"Böyle bir gecede, bir taraftar için en keyifli şey, gollerin tekrarını ve yorumları izlemektir. Ekranın karşısına geçtim. Ama o ne... Ersun Yanal geldi, yüzünde sanki herkesten nefret eder gibi bir ifade. İçine ettin o anın..."
Epeydir zafere susamış bir Fenerbahçeli olarak... Beşiktaş maçı sonrasındaki ruh halimi bütün Fenerbahçelilerle paylaşmak istiyorum...
İki ayrı dostumdan maçı locadan seyretmek üzere davet almıştım. İkisine de teşekkür ettim, gitmedim. Çünkü epeydir Saracoğlu’na gitmiyordum.. Çünkü üzülmek istemiyordum. Maçı, biraz umutsuz biraz hüzünlü evimde tek başıma seyrettim.
EPEYDiR ÖZLEDiĞiM SAHNE
Bitiş düdüğü daha çalınmadan çok önce pişmandım... Hem de çok pişman. İçimdeki taraftar, “Keşke gitseydin, keşke şu an an orada, seyirciyi selamlayan takımını sen de alkışlasaydın” diye basbas bağırıyordu. Epeydir özlediğim bir başarı sahnesi vardı karşımda. Umutlanmıştım.
Böyle bir gecede, bir taraftar için en keyifli şey, gollerin tekrarını ve yapılan yorumları izlemektir. Elimde bir kadeh viski, gecenin geri kalanının tadını çıkarmak için ekranın karşısına geçtim.
Ama o ne... Ersun Yanal Hoca geldi... Yüzünde sanki herkesten nefret eder gibi bir ifade... Ne Fenerbahçe’nin biraz önceki galibiyeti... Ne beklediğimiz güzel sözler... Ne hepimize umut verecek ifadeler...
Yaşımız geldi 70’lere...
Malum Emin’le bitip tükenmek bilmeyen bir meselemiz var... Döneklik ve dans etmek...
*
O, bana “Döneksin” diyor ha babam vuruyor, ben de “Evet döneğim ama vurmadan bir dinle” diyorum... Sonunda karşı karşıya geldik ve nihai bir hesaplaşma, pardon helalleşme yaptık.
Bu konuya bir daha döner miyiz bilmiyordum ama Türk medya tarihi için de küçük bir dipnot olur belki...
Ne de olsa 30 yıldır bu ülkenin bazı gazetecileri kendini Tanrı sayıp ötekileri döneklikle suçluyor.
Belki gençlere de “zamanın ruhu”nu anlamak bakımından yardım eder.
Diyebileceğim tek şey, evet olur demek...
*
Bazılarınız kesinlikle diyecek ki...
“İnsan karısını da bu listeye koyar mı?”
Haklısınız koymaz.
Ama ben koymadım...
Sokakta, uçakta, yolda karşılaştığım hiç tanımadığım insanlar koydurdu bana...
Hatta bana
Bir Urlalı olarak bu zarif diyalogdan yararlanarak Sayın Bakan’dan beni bir konuda aydınlatmasını isteyeceğim.
Ama önce bu soru nereden aklıma geldi onu anlatayım.
*
Amerikan Kongresi’nin Başkan Trump’ı görevden alma oturumunu baştan sona izledim.
Tabii aklıma şu geldi.
Pek ihtimal yok ama Trump bu suçlamalardan dolayı görevden alınırsa yerine kim bakacak?
Mesela bir kayyım mı atanacak?
*
Güzel güzel yılbaşı ışıklarını falan konuşurken, nereden çıktı şimdi bu diyebilirsiniz...
*
Benim değil, New York Times gazetesinin aklına gelmiş...
Dün sabah orada okudum.
Bu sabah işe giderken yüzde kaç ölme ihtimalimiz var onlar hesaplamışlar...
Gelin birlikte bakalım.
*
Veya
Kâğıtlarda evler için belirlenen fiyatlar vardı.
Herkes bu fiyatlar üzerinden belirlenen ek vergileri hesaplıyordu.
*
Birçok insan için oturdukları veya kiraya verdikleri evler bakımından ödeyecekleri dördüncü vergiydi bu...
Gelir vergisi, kira parasından alınan vergi, emlak vergisi ve bu son vergi...
Bazı insanlar için ödenemeyecek boyutlara gelen meblağlar söz konusuydu.
Sahip olduğu iki-üç evden aldığı kirayla kendine bir emeklilik planı yapmış insanlar için ise bu, hayat planlarının altüst olması anlamına geliyordu.
‘BUNLAR ZATEN ZENGİN, ÖDESİN’ MANTIĞI DOĞRU MU
“Libya’ya asker gönderme konusunda biliyorsunuz şimdi orada Wagner denilen bir güvenlik şirketi söz konusu...”
*
Onun diplomatik dille söylediğini ben günlük dilde söyleyeyim.
Rusya, Libya’ya “Wagner birlikleri” gönderdi.
Kimdir peki bu Wagner güvenlik elemanları...
*
Yevgeny Prigozhin
Konmadıysa ben söyleyeyim.
*
Geçtiğimiz günlerde New York Times gazetesinin Amerikan istihbaratına dayanarak verdiği bir haber vardı.
Rusya, Halife Hafter denilen o deli generali desteklemek üzere Libya’ya askeri personel ve malzeme göndermişti.
Envanteri de şöyleydi..
*
- 2000’e yakın uzman asker...
- Sukhoi uçakları.