ÜNLÜ Tanzimat yazarı Ahmet Mithat’ın "Felatun Bey ve Rakım Efendi" adlı romanından uyarlanıp, İzmir Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konan oyun, "Nutalef Bey ve Mıkar Efendi" gibi bir çağrışımla, özgün kaynağına aykırı bir etki bırakmıştı bende. Romanından yola çıkıp da sonunda yazarının neredeyse "tefe alınıp telef edilmesi", edebiyat türüne saygı adına, üzerinde durulması gereken bir yöntem.
Diyelim, ilk önce kaynak yazara saygı. Bir başka yazarın eseri üzerine ironik bir yaklaşımla ya da ana olayı bir başka açıdan yorumlayarak, Sophokles Anouilh - Brecht "Antigone"leri gibi, oyunlar yazılmıştır. Ne var ki, uyarlayıcı Türel Ezici "Felatun Bey ve Rakım Efendi"sinde, romanın temel aldığı "batılılaşma dönemindeki toplumsal çarpıklıkların eleştirisi" boyutunun yok edildiği yetmiyormuş gibi, Ahmet Mithat’ın bu toplumsal yarayı ele almış olmasıyla sanki "dalga" geçilmiştir. Bu tutuma geçirilen kılıf da oyunun "ortaoyunu" biçiminde tasarlanmış olduğudur. Tanzimat’ın toplumcu yazarını, toplumun geleneksel seyirlik oyunu ile cılızlaştırmak! Türel Ezici, "Ahmet Mithat’tan özür dileyerek" diyor! Yüz yıllık ölü nasıl bağılayacaksa!
Ve Yönetmen...
Tanıtım dergisinde yazdıkları sunuş yazılarına bakılınca Türel Ezici gibi oyunu sahneye koyan Levent Suner’in de Ahmet Mithat ve romanını iyi çözümledikleri anlaşılıyor. Zaten başka türlü de olamaz; her ikisi de DTCF Tiyatro Bölümünde Metin And’ın öğrencisi olduklarını vurguluyorlar. Levent Suner’in "fantezi" dağarcığı gerçekten zengin bir yönetmen olduğu anlaşılıyor. Hele işin içine Karagöz, Meddah’la birlikte bir de Commedia dell’Arte'yi sokunca fantaziler alabildiğine çeşitleniyor. Doğrusu ya, Ankara DTCF'nun Tiyatro Bölümünü bitirmiş bir akademisyenin Commedia dell’Arte ile Ortaoyunu’nun kaynaşabilir birer oyun tarzı olduğuna inanması şaşırtcı! Yanlış anlamaya dayalı söz oyunlarıyla gelişen, taklitlerle çeşitlenen ortaoyunun bir "konuşma oyunu" olmasına karşılık, Commedia dell’Arte her anı mimik, pandomim gibi oyunculuk hünerlerine dayalı bir "hareket oyunu". Bu doku uyuşmazlığını Ahmet Mithat’ın sunduğu dünyanın içine sokunca ortaya bir "curcuna" çıkıyor.
Kuşkusuz öncü sanat kurumu olarak DT., denemeler yapacaktır. Ama herhalde Türk Edebiyatı’nın çınarlarını devirerek değil. Gelecek yazımızda bu sonucun nedenleri üzerinde duralım.