IMF şartları açıklandı, vergideki siyasi baskı tescillendi

BU köşede IMF ile anlaşmaya, Başbakan’ın kabul etmediği şartlara ilişkin çok yazı okudunuz. Son dönemde, henüz Doğan Yayın Holding’e fahiş vergi cezası çıkmadan önce de, IMF’nin istediği Bağımsız Gelir İdaresi’nin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu da tekrarladım.

Aslında bu konu ülke gündemine geldiğinden beri, Gelir İdaresi’nin aynen Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) gibi özerk olmasını, siyasi otoriteden bağımsız olarak çalışması gerektiğini savunuyorum. Bunun da ötesinde, şahsen "Borç idaresi"nin de bağımsız bir yapıya kavuşturulması gerektiğine inanıyorum.

Bu nedenle daha önceki anlaşmalar için bu şartı ileri sürüp, zaman içinde yumuşatılmasına izin veren IMF’nin, artık bu şarttan vazgeçmemesi gerektiğinin de son dönemde altını çizdim.

Doğan Grubu’na kesilen son vergi cezası ve onun da ötesinde "kaçakçılık" suçlaması, her kesimden tepki gördü, ulusal ve uluslararası meslek kuruluşlarının hemen hepsi, AKP hükümetinin "haber yazdığı için" bu grubu cezalandırdığını belirttiler.

Başbakan ise meydanlarda çıkıp, "rutin inceleme, bizle ilgisi yok" demeye çalıştı.

Ancak dün Başbakan Sabah Gazetesi’ne yaptığı IMF’nin şartlarına ilişkin açıklama ile kesilen vergi cezasında bir etkisinin bulunmadığı sözlerini de, bence tekzip etmiş oldu.

Başbakan, "Gelir İdaresi’ni özerk kurum haline getirmemizi istiyorlar. Böyle bir şey mümkün değil" diyor.

Çünkü Başbakan, Doğan Grubu gibi, kendisine biat etmeyen özel sektör kuruluşlarına karşı, vergi silahını elinde bulundurup, zamanı geldiğinde kullanmak, daha doğrusu zaten kullandığı bu silahı elinden bırakmak istemiyor.

Çünkü özerk bir gelir idaresi olursa, kendisinden ya da bakanından talimat almayacak. İllerdeki Vergi Dairesi Başkanlarını, partinin il başkanları atayamayacak. İl başkanlarından talimat alarak, siyaseten hedef gösterilen yerlerde yoğunlaşamayacaklar.

BU ŞARTLAR HALKIN LEHİNE

Dolayısıyla özerk bir Gelir İdaresi olursa, herkese adil davranan, siyasi olarak birilerini kayırmayan ya da siyasi ceza kesmeye çalışmayan, tamamen teknik kaygılarla hareket eden bir idare olacak. Hükümetin değil ülkenin, ekonominin menfaatine çalışacak.

Özetle; daha önce söylediğimiz şeyi tekrarlayalım; IMF’nin ileri sürdüğü şartlar, Başbakan’ın dediği gibi ülke menfaatlerine aykırı değil, tersine ülkenin menfaatinedir.

Bu şartlar olsa olsa, piyasa ekonomisinin kurumsallaşmasını istemeyen, ülkeyi padişah gibi yönetme amacı olan, kurallı piyasa ekonomisini dolayısıyla demokrasiyi içine sindirememiş, dogmatik iktidar partilerinin aleyhine olan şartlardır.

Başbakan IMF’nin şartlarını açıklayarak kamuoyunu ne kadar yanılttığını, aslında bu konuda söylediklerinin ne kadar yanlış olduğunu da, kendisi ortaya çıkarmış oldu.

Birincisi; bu şartlar kendisinin ileri sürdüğü gibi "son anda karşımıza çıkarılan" ya da ülke menfaatine aykırı şartlar değil. Söylediği üç şart da daha önce gündeme geldi, bir kısmı daha önce niyet mektuplarına da girdi. Örneğin belediyelere kaynak aktarımını artıran yasa, başından beri IMF’nin tepkisini çekiyor. 2008 Mayıs ayında stand-by anlaşması bitti, bu yasayı gündeme getirdiler, temmuz başında çıkardılar ve bu süreçte IMF hep karşı çıktı, iptal istedi.

Bu arada "bir öcü" olarak sunulan "nereden buldun" yasası da çarpıtılarak kamuoyuna yansıtılıyor. Bu yasanın ille bu isimde çıkarılması gerekmiyor ama kapsamlı bir gelir vergisi reformu isteniyor ve bu madde, reformun olmazsa olmaz ayaklarından biri. Başbakan’ın varlık barışı ile nereden buldun’un çeliştiği yönündeki açıklaması ise tümüyle yanlış. Mali milat gibi varlık barışı da, bu kapsamda kullanılacak argümanlardan biridir. Bir yerde çizgi çekip, gelir ve harcamaların sorgulanacağı, kayıtdışını samimi olarak kayda geçirecek reform lazım.

Bu şartlar halkın lehine, daha adil bir vergi sistemi ve idari yapı için şart olan unsurlar.
Yazarın Tüm Yazıları