DÜNYA Bankası Türkiye Temsilcisi’nin neredeyse ilk kez bu kadar karamsar konuştuğunu görüyorum.
Aslında bana göre karamsar değil asıl tanımlaması "gerçekçi" ama, genellikle gerçekçi tahminler bu dönemde karamsar bulunduğu için öyle süylüyorum.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, "2001’deki krizden daha büyük bir kriz yaşanacağını" söylemiş. Bununla birlikte ekonominin daralacağını, işsizliğin özellikle genç işsizliğin çok artacağının altını çizmiş. "Bunlar artık risk değil gerçek" diyen Zachau, işsizliğin 2010 yılında yani gelecek yıl daha da artacağını kaydetmiş.
IMF’in kaynaklarının küresel kriz karşısındaki durumunu araştıran bölümün başına getirilen eski Türkiye Temsilcisi Rıza Moghadam da Washington’da bir toplantı yapıp, Türkiye’ye ilişkin olarak, derinleşecek krize karşı uyum önlemlerinin tartışıldığını, orta vadeli mali reformların tartışma konusu olduğunu kaydetmiş.
ANLAŞMAZLIKLAR SÜRÜYOR
Şimdi bir durum saptaması yapalım; küresel kriz derinleşiyor, IMF derinleşecek krizde ülkelerin ihtiyaç duydukları kaynakları nasıl bulacağını araştırıyor. Bu arada Türkiye ile anlaşmanın imzalanmamasının nedeni olarak da derinleşecek krize uyum için alınacak önlemler ile orta vadeli reformlar konusunda anlaşamadıklarını söylüyor.
Bu arada bazı ülkelerin rating notları, IMF ile anlaşamadı diye kırılmaya başlıyor.
Özetle; kriz derinleşiyor herkes ne önlem alırımın gayreti içinde, ama Türkiye olarak bizi de etkileyen derinleşeceği artık kesin olan krize sadece bakıp, seyretmeye devam ediyoruz.
Seyretmediğimizin en somut göstergesi olarak IMF ile anlaşma imzalamamız gerekiyordu ama bir yıldır bu anlaşmayı konuşuyoruz ama hala imzalayamadık.
Bırakın anlaşmayı, bu yıla ilişkin olarak açıklanan tüm mali hedefler ilk aydan kadük oldu ama biz bu imkansız hale gelen rakamları bile hala revize etmedik. Yani ekonomideki karar alıcılara, "bakın bu yıl şöyle şöyle olabilir, buna göre hesaplarınızı yapın" bile diyemiyoruz. Sonra da zaten zor durumda olan reel sektörün, krizin etkilerini de yumuşatacak biçimde üretimlerine devam etmelerini bekliyoruz. Olacak iş mi?
KRİZİ SEYRETMEK HALKA KÖTÜLÜK
IMF makro krize uyum reformlarından söz ediyor, buna karşılık Başbakanımız anlaşmazlık nedeni olarak vergi idaresi bağımsızlığından söz ediyor.
Dert açık; vergi işlemlerini Başbakan yakın çalıştığı Maliye Bakanı ve onun atadığı her kademedeki partili vergiciler ile kendisi yürütmeye, hasımlara karşı bunu kullanmaya devam etmek, biat etmeyen sermayedarlara ceza vererek kendi sermaye gruplarını bu yolla özendirmek, palazlandırmak istiyor.
Yani küresel kriz derinleşiyor, ekonomi elden gidiyor, üretim azalıyor, işsizlik artıyor, önlem almadıkça bunun artacağı biliniyor ama hükümet ülkenin geleceğinin değil kendi derdinin peşine düşmüş, bile bile bu felaketi seyrediyor.
Seçime odaklanmış, elindeki siyasi silahları kaybetmemeye çalışmakla günü geçirip, halkı yoksulluğa sürükleyecek olan krizin etkilerini azaltmak için mesai bile harcamıyor.
Sonra da çıkmış, meydanlarda "bu küresel kriz herkesi etkiliyor, bizi de etkiliyor, bir şey yapamayız" diyerek, krize karşı bir şey yapmamasının sözde gerekçelerini oluşturuyor.
Halbuki tablo açık; küresel kriz derinleşiyor bizi de ciddi etkiliyor, ileride daha da etkileyecek ama her ülke bu krizden kendisini korumak için önlem almaya çalışırken, biz ciddi adımları henüz atmadık.
IMF’nin son raporunda vardı; 38 ülke kriz önlemi almış; bizde bir adım görünmüyor.
Neden böyle bir yola gidildi diye sorduğumuzda iki tahmin karşımıza çıkıyor. Ya, "kadercilik" ile, işi bir şey yapmadan oluruna bırakma yolunu seçtiler, ya da alınacak önlemler çok can acıtıcı olacak, seçimlerin geçmesini bekliyorlar. İkisi de vahim değil mi?