Trabzonlu oyuncular için sakatlanma riski vardı. Nitekim Giray kupa finalinde oynar mı soru işareti var. Galatasaraylı oyuncuların Fenerbahçe maçında oynadıkları futbol ve yaptıkları mücadele aynen bu maçta devam etti. Hiç bir zaman bırakın beşinci vitesi dördüncü vitese bile oyunun sürati çıkarmadılar. Trabzon zaten galip gelmeye değil maçı bitirmeye gelmiş. İki taraf da birbirlerine centilmenler. Ama Galatasaray taraftarlarının tribüne astıkları pankart bence şık değildi. Tamam, Trabzonspor davasında haklı. Ama böyle bir maçta bunlara gerek yok.
Neden geç başladı
Hakem ilk yarıda oynanmayan süreyi iki dakika gösteriyor. Yani prensipli bir hakem, dakik. Peki maçı neden beş dakika geç başlatıyor. Size daha başka bir olay daha. Maçlara çıkarken iki takımın yanında çocuklar var. Bunların adedi 22 olmalı. 18’inin forması Süper Lig’de oynayan takımların forması, hakemlerin yanında olan dört tanesi de üzerinde milli takım forması olması gerekir. Dün herhalde 30 tane çocuk çıktı. Bir 30 daha yapsaydınız da kale arkasının yerine çocuk yuvası yapsaydınız. Vur deyince öldürüyoruz.
Başkanın payı büyük
Galatasaray üst üste ikinci yıl şampiyon oldu. Eğer Fenerbahçe bu yönetim zihniyetiyle devam ederse ki öyle gözüküyor daha çok şampiyon olurlar. Onun için de Galatasaray’ın seneye kendilerine daha bir dikkatli çeki düzen vermeleri gerekir. Eğer Fenerbahçe’ye bakarak hareket ederlerse hata ederler. Öyle ve ya böyle sarı kırmızılılar bileğinin haklarıyla iki yıl şampiyon oldular. Zaman zaman rakipleri mağdur edebiyatı yaptılar. Peki, sarı kırmızılılar sezon boyunca daha iyi futbol oynayabilir miydi? Kesinlikle evet. Daha az gol yerler miydi? Kesinlikle evet. Muslera’ya bu kadar iş düşmez miydi? Kesinlikle evet. O zaman hataların belli olduğu yerde pansumanı oraya yapıp neşteri oraya vurmak lazım. Tebrikler Galatasaray’a. Bu başarıda öylelikle başkan ve yönetimin de büyük payı vardır. Nasıl kötü olunca hesabı onlardan kesiyorsak iyi olunca da önce onları tebrik etmek lazım.
Eğer operasyonu zamanında yaparsan; çıbanın başını daha çıkarken yakalayıp pasifize edersen kırmızıları da az kullanırsın. Ama futbolcudan korkarsan, sen maçı idare etmeye kalktığında o seni idare etmeye kalkarsa ve sen adaleti dağıtamazsan, futbolcu futbolcuya adalet dağıtmaya kalkar. O zaman da hep beraber dağılırsınız...
NEREDE OLAY ORADA VOLKAN, EMRE VE SABRİ
NEREDE olay var orada Volkan var, Emre var, Sabri var... Bunların üçü de Milli Takım’da. Kamuoyu bıktı. Ancak menajer Okan Buruk olursa, samimi arkadaşı Emre olursa, futbolcu menajeri Ahmet Bulut olursa, bu ekibe Abdullah Avcı da dahil olursa ve bu adamlar bir daha Milli Takım’da oynarlarsa, ben milli maçları yazmama kararı alabilirim!.. Yoldaki adam “Yeter artık” diyor. Haklı da. Orası babanızın çiftliği değil. Benim ve benim gibi vatandaşların vergisiyle bu sakat işleri yapamazsınız. Olay Milli Takım’sa hesabını köküne kadar sorarım.
MEDYADA BEŞİKTAŞ’IN HAKKI YENİYOR
BEŞİKTAŞ Kulübü’nde kavgalar, dövüşler oluyor veya Nouma bir eylem yapıyor. Federasyon Nouma’yı öldürüyor, kulüp içindeki olaylarda da futbolcular gönderiliyorlar. Mesela Ahmet Dursun ve İbrahim Üzülmez... Tribünde yaşanan coplama olayından sonra en önemli yöneticilerinden biri olan Tamer Kıran istifa ediyor. Buna da ‘Beşiktaşlı duruşu’ deniyor. Aynı olaylar Galatasaray’da, Fenerbahçe’de oluyor. Herkes aynı duruşu onlardan da bekliyor ama onlar, Beşiktaş duruşunun örneğini sergileyemiyorlar. Yani Beşiktaş’a hem yazılı basında hem görsel basında hak ettiği değer verilmiyor. Doğrusu ayıp ediliyor...
