Araba kullanmayı bilmeyen biri olarak altı gözlemim

TÜRK ARABASI

Kokpit: Koltuk tasarımı modern ve başarılı. Ön panel iyi. Navigasyon paneli güzel. Beğendim.

Kokpitte itirazım: Burada tek itirazım, navigasyon paneli ile alttaki ekran arasındaki mazgal şeklindeki klima paneli. O panel hem estetiği bozuyor, hem de alttaki ikinci panelin vizibilitesini olumsuz etkiliyor.

Üzerinde biraz çalışılabilir.

Arka koltuk: Arabanın fiyatı yüksek değilse, bence üst segment hissi veren güzel bir tasarım.

Farlar: Özgün ve yaratıcı bir çizgiye sahip değilse de dünyadaki yeni trende uygun bir tasarım.

Yan aynalar: Güzel ve modern. Beğendim.

TERS AÇIDAN
ARABANIN FAÇASINI BOZAN BURUN KISMI

Ancak arabanın asıl kişiliğini verecek burnuna, yani ön tarafına iki itirazım var.

BİR: ÜRKÜTÜCÜ: Burun tasarısı sanki insana dişlerini gösteren yırtıcı bir hayvanın ağzı gibi duruyor. İrkiltici ve itici bir hava veriyor.

İKİ: KABALAŞTIRICI: Bu mazgal dişlerin altındaki bölümde yer alan iki taraftaki panel şeklinde çıkıntılar, tabiri caizse arabayı kabalaştırıyor.

Tabiri caizse, burun, arabanın “façasını bozuyor”...

Bence burun üzerinde kesinlikle yeniden çalışılmalı.

BUGÜN HEPSİNİ BİR ARAYA TOPLASAK VE SORSAK Kİ

FOTOĞRAFTA gördüğünüz insanlar bugün oraya buraya savrulmuş durumda...

Ama o gün hepsini bir araya getiren çok sağlam bir gerekçe vardı...

Türkiye’yi barıştırmak...

*

Tarih 4 Nisan 2013’tü...

Yani bundan sadece 6 yıl önce...

63 kişiydiler ve Türkiye onları “akil insanlar” olarak tanıyordu.

Dün Sözcü gazetesi yazar ve yöneticilerdi hakkındaki hapis cezası kararlarını öğrendiğim an, tuhaftır aklıma bu insanlar geldi.

*

Bu insanların çok büyük bölümünü ya şahsen ya gıyabında tanıyorum.

İçimden bir ses şöyle konuştu:

“Acaba bugün bu insanların hepsini bir araya toplasak ve desek ki...

Elinizi vicdanınıza koyun...

Sizce Emin Çölaşan FETÖ’cü olabilir mi?

Necati Doğru FETÖ’cü olabilir mi...

Sözcü gazetesinden FETÖ terör örgütü çıkar mı...”

*

4 Nisan 2013 günü...

Yani bundan 6 yıl önce, Türkiye’ye barış getirmek, huzur ve adalet getirmek için bir araya gelmiş...

Türkiye’nin iyiliğine olacak bir girişimi başlatmak istemişlerdi.

Ve ben de bu girişimi sonuna kadar desteklemiştim...

*

Bugünse oraya buraya dağılmış bu insanlar, bugün bu kararlarla ilgili ne düşünüyorlardır?

*

Dün mahkemenin kararını okuduğum an nedense aklıma gelen ilk şey bu oldu...

BİR BAŞKA AÇIDAN: MAHCUP BİR KARAR

KONUŞTUĞUM ve sağduyusuna güvendiğim bazı kişiler de şu yorumu yaptılar: Mahkeme bu kararı verirken 3 konuda ilginç bir şey yaptı:

İstenilenin en alt sınırından hapis cezası verdi.

Denetimli serbestlik kararı aldı.

Hatta yurtdışı çıkış yasağı bile koymadı.

Yani mahcup bir karar aldı.

Sanki Yargıtay’a “Ne olur şunu düzeltin biz de altında kalmayalım” der gibi bir havası vardı.

