Teşvikte değişiklik için çok talep gelecek

AÇIKLANAN son teşviklerden sonra yapılan yorumlara baktığınızda genel olarak "olumlu" bulunduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Bunun yanında "yetersiz" yorumları da yapılıyor...

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki; eski teşvik sistemine göre epeyce ilerlemiş, gerçekten "teşvik sistemi" denebilecek, en azından bunun başlangıcı sayılabilecek bir düzenleme yapıldı. Bence bu durum, yıllardır eski teşvik sistemini eleştiren ve bu nedenle Başbakan’ın tepkisi çeken teknisyenlerin ve gazetecilerin haklılığını ortaya koymuş oldu.

Yeni teşvik sistemi üzerine eleştiriler gelmeye başladı ve önümüzdeki dönem bu eleştirilerin daha da artması sürpriz olmamalı. Bence bu eleştirilerin içerisinde haklılık payı çok yüksek olanlar da var, sadece kişisel ve bölgesel çıkar temini için yapılan eleştiriler de...

Bu eleştirilerin sonunun olmayacağını herkes baştan kabul etmeli. Ekonomi yönetimi önceden göremediği olumsuz yönleri daha sonradan değiştirmek için komplekssiz davranmalı ama genel anlayışında da diretmeli. Aksi halde bu işin sonu alınamaz...

Tabandan gelen tepkiler nedeniyle AKP içinde sıkıntı çıkacak, bu nedenle de politikacılar siyasi kaygılarla sistemi delmeye çalışacaklardır. Ekonomi yönetiminin, asıl olarak hükümetten önümüzdeki dönem gelecek bu tür baskılara mutlaka direnmesi gerekecek.

Evet, ekonomi yönetiminin işi zor ama zaten her zaman öyledir...

Ekonomi yönetiminin işi, daha doğrusu "yönetmek" dediğiniz şey, zaten var olan kaynakların optimum kullanımı, bir başka deyişle imkanlar ölçüsünde en uygun çözümü bulmak demektir.

Ekonomi yönetiminin en başta yerine getirmesi gereken denge; ekonominin genel dengesidir. Yani gelire göre harcamaların ölçüsünü bulmak, makro ekonomik istikrarı koruyarak en sağlıklı ve kalıcı büyümeyi sağlamak için var olan imkanları dengeli biçimde yönetmek...

Teşvik sistemi de bu kapsamda, genel makro ekonomik dengeyi, ekonomik ve mali istikrarı bozmayacak biçimde, ayrılan kaynağın en uygun ve verimli kullanımı amacıyla saptanmalı.

TÜSİAD’IN HAKLI SORULARI

Peki böyle mi yapıldı derseniz, benim ciddi kuşkularım var. Başbakanın "ucu açık" bir faturadan söz etmesi bile, tek başına bu dengelerin gözetilmediğini, bence ortaya koyuyor.

Böyle durumlarda hep 1994 yılındaki IMF anlaşmasından sonraki dönemi hatırlıyorum... Alınan tedbirler, yapılan IMF anlaşması Çiller Hükümeti tarafından, herkesin istediği doğrultuda bir oraya bir buraya çekildi ve bir kaç ay sonra program diye bir şey kalmadı.

Şimdi de birçok kesim küresel kriz var, işsizlik var diyerek, bol keseden her tarafa para saçılmasını istiyor. Bunlar yerine getirilse, istikrarın kaybolması kaçınılmaz olacaktır. Ekonomi yönetimi eğer "yönetim" ise, makro ekonomik dengeyi bozacak taleplere karşı koyar, gerekirse hükümete ve Başbakan’a da bu konuda direnmeyi bilir...

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ geçen hafta şunları söyledi: "Maliye ve para politikaları kullanılarak uzun dönemli büyümeyi yakalamak mümkün değil. Türkiye uzun dönem büyümesini, refahını ve istikrarını piyasa ekonomisi ışığında sağlamalıdır."

Sizce haksız mı? Ekonomi yönetimi kalıcı ve istikrarlı büyümeyi sağlamak için yapısal tedbirlere ağırlık verip, mali disiplini korumakla görevli değil mi?

Yalçındağ, "Bu teşvikler çok iyi, krizi atlatmak için maliye politikalarının biraz genişlemesi normal ancak bu sürdürülebilir mi, bankacılık sektörü Hazine’nin borçlanmasını finanse ederse reel sektöre nereden kaynak gelecek, yüksek büyüme için kaynağa nereden ulaşacağız" diye soruyor.

Ekonomi yönetiminde bu soruların yanıtı var mı acaba?
Yazarın Tüm Yazıları