ÇİKİTA MUZ ELİNİZDE BÖYLE PATLAR İŞTE
BİR kulüp başkanı veya yöneticisi çıkacak bir şey söyleyecek... Ona inanmaya mecburuz. Çünkü o bulunduğu kulübü temsil ediyor. Fakat sen şahit olarak Samet’i gösterip “Söyle Samet” dersen, foto muhabirini çıkarıp şahitlik yaptırmaya kalkarsan, elinde muz gösteren adamla basın toplantısı yaparsan sizlere kim inanır? Sonunda ne oldu, çikita muz bomba gibi elinizde patladı!
Kötü oynayan kaybediyor. Ama şampiyon oldum diye santraya gidip seviniyor. Maçı kazanan buruk. O da sevinmeye çalışıyor ancak yarım yamalak. Futbola bakıyorsunuz futbol değil. Top oynanıyor...
Fenerbahçe’ye bakalım. Çok mu iyi oynadı, hayır. Biraz yardımlaştılar ancak iyi niyetle mücadele ettiler. Aralarında bir tek sivrilen Webo vardı. Peki şimdi diyeceksiniz ki “Yahu kardeşim bir tek Webo vardı sivrilen, diğerleri de yardımlaştı. Peki rakip hiç mi oynamadı?” Şimdi size soruyorum: Galatasaray takımında sahada hiç olmayan futbolcular? Burak, Hamit, Selçuk, Elmander, Eboue ve Riera... Gökhan Zan, Semih, Melo ve Drogba eh işte! Muslera ise yine 10 numara. Peki bu kadar kötü olan takımın teknik direktörü Fatih Terim’e ne demeli? Kötü değil, çok kötü. Öncelikle sahanın kenarında olmamakla, sonrasında ise sahaya sürdüğü Elmander’den ve onu çıkardığında kaç futbolcunun yeri değiştiyse ondan...
TUZAĞA DÜŞTÜ
Galatasaray maça Elmander ile başlayınca ilk yarının tamamında ortasahaya Fenerbahçe sahip oldu. Fenerbahçeli oyuncular oyunu sinirlendirince de Galatasaray takımı çöktü. Çünkü Fenerbahçe’nin yaptığı psikolojik savaşa fizik olarak G.Saray hazır değildi. Bunun da tek sorumlusu vardır o da Fatih Terim’dir. Bu galibiyet Fener’i aldatmasın çünkü belki de onları seneye yapacakları bazı şeylerden vazgeçirebilir. Hem takım hem de yönetim olarak. Yine de hayırlısı diyelim.
ÇAKIR KÖTÜYDÜ
Gelelim Cüneyt Çakır’a.. O da çok kötü. Ne tarafını tutsam paramparça. Her şeyi bir yana bırakın, ben hayatımda böyle bir taç atışı görmedim. Topu alan oyuncu neredeyse yedek kulübesinin önünde. Tacı atıyor top önce taç çizgisinin takriben yarım metre önüne vuruyor sonra oyun alanına giriyor ama maç devam ediyor! Bunu dünya televizyonları gösterirse fıkra diye kahkahalarla gülerler.
Gökhan’ın yaptığı penaltı net. Kart da doğru. 59’da Topal’ın Selçuk’a yaptığı faulse,
Ben bunu şuna benzetiyorum ve yılların verdiği tecrübeye dayanarak net bir şekilde şunu söylüyorum: İyi bir teknik adam sahaya çıkardığı 11’le değil yedek kulübesiyle anlaşılır. Sebebi de hiçbir futbolcuyu korkutarak, ceza vererek veya öperek oynatamazsınız. Hani diyorlar ya ‘Şu antrenör takımı çok iyi motive ediyor’ diye, veya ‘Yedek kulübesinde atlıyor, zıplıyor ve takımını hırslandırıyor’ diye… İyi teknik adam, sahada oynayan 11’i yedek kulübesinde oturanlarla tehdit eden adamdır. Çünkü sahada oynayan futbolcu yedek kulübesinde, kendi yerine girecek hazır bir oyuncuyu hissederse elinden gelen her şeyi sahada yerine getirir. Yoksa o kulübeye baktığında ‘Burada benim yerime oynayacak kimse yok, olsa da hazır değil’ derse o teknik adam bitmiştir.