İnşallah Yargıtay bu kararı düzeltir ve Türkiye de yöneltilecek ağır eleştirilerden bir nebze olsun kurtulur

SEVİYELİ MAGAZİN

MÜLKİYE’NİN EN GÜZEL BACAKLI ERKEĞİ KİMDİ

CİHANGİR muhabirim Tuğrul Eryılmaz en bomba magazin haberini dün patlattı.

Kapalı kapılar ardında yapılan bir “Türkiye erkek güzeli yarışmasını” anlattı.

Pardon “En güzel bacaklı erkek yarışması”...

*

Ama önce muhabirimin T24 sitesindeki köşesinden, herkesin kolayca fark edemeyeceği bir ayrıntı ile başlayayım.

Tuğrul Eryılmaz’ın köşesinin artık özgün bir adı var:

“Seviyeli Magazin”...

Bence “Entel Magazini” de olabilirdi...

*

Şimdi gelelim günün en bomba “Cihangir entel magazinine”...

GÜZEL OSMAN MI GAGARİN HASAN MI

Son Cihangir buluşmasının ev sahibi, benim de yakından izlediğim Tuhaf dergisinin yayın yönetmeni Nurhak Kaya’ymış.

Ünlü ünsüz çok sayıda okur-yazar Karaköy’deki Manâ’da bir araya gelmişler.

İşte orada “68’de Mülkiye’de en güzel bacaklı erkek kimdi?” tartışması yapılmış.

Buluşmada İlber Ortaylı da varmış ve ısrarla “Mülkiye’nin en güzel bacaklı erkeği bendim” demiş.

İlber Hoca ikinciliğe de Tuğrul Eryılmaz’ı koymuş.

*

Tartışma büyüyünce arabuluculuk yapmak üzere, Ayrıntı Yayınları’ndan “64-70 Mülkiye Anıları” kitabını çıkaran sınıf arkadaşları Savaş Dizdar’ı arayıp hakemlik etmesini istemişler.

O birinci sıraya Tuğrul’u ikinci sıraya  Güzel Osman’ı (Tokcan) koymuş.

İlber Ortaylı ilk üçe girememiş.

*

Bana gelince... Mülkiyelilerin pek sempatik bakmadığı biri olarak, en tarafsız seçimi yapacağıma inanıyorum.

Bir numaraya banko, Mülkiye tarihinin en yakışıklı erkeği Güzel Osman’ı koyuyorum.

Tabii ikinci sıraya da Gagarin Hasan’ı koyarım...

Hani şu bildiğimiz Hasan Cemal’i...

O GECE KADINLARIN HEPSİ GÜZELMİŞ AMA ERKEKLER!

GECEYE katılan kadınların hepsi çok güzelmiş ama erkekler konusunda Tuğrul Eryılmaz tam sıfırcı hoca gibi davranmış:

“Eğer oyuncu-yazar Ahmet Mümtaz Taylan’ı saymazsak yakışıklı bir-iki erkek de vardı: Oyuncu Mert Fırat ve gazeteci Çınar Oskay.”

Ehh hayat böyle bir şey işte...

Güzel Osman’ı kaybettik...

Hasan Cemal muhalif olup kenara çekildi...

Ben de davetli olmayınca, meydan Mert’le, Çınar’a kaldı...

*

Bu son satır şaka...

LİBYA’YA ASKER GÖNDERİRKEN ARAYA GİREN HURMA VE ZEYTİN

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Tunus gezisinde, Libya’ya asker gönderme, Suriye meselelerini anlatırken araya bir de şu cümle girmiş:

“Tabii bir de hurma konumuz var. Daha önce Tunus’tan bayağı hurma aldık. Şimdi ramazan geliyor. Tabii bundan sonra bizde hurma tüketimi iyidir.”

Ayrıca, bu yıl Tunus’ta zeytin hasadında bolluk yaşandığını söylüyor ve bunu birlikte üçüncü ülkelere pazarlayabiliriz diyor.

Türkiye’de İstanbul kanalını, Tunus’ta Libya’ya asker göndermeyi tartışılırken, konuyu birden zeytin ve hurmaya getirmek klasik siyasetçilerin tuhafına gidebilir.

Bir zamanlar rahmetli Özal’da gördüğüm pragmatik bir liderlik özelliği bu.

Ve ben bu tarzı seviyorum.

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü:
Eyüp Serbest
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin