Paylaş
“İşin kötüsü; mevcut iktidar bu vergi cezaları ve uygulamalarıyla bir yol açmış oldu. Kendisi iktidardan gitse bile, gelecek olan partiler, bu yaşanan olayı örnek alıp, işalemini ve basını susturmak için ellerindeki mevcut yetkiyi bırakmak istemeyecek, bu olayı sürekli, Demokles’in kılıcı gibi, kullanmasalar bile sallandırarak, aykırı sesleri engellemek isteyeceklerdir”
Bu takdirde, sadece bugüne dönük değil ileriye dönük olarak da, ‘çarpıtılarak kullanılan bu güc’ün ne kadar tehlikeli olduğu iyice ortaya çıkıyor.
Şimdi bir düşünün… Yabancı bir şirketsiniz, pazar olarak kâr ve gelecek görmüşsünüz Türkiye’ye gelip yatırım yapmak istiyorsunuz. Danışmanlarınızın önünüze koyduğu rapora bir bakıyorsunuz; getirip yatıracağınız milyonlarca dolar eğer bir sorun yaşarsanız, iki dudağın arasından çıkan bir kararla, çok kısa sürede yarı yarıya inebilir. Hatta milyonlarca dolarınızı birden kaybedebilirsiniz. Danışmanınız size bunun örnekleriyle dolu, Türkiye’de yatırımın ve işletmeyi yürütmenin ne kadar riskli olduğunu gösteren bir raporu koymak zorunda. O zaman yapılacak bellidir. Bu durum Türkiye’deki risk primini çok büyük ölçüde artırıyor demektir. Ya ilerisi belirsiz ve keyfi olduğu için yatıracağınız milyonlarca doları bir-iki yılda geri alacağınız bir işe girersiniz, ya da yatırımdan vazgeçersiniz. Bu yabancı şirketin yöneticisi, sizce, ne kadar kârlı görse de, sermaye sahibine ya da çok ortaklı bir yapıya hesap vermekte zorlanacağı bir iş için, gelip de yatırım yapma kararı alabilir mi?
Dediğimiz gibi; bir-iki yılda yapacağı kârla en azından anaparasını kazanacağı bir iş bulursa belki o zaman girebilir. Bu da ya birilerinin himayesinde, paylarını vererek, çok kaymak bir kamu işine girmesi demektir, ya da doğrudan tüketiciye yani halkın sırtına yükleye bileceği fahiş kârlı bir iş demektir. Özetle; her iki koşulda da fahiş kâr amacı öne çıkar, halkın doğrudan ya da Hazine kanalıyla soyulması, cebinden parasının alınması anlamına gelir.
Kurallı piyasa ekonomisi ve demokrasi dediğimiz de işte budur.
YERLİ SERMAYENİN HALİ
Yabancı gelmez de yerli sermaye çıkarıp parasını yeni işe yatırır mı?
Paranın yerlisi yabancısı olmaz, kimse çok riskli gördüğü bir ülkeye ya da alana, götürüp de normal karlarla yatırım yapmaz…
Mevcutlar ne yapacak derseniz, zaten bir süredir yaşıyorlar, hep birlikte yaşıyoruz.
Durum ortada; yerli sermaye çok tedirgin ve suskun...
Son dönemde palazlanan, yeni yeni büyüyen, iktidara yakınlığı ile bilinen işadamları bile, yazılmamak üzere konuştuklarında, bu durumdan çok şikâyetçiler. Kaygıları açık; yazının başında aktardığım bir işadamının kaygılarını doğal olarak paylaşıyor, mevcut uygulamanın “bugün sana yarın bana” olacağını biliyorlar.
Doğan TV Holding’in mevzuatta yer almasına rağmen kullandığı istisnaları yok sayan denetim elemanlarının yaptıklarına, rekor miktarda gelen teminat talebine, hiçbir işadamı hak veremiyor. Bu süreç içinde siyasi bir etki olmasa dahi maliyecilerin dediği şu ki: “Tebliğde yer alan hususa mükellefin uyması bekleniyor. Mükellef tebliğe uyuyor da inceleme elemanı tebliği yok sayıyorsa, burada mükellef güvenliği zedelenmiş demektir.”
Maliyeciler, bu anlayışın mesleklerine de kurumlarına da ne kadar büyük zarar verdiğinin farkındalar. Ama yapacakları bir şey olmadığını da söylüyorlar.
Kimsenin yapacağı bir şey yok gibi gözüküyor, herkes seyrediyor. Ama umudu korumak için çoğu kişi “böylesine bir baskı ilelebet süremez” diyorlar. Bakalım ne olacak?
Paylaş