“MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, darbe gecesi Cumhurbaşkanı’nın koruma müdürü ile yaptığı konuşmayı, darbeci yaverin telefonundan yaptığı bilgisi neden darbeden 1 yıl 15 gün sonra sızdırıldı?”
*
Köşe arkadaşım Abdulkadir Selvi kullandığım “Sızdırıldı” ifadesine takılmış.
“Yani bizim gazeteciliğimiz yok mu” anlamına gelen bir soru soruyor.
*
Bak canım kardeşim...
Hürriyet’in basın tarihine geçen “Johnson Mektubu” haberi Cüneyt Arcayürek’e sızdırılmıştır.
Sızdırılmış olması, gazeteci olarak
*
Bu sözleri söyleyen kişi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’dir...
*
“Sapkın dini yapı” dediği şey...
FETÖ örgütlenmesidir.
*
“Gecikmek” fiili ile kastettiği şey, bu “sapkın dini yapılanmanın” Diyanet’in içine, devletin içine, yargının, polisin, ordunun içine sızması, ele geçirmesine karşı hiçbir şey yapmadan geçirilen 40 yıllık suç ortaklığı duygusudur...
*
Bu bilgi Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin dünkü yazısında vardı.
***
- Buna göre, MİT Müsteşarı Hakan Fidan darbenin akşamüzeri Cumhurbaşkanı’nın koruma müdürü ile yaptığı telefon konuşmasını, Genelkurmay Başkanı’nın yanındaki darbeci yaverin telefonundan yapmış.
***
Sizce böyle bir ayrıntının, 15 Temmuz darbe gecesinden tam 1 yıl 15 gün sonra sızdırılması ne anlama geliyor?
***
Ne anlama geldiğini MİT değil, Abdulkadir Selvi söylüyor:
“O gece MİT’in mücadelesi darbenin başarısız olmasında etkili oluyor”
*
Galatasaray yöneticisi Can Topsakal, Mircea Lucescu ile görüşmek için Romanya’ya giderken şöyle bir açıklama yaptı:
“Lucescu ismi doğru. Üst akıl olarak almak istiyoruz...”
*
Benim bildiğim “üst akıl” öyle iyi bir şey değil...
İktidar medyasının komplo teorisyenlerine göre “Bugün Türkiye’nin başına bela olan ne varsa, üst aklın marifeti...”
*
-
Dün başlayan ve “House Of Cards” filmini andıran o gecenin hikâyesine devam ediyorum.
BAŞBAKAN 22.40’TA FİDAN’A NE SORMUŞTU
Önce bir hatırlatma:
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz’un birinci yıldönümünden önce davet ettiği gazete genel yayın yönetmenlerine o geceyi anlatıyor.
Saat 22.40... Ülkenin Başbakanı, ülkenin istihbaratının başındaki kişiyi arıyor ve soruyor:
“Darbe oluyor ne yapıyorsunuz?”
MİT Müsteşarı cevap veriyor:
“Bir şey yok, normal. Biz çalışıyoruz.”
Benim 17 Temmuz günü yazdığım bir konuyu Ahmet Şık, önceki gün, şimdiden tarihe geçen savunmasında aynen tekrarladı.
*
Konu Başbakan Binali Yıldırım’ın 15 Temmuz gecesi saat tam 22.40’ta MİT Müsteşarı’na ettiği telefondu.
Başbakan Yıldırım, o saatte MİT Müsteşarı’ndan herhangi bir bilgi alamadığını söylemişti.
*
Ancaak...
Ahmet Şık savunmasında, benim yazımda olmayan, çok ama çok önemli bir ayrıntıyı verdi.
Başbakan
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde öğrenci. Aslen Erzurumlu.
15 Temmuz’dan sonra başına büyük bir iş gelmiş.
Kullandığı telefonda ByLock çıktı.
Ama ilginç bir durumu var.
- “Cihat adam öldürmek değildir. Bomba patlatmak değildir. Damdan adam atmak değildir. Katliam yapmak değildir.”
Öyleyse bugün neden “cihat” denince bütün dünyanın aklına, “Adam öldürmek, bomba patlatmak, damdan adam atmak, canlı bombalarla insanları katletmek” geliyor.
Ahmet Hakan diyor ki:
- “Cihat, insanın nefsiyle mücadelesidir. Haksızlık karşısında susmamaktır. Zalime itiraz etmektir. Kötülükle savaştır.”
Tamam nefse karşı cihat var... Var da, bir de “Şeytana karşı cihat” ve “Görünen düşmana karşı cihat” diye bir şey de var.
IŞİD’i, Kaide’si, Boko Haram’ı yani nefsini kontrol için mi savaşıyor?
Yoksa şeytan dediği, düşman dediği Müslüman’a karşı mı cihat ediyor...
*