Bu tip bir benzetmeyi kulüpler için de yaparız. Bakın nereden nereye geldik. 3 sene evvel Bursaspor şampiyon olduğunda Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, diğer büyük kulüp başkanlarına çağrı yaptı: “Beyler” dedi “Biz kendi aramızda anlaşma yapmazsak bugün Bursa şampiyon olur öbür gün diğerleri. Bunların isteklerine cevap vermek zorunda kalırız.”
Aziz Yıldırım, büyük kulüpler açısından doğru bir pencereden bakıyordu ama Türk futbolu açısından yanlış. Neden? Çünkü, “Bırakın küçükler de kuvvetli olsun. Onlar kuvvetli olsun ki biz şampiyonluklarda zorlanalım, kendimize çeki düzen verelim, daha doğru işler yapalım” deseydi olay, mantık açısından doğru olurdu. Bakıyorsunuz Türk futbolundaki para dağılımına, bundan 25 sene evvel şampiyon olduğu için kasasına daha fazla para girenler var. Bu şu demek: Benim babam gençken senin babanı döverdi. Peki, şimdi dövebilir mi? Veya dövebiliyor mu...
PANKART SORUNSALI GELİYOR
SON zamanlarda takımların elinde 14 metre uzunluğunda, 1 metre eninde pankartlarla sahaya çıkması moda oldu. Bunları maça çıkarken değil, ısınmaya çıkarken kullanmak lazım. Çünkü taşınmaları bir sorun, kaldırılmaları başka bir sorun. Kesinlikle ıslah edilmesi gereken bir olay. Ayrıca santraya sponsorun logosunu koyuyorsunuz. Şimdi Gençlik Spor da 2020 logosunu koymaya kalkacak. Eee, santraya para vererek logosunu koyan sponsor o zaman ne diyecek?
HAKEMLER RAHATSIZ
HATIRLARSANIZ Cüneyt Çakır, babası ve Süleyman Abay’ın derneğe olan aidat borçlarının 30 bin liraya yakın olduğunu yazmıştım. Cüneyt Çakır’la Süleyman Abay, lütfetmişler en son senenin paralarını yatırmışlar. Ve bu üçlünün borcu 25 bin liraya düşmüş. İşin başka daha ilginç yanı var. Bunları gören diğer hakemler ki adetleri 50’ye varıyor “Biz aptal mıyız? Biz de vermeyiz” demeye başlamışlar. Futbol Federasyonu da seneye yeni bir sisteme geçecekmiş. Eğer doğruysa, derneğe üye olmayabilirsiniz, serbestsiniz. Ama üye olan hakemden vize parası şu kadar, üye olmayan hakemden 10 misli daha fazla derse ne olacak?
Bir tek Aykut Kocaman’ı memnun edemedi. O hep imalı şeyler konuştu. Kafa karıştırdı. Ama bir türlü ‘Çok şeyi konuşacağım’ dediği şeyleri konuşamadı. Hoş, geçen yıl da aynı bu cümleleri Fatih Terim sarf etmişti. O da ligin bitiminde konuşamadı veya konuşmadı. G.Saray, oyuna çok kontrollü başladı. ‘Bir ters gol yeyip moralimi bozmayayım’ diye defansta fazla adamla kaldılar. ‘Nasıl olsa golü buluruz’ dediler. Düşündükleri gibi de oldu. Fakat Sivasspor’u anlamak mümkün değildi. 3-0 olana kadar rakibin üzerine gitmediler. Yahu kardeşim, nasıl olsa kaybediyorsun. Hiç olmazsa rakibe korku yaşat. G.Saray’da Burak 2 gol attı... Ama bence sahanın ilk iki adamı Selçuk ve Eboue idi... Müthiş oynadılar. Hele Eboue’ye, hayran kaldım. Bir defans adamı her zaman defans adamı değildir. Öyle toplar atarsın ki, ‘Benim’ diyen hücumcudan daha etkili olursun. İşte dün gece Eboue buydu.
