"Kordon'da Nal Sesleri" nden kalan

“Kordon’da Nal Sesleri” adlı oyunun Han Tiyatrosu adlı özel tiyatroda sahneye konulması, tartışılmaya açık kimi konuların tazelenmesine yol açtı.

Kurtuluş Savaşı’nın simge kenti İzmir’de bir “kurtuluş anıtı” yapılması gerekli mi, değil mi? Anıt gerekliyse, yaklaşım Kurtuluş uğruna can veren on binler üzerinde mi, yoksa Hükümet Konağı’na Türk Bayrağı’nı çekmiş olan “bir” üzerinde mi yoğunlaşacak.

Neredeyse yüz yılı geride bırakacak kurtuluş mücadelesini, çağdaşlaşıp karmaşıklaşan yaşantı kargaşası içinde unutmaya mahkum genç kuşaklara anlatmak gerekli mi? Gerekliyse, bu açılım nasıl gerçekleşecek?

Tiyatro eylemi geçmişi anlatmak, canlandırmak için en etkili araçaların başında mı gelir? Öyleyse bu nasıl yapılacak? Her gerçek gönüllünün soyunduğu bir iş mi bu eylem, yoksa ustaların ellerine mi bırakmalı? Ya o ustalar nerede?

Son birkaç haftadır “Kordon’da Nal Sesleri” adlı oyunun çevresinde dönen değerlendirme ve tartışmamız, bütün bu can alıcı soruları içeriyordu.

Şimdi diyelim, bir yapı kuruluşunun “Kurtuluş”u anlatan bir oyunu sahneye getiren bir tiyatroyu desteklemiş olması alkışlanacak bir iştir.

Başka kuruluşlar da destek verse özel tiyatrolarımıza, ne güzel! Tiyatrolarımız, “Kurtuluş”u değişik yönlerinden sergileseler arada bir, ne göğüs kabartıcı bir iş olur!

Öyle de, bütün bunlar iki ay içinde karar verilip gerçekleştirmeye kalkışılan işlerden midir? Gerçekleştirici ustalar ortaya çıkmıyorsa, gönüllü çıraklarla, kalfalarla anıt dikmek, ya da sahnelere çıkmakla, yıllardır sırıtan o “öğün, çalış, güven” boşluğu doldurulmuş olacak mıdır? Emel Bala Gürel’in yazdığı “Kordon’da Nal Sesleri” adlı oyun bende bu kaygıları uyandırdı. Değil mi ki, “Kurtuluş” konusunda başvuru kitapları olan Atatürk’den “Nutuk”, Şevket Süreyya’dan “Tek Adam” (3 kitap), Sabahattin Selek’ten “Anadolu İhtilali” (3 kitap), Turgut Özakman’dan “Şu Çılgın Türkler” ve daha niceleri, incelemeye, özümsemeye bir yıl bile yetmezken, “Üçüncü Kılıç” adlı eserden yola çıkıp iki ay içinde oyun yazmış olmak!

Yine değil mi ki, ustalıkları üzerinde durmasak da, sanatçı sayısı sınırlı yeni bir özel tiyatronun deneyimsiz, yaşları rollerine denk düşmeyen oyuncularla “Kurtuluş”u oynama çabaları ne kadar inandırıcı olabilir.

Gerçek gönüllü olmak, kutsal sayılacak bir olayı anlatmak için yola çıkmanın geçerli gerekçesi olabilir mi? Hele ne demeli oyunun yazarı Sayın Emel Bala Gürel’in şu sözlerine?

“..bu oyun satılık değil satılmadı satılmayacak da!”

Bu haykırış niye? Kim demiş, “satılık” diye, kim demiş “satıldı” diye? Diyen yoksa, olmamışsa, “satılmayacak” demek de ne?

Ben yine, Han Tiyatrosu’na gidip, bir bilet alıp “Kordon’da Nal Sesleri”ni izleyin derim.
Yazarın Tüm Yazıları