Paylaş
Hürriyet Ege’nin en tepesine yerleştirmişler “İşte ‘İçi Boş Kutular’ın sonuncu uyarıları” diye bir başlık, yanında Leyla Gencer’in fotoğrafı ve benim yazımın sunumu!
Demiştim ya, “Türkiye’de kalsaydı Leyla Gencer, dünyanın en ünlü sopranolarından biri olabilmek için bir La Scala bulabilecek miydi!”
Bırakın İzmir’i, koskoca Türkiye’de La Scala ne gezer; olsa olsa dış dünyaya sanatçı yolu açan Ankara’da bir Opera, öteki adıyla Büyük Tiyatro yapılanması var.
50 YILIN DA GERİSİNDE
Ne hüzün verici bir gelişmesizlik! Operası olmayan Türkiye, daha 1930’larda çağdaş bir sanat yapısı tasarlıyor, sanatçılarını yetiştirdikten sonra 1948’de de o sanat yapısı perdelerini Avrupa’ya eğitime gönderdiği bir sanatçının, Adnan Saygun’un “Kerem ile Aslı” operası ile Cumhurbaşkanı İnönü’nün katıldığı törenle açıyor. Gelin karşılaştırın şimdi, Leyla Gencer’i vareden o yolu: Var mı 1930’lardaki Büyük Tiyatro’ya eş yeni bir sanat yapımız? Yok, aşamamışız o yılı daha. Nerede Cumhuriyet’in Avrupa’ya yetişsin diye gönderdiği Saygun’ları yetiştirecek Türkiye’deki sanat kurumları! Ve nerede Atatürk ile İnönü’nün izinde, sanatçıya yol açan kamusal, yerel başkanlar!
DERKEN BİRDENBİRE
Hüzün bassa da, arada yüzümüz gülüveriyor: “Ramazan Nostaljisi” demişler adına, İzmir Havagazı Fabrikası’nın yenilenen mekanında karşımıza çıkıverdi. Hani ‘Ramazan geldi, eğlensin halk’ deyip uyduruk gösteriler ortalığı kaplar ya, bu öylesi değil. Bu, içeriğini geleneksel Türk seyirlik oyunlarından derlenip kurgulanmış, Tanzimat dönemi İstanbul’u yaşatır gibi düzenlenmiş önoyunuyla bir sanat gösterisi.
Sanatçı denen kişi, mekanına kavuşunca nasıl da yaratıcı oluyor. “Ramazan Nostaljisi” bu gerçeğin bir belgesi sanki. Nasıl olmasın ki, İzmir’e bağlanıp kalmış usta bir tiyatro yönetmeni Doğan Yağcı, halk oyunlarına çağdaş boyutlar kazandırdığını kimsenin pek ayrımında olmadığı Tarkan Erkan, yıllardır İzmir’de tiyatroya kendi gücünce yol arayan Ali Rıza Bilgiç’in tasarımında bir sıradan ramazan gösterisine birlikte soyunmuşlar. Genç oyuncuların içsel güçlerini dışa vurup ürettikleri parça parça gösterileri Devlet Tiyatrosu sanatçısı Sadık Yağcı’nın Dümbüllü’nün Kavuğu’nu kapmaya aday İbiş’i sürükleyip götürmekte. Ege ve Dokuz Eylül çıkışlı sanatçılar Sema Erkan dansları, Ebru Çulpan çevre ve giysileri tasarlarken, ışıkta Hasan Yalman’ın da katılmasıyla geleneksel eğlencelerimiz çağdaş bir derinlik kazanmış. Yapım giderlerini karşılayan İzmir Büyükşehir Belediyesi ortaya çıkan gösterinin bir ‘ramazan eğlencesi’ olmanın ötesinde sanatsal bir çerçeveye oturtulmuş olduğunun acaba ayrımında mı? Bu topluluk Büyükşehir’in “Geleneksel Eğlence Topluluğu” haline niye dönüşmesin! “Ve son yazı haftaya” demiştim. Araya boş kutulardan birini dolduranlar girdi, ben de sözümü bir hafta ötelemiş oldum. Sanatçıların konuştuğu yerde susmayı kim istemez!
Paylaş