Paylaş
Kimi tiyatrolar kapılarını açtı o gün ardına kadar, kim geldiyse.
1961 yılında Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün (ITI) bütün ülkelerde başlattığı bu bir günlük etkinlikte, 1962’de ünlü oyun yazarı Jean Cocteau’nun yazdığı bildirgenin perdeler açılmadan okunmasıyla bir gelenek oluştu. 1978’de ise, evrensel yanında, ayrıca her ülkede bir bildirge yazması için bir tiyatro önde gelenini belirleyerek uygulamayı değiştirmesiyle ITI, evrensel bir yaklaşımdan ulusala doğru, seyirci açısından, açılımını sınırlanmış oldu.
Bu yıl ITI adına bildiriyi 1931 doğumlu, Brezilyalı tiyatro yönetmeni, yazar ve politikacı Augusto Boal yazmış. 1971’de Brezilya’daki askeri yönetimin işkencesine uğrayan Boal, Paris’te yaşamını sürdürmüş, 1981’de ilk ‘Uluslararası Ezilenlerin Tiyatrosu Festivali’ni düzenlemiş, yönetimin devrilmesinden sonra da Brezilya’ya dönmüş.
Ülkemizde İstanbul Şehir Tiyatroları’nın ünlü sanatçısı Nedret Güvenç’in yazdığı bildiri sunuldu seyirciye. Nedret Güvenç, tiyatro çevresinde ödenekli-özel çekişmesine, seyircinin ‘güldürü’ ağırlıklı oyunlara çekilmesine dokunmuş, gençlerin çabalarını övmüş.
Savaşlar soykırımlar
Ya Augusto Boal, “Bütün insan topluluklarının günlük yaşantısı ‘gösterilerden’ oluşur... Farkına varılmasa da, insan ilişkileri tiyatroya uygun biçimde yapılanır... Bizim sanatımızın başlıca işlevlerinden biri insanları günlük yaşantıdaki ‘gösteriler’ konusunda duyarlı kılmaktır” diye söze girip de ne demiş?
“Geçen eylül, gözümüzün önünde bir tiyatro perdesi açılmış gibi şaşırdık. Biz ki, elbette kendimizden uzak yaban ellerinde savaşlar, soykırımlar, cinayetler, işkenceler olduğunu biliyor, ama yine de güvenli bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorduk. Biz ki, paramızı saygın bir bankaya ya da namuslu bir simsarın eliyle borsaya yatırmış olmanın rahatlığı içinde yaşıyorduk. Birden duyduk ki, o para yokmuş, sanal imiş; kendileri uydurma olmayan, güvenilir ve saygın da olmayan bir takım ekonomi uzmanlarının icat ettiği uydurma bir şeymiş. Birkaç kişinin çok kazanmasına, pek çok insanın da her şeylerini yitirmesine yol açan kötü bir tiyatro örneğinin karanlık olaylar dizisiyle karşılaştık. Zengin ülkelerden bir takım politikacılar gizli toplantılar yapıp büyülü çözümler buldular. Onların aldığı kararların kurbanı olan bizler ise balkonun son sırasında oturan seyirciler durumunda kaldık.”
Bu yıl Dünya Tiyatrolar Günü’nde acaba bizler neredeydik? Nasıl olsa, çoğu tiyatromuzsa “balkon” yok diye avunsak mı acaba!
Paylaş