YAZ sıcakları bastırdı. İnsanın üstüne gün boyu bir ağırlık çöküyor.
Terledikçe enerjimiz de buharlaşıyor mu ne! İşe koyulmak mı, yan gelip yatmak mı! Haydi Hamlet’e özenerek söyleyelim: "İşte mesele burada." Havanın kavurucu sıcağına mı boyun eğmek daha mertçe olur, yoksa hayat bu deyip kafa tutmak mı? Sıcak: uyuşmak. Uyuşmak: yarı ölmek!
Hele köşe yazısının başlığında "sanat" yazanlar ne yapsın, ne yazsın! Sanatçılarıyla deniz kıyılarının tatlı serinliğinde bir soluk bulmaya çalışan sanat, denizin kıyısında çalkalanıp duran İzmir’e bile uğramaz oldu bu temmuz ayında. Yazacak ne kaldı!
Hem canım bu "sanat" denilen neyse, kendilerine ’sanatçı’ payesi edinenler arttıkça başına bir "güzel" eklentisi edinerek onurunu korumaya çabalarken "güzelsanatlar" olup halk gözünde saygınlık kazanmayı başardı mı! Hele o "güzelsanatlar" müziğiyle, tiyatrosuyla, balesiyle, heykeli ve resmiyle Cumhuriyet’in açtığı kapıdan içeri itilip de zorla aramıza sokulmadı mı! Minyatürdü, ebruydu, hattatların hattı deyip şarkılarla türkülerle tek boyutlu bir yolda derinlik arayıp duruyorduk ya. O tek boyutta içine kapanmak varken iki boyutlu resme, üç boyutlu heykele, çok sesli müziğe, hele insan bedeninin işe karıştığı tiyatroya, operaya, baleye soyunup "işte sanat!" deyip açılmak !
Diyor ki kimileri işin içine felsefe karıştırıp, "Cumhuriyet’in getirdiği değerler benimsenmemiştir." Üstelik bilim adamı saygınlığı ile söylenen şu: Cumhuriyet, "iyi, doğru, güzel" olandan yana felsefesini halka benimsetemediğinden, öncesinde olana karşı yenik düşmüştür. Çok boyutlulukla yeni ufuklar arayarak yaşamak yerine, tek boyutta gömülüp kalmak!
"İyi, doğru, güzel" olanı arayan sanat, başına bir "güzel" edinse de, Cumhuriyet değerleri için savaşmak varken köşelerinden "hüküm" veren aydınlar oldukça "tek" dünyamıza sığınıp "çok boyutlu" evrene sırt çevireceğiz.
İyi, doğru, güzel bende. Sendeki mi? Bana ne !
Sıcaklar bastırdı. İnsan bunalıp da aykırı düşüncelere mi dalıyor ne! İyisi mi, sanatı kendine paye edinenlere bırakıp o sanat denen neyse, "güzel" midir değil midir, tasa etmeden bir deniz kıyısında kendimizi suların serinliğine bırakmak.