HÜKÜMET, IMF ile anlaşmayı imzalayacağını söyledi, bu haber piyasaları rahatlattı ama bu haberin ileriye dönük tedirginliği giderdiğini söyleyemeyiz.
Şimdi belki IMF haberinin vereceği rahatlıkla güven sorunu bir süre rafa kaldırılıp tartışılmayacaktır ama uzun sürmez. Yılbaşından sonra, özellikle de üretimdeki gerilemenin barizleşmesiyle birlikte tekrar gündeme gelecektir diye tahmin ediyorum.
Çünkü mevcut ekonomi yönetimi hálá güven veremiyor...
Dünyada belirsizlik sürüyor, ABD’nin yeni Başkanı Brack Obama, işlerin daha da kötüye gidip sonra iyileşmenin başlayabileceğini söylüyor. Başbakan Tayip Erdoğan’ın, "Krizin dibi görüldü yukarı doğru çıkılmaya başladı" demecinden iki gün sonra Obama’dan gelen bu demeç bile tek başına, Türkiye’nin krizi iyi yönetemediğinin çok önemli bir kanıtı.
Türkiye ekonomisi küresel ekonomideki dalgalara bağlı hareket etmeye devam edecek. IMF ile anlaşma imzaladık, 20 milyar dolar geldi, munzam karşılık iki puan düştü, KOBİ kredi hacmi 1 milyar YTL arttı diye Türkiye kendini küresel hareketlerden soyutlayamayacaktır.
ABD ekonomisindeki kötüleşmenin nereye kadar gideceği, AB’nin buna bağlı ne seyir izleyeceği, dip noktasının neresi olacağı ve işin nereden döneceği belli değilken, küresel ekonomiye bağlı olarak Türkiye’nin uzun bir süre daha belirsizlik dönemi yaşaması kaçınılmaz...
Böyle bir ortamda sürekli krizi küçümseyen hatta yok sayan demeçler verir, krize karşı "hamdolsun" ve "teğet geçer" terimlerini literatüre sokar, yine aynı anlayışı sürdürüp, "dibi gördük" diye çok erken açıklamalar yaparsanız, daha krizin ne olduğunu bile göremediğiniz için kimse sizi dikkate almaz, "kimsenin halkın moralini bozmaya hakkı yok" deyip, krize karşı uyarı görevini yürütenlere fırça atmaya kalkar, bu hatalar için "beklenti yönetimi" gibi gerekçeler öne sürerseniz komik olur.
Yani daha teşhisi koyamayan bir doktora tedavi için kimsenin güvenmesini beklemeyin...
Bedeli olacaktır
ELBETTE şimdiye kadar yaşanan kötü yönetimden Başbakan birinci derecede sorumludur. "Yanında iyi bir ekibi yok" demek, Başbakanın sorumluluğunu azaltmıyor. Ta en başında, "AKP Hükümeti işi bilenleri görevden alıp sadece dini ve siyasi aidiyet gördüğü kişileri atıyor, şimdi IMF programı varken bu belki fazla sorun olmaz ama ileride kendi iradesiyle ekonomiyi yönetmeye kalkışınca bunun zararını çok görürüz" demiştik ama bu sözler işalemi tarafından bile abartılı bulunmuştu. Şimdiye kadar yaşadığımız kötü yönetimde Başbakan’ın işi bilen bir ekip oluşturamaması, kendisine ulaşan doğru bilgi ve uyarıları bile değerlendirememesi çok etkili oldu.
Yapılan yanlışların bedeli elbette ödenecektir. Elbette küçülen ekonominin, ne kadar topu küresel ekonomiye atmaya kalkışırsa kalkışsın, iktidar üzerinde tahribatı olacaktır.
Yani AKP’nin oyları yerel seçimde o kadar hissedilmese bile, küçülmeye devam edecek ekonomi nedeniyle, genel seçimlerde mutlaka olumsuz etkilenecektir. Ancak asıl bedeli ödeyen halk, özellikle de dar ve sabit gelirliler olacaktır.
İşte bunun için, AKP’nin başarı-başarısızlığını düşünmeden sürekli, aklı erdiğince yapılması gereken doğru şeyleri öneren, yazan-çizen insanlar var.
Ama öyle bir körlük var ki; tüm iyi niyetli uyarıları, önerileri Başbakan sanki kendine karşı bir tezgahın parçasıymış gibi görüyor. Örneğin IMF uyarılarını, gereksiz karşı çıkış yerine dikkate alıp 2-3 ay önce hayata geçirse daha iyi olmaz mıydı?
Umarım kriz fazla sürmez, kötü yönetim görülüp halka faturayı azaltacak yeni bir yönetim anlayışına geçilir, halka çıkacak fatura büyümez.