HAK EDEREK ZİRVEDE
BAZI futbolcuları anlamak mümkün değil... Mesela Umut... Hakem yanlış da karar vermiş olabilir. Ki, Fırat Aydınus’un bence tek hatası Umut’un olduğu faul pozisyonuydu. Yani pozisyon faul değildi. Ama 90 dakikada hakemin bu kadar ufak bir hata yapmaya hakkı yok mu? Ve Umut, saçma sapan işler yaparak hakeme resmen ‘Beni at’ dedi. Düşünün bu Umut, bir de Fransa’ya gitti oynadı. Kazanırken bu hatalarını net görürsen daha az maç kaybedersin. Bu sene Galatasaray, başkanından, teknik adamından, futbolcusuna kadar iyi şeyler yaptı. Belki zaman zaman takım iyi oynamadı. Ama çok zaman iyi mücadele ettiler. Ve bu şampiyonluğu hak ettiler. Hepsine tebrikler...
Aslında herşey burada kaybedildi.
‘Kasparov Aykut’ diye manşet atıldı. Herşey tamam ama futbolda bir de malzeme denen bir olay var. Elindeki malzemeye göre yemek yaparsın, üstüne kabiliyeti de katarsın çok lezzetli olur. Tadından yenmez. Ama şimdi İstanbul’daki Benfica’ya baktığımızda ben şüpheye düşmüştüm hatta eğer Benfica bu Benfica ise Fenerbahçe turu rahat geçer diye bir yorum yapmıştım. Eğer İstanbul’daki Benfica çakma Benfica ise Fenerbahçe’nin rövanşta işi zor diye de ilave etmiştim. Bu bazılarına ters geldi. Kusura bakmayın, dün geceki Benfica ile Fenerbahçe arasında futbolun her açısına göre fark vardı. Duygusal düşünmez, yiğidin hakkını yiğide verelim dersek bence finali Benfica hak etti.
FENERBAHÇE FİNALE KALIRDI AMA
Peki dönelim ve diğer cepheden bakalım: Fenerbahçe finale kalamaz mıydı? Kalırdı ama nasıl? Kalecisinden sol açığına kadar önce vakit geçirmeyi, oyun kuralları çerçevesinde rakibi sinirlendirmeyi öğreneceksin. Hakemle oynamamayı öğreneceksin. Mesela Caner, hakemi Kuddusi Müftüoğlu zannetti. Kuddusi’ye yaptığının onda birini yapıp sarı kartı gördü. Benfica 2-1 önde, bu sonuçla Fenerbahçe finale kalacak ancak kaleci Volkan topu oyuna ne kadar çabuk sokarım diye bakıyor!..
Teknik direktör Aykut Kocaman, Gökhan Gönül sakatlanınca oyuncu değişikliğine gidiyor ve Bekir’i alıyor. Sonra bir oyuncu daha değişikliğine gidiyor ve üç oyuncunun yeri değişiyor. İşte bir teknik adamın bittiği yerdir bu nokta. Takımın içinde bu kadar oynayamazsın. Fenerbahçe yönetimi “İyi transferler yaptım” diyor ama Gökhan oyundan çıkıyor Fenerbahçe takım olarak tükeniyor. Hani nerede transferlerin? Koca Fenerbahçe dediğin hem defansta hem hücumda bir tek Gökhan’a mı bağlı? O varsa varsın, yoksa yoksun!
Bu iş Fenerbahçe-Galatasaray maçına kadar gidecek. Bundan sonraki kilit takım Sivasspor. Ancak biz bu haftaya dönelim...
İki maçı da yan yana ekranlarda izledim. Galatasaray’ın şöyle güzel hazırladığı ve kaçırdığı bir gol pozisyonu yok. Attıkları gol rakip defans hatası. Fenerbahçe maçına bakıyorsunuz Kuyt’ın çok kaliteli bir golü var. Kayseri’nin ise gereksiz kaçırdıkları ve sonunda yaptıkları acemice bir penaltı...
KUDDUSİ VE CANER!
Futbola iyi tarafından bakmak istiyorum. Ama ne yazayım diye de merak ediyorum!.. Fenerbahçeli futbolcuların ikinci devre hakeme baskı yapıp lehlerine düdük çalınmasını sağlama istekleri vardı. Hakem içinse çok fazla bir şey söylemeye gerek yok. Göstere göstere Fenerbahçe’nin iki kornerini vermedi. Korner deyip geçmeyin! Fenerbahçe, Benfica’yı böyle bir kornerle geçti. Kuddusi’nin maçta verdiği en doğru karar penaltı. Top kola değiyor gibi geldi bana. Burada çarpmayı kabul edemezsiniz çünkü kol top geçmesin diye açılıyor. Değdiyse penaltıdır. Yalnız Caner’e de bir çift lafım var. Sakın dün yaptıklarını Benfica maçında veya bir Avrupa maçında yapmasın. Anında oyundan atılır. Kuddusi’nin böyle pozisyonlarda yüreği yetmez. Onun için de yıllarca hakemlik yaparlar ve ne uzarlar ne de kısalırlar...
