadınına şiddet uygulayan ülkelerin ürettiği mallara uzak duracaklar.”
*
Evet...
Belki devletler ve liderleri kendi aralarında anlaşmaya devam edecek...
Ama postkorona halkların küresel vatandaşları da bunlara itiraz ve etkileme yollarını bulacak.
*
İşte o nedenle bir de şunu diyorum:
“Böyle bir durumda bile bazı ülkelere malzeme yardımı yaparak Türkiye çok güzel bir şey yapıyor. Şimdi içeride de aynı duygunun devamı olarak bir şeyleri yapmanın tam zamanı...”
*
Neler mi?
“Cezaevlerindeki aydınları, siyasetçileri, gazetecileri, sanatçıları, düşünce suçlularını hemen yarın serbest bırakmak...”
*
Eğer postkorona dönemde artık dünyanın aynı dünya olmayacağına inanıyorsak...
Bütün dünyanın küresel vatandaşlarına bugün verilecek en güzel Türkiye mesajı bu olabilir...
*
Koronada erken davranmak büyük avantajdı.
Postkorona süreci için de erken davranmak çok ama çok avantaj sağlayacaktır...
Hem Cumhurbaşkanı’na...
Hem ülkemize...
SİZCE BİR KURYE KAÇ HANEYİ EVDE TUTUYOR
Cuma akşamı sokağa çıkma yasağı getirilirken beni şaşırtan bir de uygulama yapıldı. “Getir”, “Yemek Sepeti” gibi uygulamaların faaliyeti de durduruldu.
Bu tür uygulamalar genellikle 10-15 dakika içinde kapıya teslim ediyorlar.
Ellerindeki verilere bakılırsa bir kurye 30 haneye hizmet veriyor.
Ve vatandaş ekmek, su gibi ihtiyaçlarını da bu uygulamalardan sağlayabiliyor.
O nedenle bir dahaki hafta buna dikkat etmekte yarar var diye düşünüyorum.
GÜNÜN FOTOĞRAFI BİR ALBÜMÜN KAPAĞINDAN
Geçen cumartesi akşamı tesadüfen bir İspanyol müzik topluluğu keşfettim. Adı Vetusta Morla.
Şarkılarının adı La Deriva.
Müzik harika.
Yeni bir sound.
Bir de bu şarkının kapağındaki bu fotoğrafı çok sevdim. Korona günlerinde sanatta insanı böyle farklı şeylere çekiyor.
EN ÇOK GAZ ÇIKARAN CANLI MEĞER NEYMİŞ
Pazar gecesi televizyon tartışmacılığında tarihi bir an yaşandı.
Süleyman Soylu konusu tartışılırken aniden bir ses duyuldu.
Hem de öyle bir ses ki, uyumakta olan tartışmacılardan biri gürültüsünden uyandı.
Tartışmacılardan biri gaz çıkarmış.
Olay bir anda Twitter’da TT oldu...
Gazı kimin çıkardığı belli olmadığı için de ekrandaki yan yana bir moderatör ve 4 tartışmacı şüphe altında kaldı.
Umarım kim yaptıysa çıkar mertçe söyler de ötekiler üzerinde şaibe kalmaz.
Bu konu WhatsApp gruplarında hararetli şekilde tartışılırken şunu öğrendim.
Meğer canlılar arasında en çok gaz çıkaranı karıncalarmış.
Ben inekler sanıyordum meğer boyuna göre hesaplanınca 1 numaraya karınca çıkıyormuş.
Anlayacağınız pazar gecesi televizyon tarihine “Atom Karınca olayı” olarak geçecek bir ana tanık olduk.
ÇOK ÜNLÜ KOMÜNİSTE BİR ANNE TAVSİYESİ
ŞU an elimdeki “Deha ve Endişe” adlı kitapta çok eğlenceli bir bölüm okudum.
Annesi Henriette Marx oğlu Karl Marx’a bir mektup yazarak şu tavsiyede bulunmuş:
“Öyle Das Kapital (Sermaye) diye kitaplar yazacağına gerçekten kapital (sermaye) sahibi olmaya çalış...”
“Das Kapital” yazarına verilecek son tavsiye bu olmalıydı herhalde...
Marx bu mektubu aldıktan sonra Engels’e yazdığı mektupta, “Bana bunları diyen annemin ölmesini istiyorum” demiş.
ANDREA BOCELLİ KONSERİNİ KAÇ KİŞİ İZLEDİ, KAÇI BEĞENDİ
On gündür büyük umutla bu konseri bekliyordum.
Adı “Umut” konseriydi...
Andrea Bocelli’nin YouTube kanalının 3.2 milyon takipçisi vardı.
Milano Katedrali’nden yaptığı canlı yayını 27 milyon 400 bin kişi görüntülemiş...
Dün baktım...
728 bin kişi beğenmiş... 12 bin kişi beğenmemiş.
Benim için ise büyük bir hayal kırıklığıydı.
Konsere beğenmek veya beğenmemek gözüyle bakmadım....
Zaten kötü bir ışık, kötü bir ses düzeni, ruhsuz bir yorumu müzikal açıdan beğenmem mümkün değildi.
Küresel bir düşmanla savaşan insanlığın bir üyesi olarak beklentim nedeniyle hayal kırıklığına uğradım.
Nedenini de anlatayım.
PAPA’NIN VATİKAN’DA YAPTIĞINI YAPABİLİRDİ
PANIS Angelicus ve Ave Maria gibi Hıristiyan müziğinin alfabesinin ilk iki harfi sayılacak şarkılarla başladı ve o tür şarkılarla bitirdi...
Sıradan, hatta çok sıradan bir Paskalya ayininden başka bir şey değildi.
Oysa dünyanın her yerinden insanı ekranın başına toplayan duygu, sıradan bir Paskalya ayinine tanıklık etmek değildi.
Konserin adının “Umut” olması da bu nedendendi.
Böyle çok özel bir günden bütün dünyaya umut veren, daha birleştirici bir şey yapabilirdi.
Papa o sabah Vatikan’da boş bir şapelde yaptığı Paskalya konuşmasında “Umudun bulaşıcılığından” söz etti.
Virüs bulaşıcıysa, umut da bulaşıcı olmalı...
Nedense Bocelli’den böyle bir şey beklemiştim.
Demek ki çoğunluk ondan sadece bir Paskalya ayini bekliyormuş...
Ben gereksiz ve yersiz bir umuda kapılmışım.
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin
Paylaş