IMF’nin şimdiye kadar Türkiye ile ilgili yaptığı hatalardan birini Vergi İdaresi ve vergi reformu oluşturuyor. IMF stand-by anlaşması yürütülen, küresel ekonominin en güzel günlerini yaşadığı dönemlerde, yani birkaç yıl önce, bu konulara yeterli özeni göstermedi. Her şey iyi gidiyordu, IMF’nin başarılı Türkiye örneği vardı ve gelen bu günler düşünülmedi.
IMF en başında, vergi reformu yapılmasını, Gelir İdaresi’nin bağımsız kılınmasını istedi ama AKP Hükümeti bir şekilde bu talepleri savsakladı. Orasından burasından sanki reform yapıyormuş gibi gözüktüler ve sonunda sistemi daha da kötü hale getirdiler. IMF de hükümete ses çıkarmayarak bence en büyük hatalarından birini yaptı.
AKP Hükümeti meğerse bugünleri düşünerek Gelir İdaresi’ni bağımsız hale getirmemiş.
Halbuki o günlerde, Maliye Bakanlığı yönetiminde yapılan atamalar, küçük küçük başlayan uygulamalar zaten bugünün habercisi idi.
Bırakın IMF’yi, bizim işadamlarımız bile bu uygulamaları gördüler ama "Her derdimizi anlıyor" dedikleri Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın telkinleriyle, bunu önemsemediler.
Maliye Bakanı ve bürokratları, IMF’yi kandırmanın yolunu sihirli ’mali disiplin’ sözcüğünde bulup, hedefleri tutturup ’her şey iyi gidiyor’ havasını verdiler ve sistem kurulmasına dönük bu önlemleri savsaklatmayı, unutturmayı başardılar.
O dönem de söylüyorduk; mali disiplin kaliteli ve sistemli bir biçimde sağlanmıyordu. Maliye gelir eksiği olunca birilerini salma yapıyor hedefi tutturuyor, böylece bütçe rakamlarını tutturuyor gözüküyor, herkes aldanıyordu.
Şimdi yaşanan belediye harcamalarının devasa boyutlara ulaşması, KİT’lerin uzun süre yapılmayan zamlarla batık hale getirilmesi, kamu bankalarının kullanılması, kalem oyunlarıyla bütçe açıklarının gizlenmesi, o dönemde başlamıştı. Ama şimdi artık mızrak çuvala sığmaz hale geldi ve görünmeye başladı.
Vergi sisteminin adil olmadığını, dolaylı-dolaysız vergi sisteminin çarpıklığını görmeyen maliyeci var mı? Maliye’de siyasi baskı uygulandığını, denetimlere pekala siyasi kaygıların karıştığını, birilerinin yerinde kalabilmek ya da atanabilmek için politikacıların dediklerini, meslek namusuna aykırı da olsa yaptığını sanki Maliyeciler bilmiyorlar mı?
Kimse birbirini kandırmasın.
İŞADAMLARININ TÜMÜ GÖRÜYOR, BİLİYOR
Anlayış "günü kurtarmak" ve "hasımları ne yapıp edip altetmek" olunca tüm yollar mübah sayıldı. Aynı siyasette olduğu gibi ekonomide de "bizden olan" "onlardan" ayrımı yapıldı ve yerleşik sermayeye karşı savaşın bir aracı olarak, vergi kullanıldı.
Şimdi üzerine gidilmeyen, çeşitli yöntemlerle Hükümetle arasını iyi tutan sermaye de çok iyi biliyor ki; hiçbir zaman bu yönetim onları da kendilerinden saymayacak ve vakti geldiğinde vergiyi de kullanarak, kendisine de saldırılacak...
İdeolojik olarak AKP’ye yakın olmayıp, şu anda yönetimle bir yolla kurduğu dengenin ilelebet böyle süreceğini sanan saf bir işadamı var mı, bilmiyorum.
Ya da bu yönetimle ilkeli, adil bir vergi sistemi ve vergi işlemi yapılabileceğinin sanan.
Maliye yönetimindeki bazı kişiler Doğan Yayın Holding’e kesilen ceza için "Ne olacak haksızsa yargıdan döner" diyorlarmış. Bence haksız olduğunu çok iyi biliyorlar. Çünkü kendisine vergi uzmanı diyen kişi, böyle bir ceza ve yafta konulamayacağını çok iyi biliyor.
Benim de içinde bulunduğum grubun mali yöneticisi de zaten, "7 yıl başımızda demoklesin kılıcı gibi sallamak için" yaptıklarını açıkça söyledi.
Demokles’in kılıcı neden sallanır? Sürekli baskı altında tutmak için.
Bekir Abi’nin dediği gibi bu ceza patrona değil, bize, gazetecilere, bu mesleğe kesildi.
Onun da ötesinde demokrasiye, insanların özgür iradelerine karşı kesildi.