KAZANAN HAKLI AMA
Şunu kabul etmiyorum: “Sezon sonuna doğru heyecan yükseliyor, stres ve baskı var iyi oynayamıyoruz.” Bir sporsever olarak elinizi vicdanınıza koyun, bu yıl Galatasaray ile Fenerbahçe’nin, stres ve baskı olmayan maçlarda kaç defa iyi futbol oynayıp kazandıklarını gördük? Aykut Kocaman, önce oynamayanları oynatıyor sonra sıkışınca asları sokuyor. Sahaya çıkardığı kadrolarda da verdiği beyanatlarda da Aykut Hoca’nın bir paralelliği var. Önce şu kararı vermesi lazım: “Ligde var mayım yok muyum?” Çünkü Benfica rövanşı garanti değil. Ama o sonuç kötü olunca kendi üzerine alınmayıp sağa sola selam yolluyor. İyi olunca ise kerameti kendinde buluyor. Dün gece Fenerbahçe sadece kazandı, o kadar. Yani ‘kazanan daima haklıdır’ diye söylenen bir cümle var ya, işte durum o. Peki para verip maç seyredenler ne olacak? Onlar da razılarsa eğer bize de halt etmek düşer...
Sarı lacivertliler eğer rakiplerinden ürküyorlarsa; hatta korkuyorlarsa çıkıp iyi oynuyor ve başarılı oluyorlar. Ne zaman “Biz bu maçı alıyoruz” diyorlarsa işte o zaman büyük bir tehlike başlıyor.
Sarı lacivertliler sahaya çıkan kadrolarıyla zaten şekillerini belli ediyor. Nedir bu? Önce gol yemeyelim. Rakibi bir görelim, nasıl olsa gol pozisyonuna gireriz... Kuyt, gezmeye başlayınca Sow ile Webo da dönerek oynayınca nasılsa bu pozisyonu da yakalıyorlar.
OYUN TARZI RİSKLİYDİ
Maç başladığında hem Benfica hem de Fenerbahçe, her yerde hatta kaleye en uzak yerde bile rakiplerine basmaya başladılar. Aslında tehlikeli bir oyun tarzıydı iki taraf için de. Çok kaliteli bir takımla oynarken, yapacağı dört-beş pasla seni oyundan tamamen düşürebilir. Ama iki takım da bu kalitede değiller. Vakit ilerledikçe seyirci avantajını da arkasına alan Fenerbahçe, sahada daha fazla istediğini yapmaya başladı. Pozisyonlar da gelince bu sefer Benficalılarda panik başladı. Hiç birşeyi istedikleri gibi yapamadılar; ne defansı ne de hücumu. Zaten maçın geneline bakın, F.Bahçe kalesinde öyle aman aman tehlikeler yok. Fener’in dört buçuk topu direkle temas etti ve biri gol oldu. Onların bir ise bir topu... Yani direklere iki vuruşu bir gol saysanız F.Bahçe maçı yine kazanacak.
AMATÖRCE HAREKET
Webo’nun aldığı sarı kart için “Amatör futbolcu yapmaz” derim. Belki de en lazım maçta oynamayacaksın. Hakem maçı çok iyi idare etti. Verdiği bütün benzer kararlarda istikrar vardı. Bir tek hata yaptı. Fenerbahçe’nin attığı gol öncesi top auta gitmişti ama o korner verdi. Nihayet o top da gelip gol oldu. Portekiz ekibinin böyle bir hatanın arkasına sığınacağını zannetmiyorum. Çünkü bu ters kararda oyun kesiliyor ve rakibi hazırlıklı bekliyorsun. Üst üste gelişmiyor atak. Bu saatten sonra artık Fenerbahçe’nin finale kalacağını zannediyorum. Çünkü oynayan futbolcular öyle istiyorlar. Böyle maçları teknik adamlar değil, futbolcular kazanır. Fakat bir şatla: Fenerbahçe, Benfica’dan korkmaya devam etsin (!)..