BUGÜN sabah uyandığımızda, seçim sonuçlarını, "resmi kesin rakamlar" ile olmasa da öğreneceğiz. Şimdiye kadar seçim sonuçlarının ne olabileceği, hangi sonuç çıkarsa nelerin yaşanabileceği konusunda çok şeyler yazıldı.
Seçim sonucu olmasa da şurası belli ki; seçim sonuçları ne olursa olsun gündemde artık ekonomi olacak.
Seçim kampanyaları başladığında, özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan, gündemi ekonominin dışına çıkarmak istedi. Tarihin en yüksek küçülme oranları, işsizlik oranları gelirken bile sanki ülkenin gündemi başkaymış gibi davrandı ama sonunda rakamların gücüne dayanamadı.
Hükümet, zaman içinde belli oldu ki, küresel krizin ülke ekonomisinde yaratacağı zararın daha sonra ortaya çıkmasını bekliyordu.
O nedenle de muhalefet önlem alın dedikçe "siz işinize bakın" dedi ama sonunda muhalefetin de söylediği önlemlerin bir bölümünü almak zorunda kaldı. Tahmin ettiklerinden daha hızlı gelen krizi etkisi, "teğet geçti" edebiyatının bırakılıp, seçim kampanyalarının son haftalarında artık zorunlu olarak önlem alınmasını ve meydanlarda alınan önlemlerin konuşulmasını da beraberinde getirdi.
Şimdi yine, "biz fazla zarar görmedik" edebiyatı devam ettirilmek istenecektir.
Ancak herkes görüyor ki, son haftalarda bizim gibi ülkeler, kriz içinde yaşanan iyileşme dönemlerini olumlu kullanırken, Türkiye olarak iyileşme hareketlerinden yeterince nasibimizi alamıyoruz. Bu da gelişmekte olan ülkeler içinde Türkiye’nin daha riskli göründüğünün, yani çok daha fazla ekonomiye eğilip acil kararlar alınması gerektiğinin çok somut bir işareti.
Artık seçim bitti ve başta iktidar partisi AKP olmak üzere herkes, küresel krizin etkilerini yaşamaya başladığımızı, önümüzdeki günlerde çok daha ağır yaşayacağımızı, bu krizin etkilerinin uzun süre devam edeceğini, mutlaka önlem alınması gerektiğini, önlem alınırken Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllardaki gücünü düşünmek zorunda olduğumuzu mutlaka göz önünde tutmak zorundadır. Özetle; artık seçim bitti ve hep beraber ekonominin sorunlarına çözüm bulmak zorundayız.
G-20 toplantısı belirleyici olacak
BAŞBAKAN Erdoğan, seçim öncesinde olduğu gibi, yaşanan sorunlar ve gün geçtikçe büyüyen işsizlikle ilgili hala işvereni suçlamaya devam mı edecek, onu da yakında göreceğiz.
Şahsen güvendiğim en önemli unsur; Başbakan ekonomiyi gündemin başına almak istemese bile, uluslararası gelişmeler bunu dayatacaktır. Daha açıkcası; bu hafta yapılacak G-20 Zirvesinden çok somut kararlar çıkmasa bile, uluslararası ekonomik işbirliğinin, belli ilkeler çerçevesinde pekiştirilmesinin zorunlu olacağını, bunun da ister istemez Türkiye ekonomisinin sorunlarının dışarıda ve içeride konuşulmasını beraberinde getireceğini düşünüyorum.
Yani bu zirvede ülke ekonomilerinin belirlenecek standartlarda kalması için IMF’le işbirliğinin artırılması üzerinde tekrar durulacağını, artık AKP Hükümetinin de daha fazla direnemeyeceğini düşünüyorum.
Öyle ya, artık herkes IMF ile anlaşma imzalıyor, o nedenle fazla sakınca da kalmadı.
IMF olsun ya da olmasın, olaya gerçekçi bakıp ona göre davranmak zorundayız.
Sorunları görüp buna göre önlem almak yerine, sorunları görenleri suçlamakla krize çare bulunamaz. Kimseye, "gözünüzü kapatın kriz yokmuş gibi davranın" diyemezsiniz.
Böyle yaptıkça topluma güven vermek yerine güvensizlik aşılar, yaşanan krizin daha ağır yaşanmasına neden olursunuz. Yani "moralsizlik aşıladığını" söylediğiniz gerçekleri, kendinizin değil, ülke insanının hayırına olacak biçimde, akılcı değerlendirmeniz gerekiyor.
Ekonomide bizi hala çok zor günler bekliyor. Bu zor günlerde alınması gerekecek zor kararlar da olacaktır.
Umarım, seçim sonucu ne olursa olsun, AKP iktidarı artık çatışmayı körüklemek ve herkesle kavga etmeyi bırakır da, bu zor günleri daha rahat atlatabiliriz...