AB ülkeleri İran’a kademeli bir petrol ambargosu uygulanması konusunda kararını verdi.
Bundan sonra üye ülkeler İran ile yeni petrol anlaşması yapmayacak, süresi dolan anlaşmalar yenilenmeyecek. Böylece 1 Temmuz itibariyle AB ülkeleri fiili olarak İran’dan petrol ithalatını durdurmuş olacak. Bir başka deyişle, ABD’nin ambargo kararına Avrupa ülkeleri de katılmış oldu. Bu yasaktan en olumsuz etkilenecek ülkelerden biri olan, zaten kriz içindeki, Yunanistan’ın bu konudaki direncinin de kırıldığı belirtildi. Bu gelişmeden yola çıkarak, büyük ihtimalle Yunanistan’ın çözülemeyen borç silme operasyonunun da yakın zamanda sonuçlanmasını bekleyebiliriz. AB ülkeleri ayrıca ABD’nin aldığı karar doğrultusunda, nükleer programın finansmanının önlenmesi amacıyla İran Merkez Bankası’nın hesaplarına el konulup, işlemleri için yaptırımlar uygulama kararı da aldı. Bu kararın ardından ise İran hemen tepki verdi. Uluslar arası ajanslara konuşan askeri ve sivil yetkililer, petrol ihracatlarının kısıtlanması halinde Hürmüz Boğazını “kesin olarak” kapatacaklarını tekrarladılar. Dün konuyla ilgili bir başka gelişme yaşandı, bir süredir bölgede olmayan, İran’ın gelmeyin diye uyardığı, ABD’nin bir uçak gemisi Hürmüz boğazından geçip Basra Körfezine girdi. Adım adım gelen İran krizinin giderek yaklaştığı söylenebilir. Bu kapsamda Hürmüz Boğazını önümüzdeki aylarda daha sık konuşmaya başlayacağız. Peki, Irak’a benzemeyeceğini bile bile, Batı İran’la sıcak çatışmaya girebilir mi? Uzun süredir yanıt aranan bu soruya net yanıt vermek hala mümkün değil. Daha çok AKP’lilerin söyleminin, “Yıllardır İran’ın vurulacağı söylenir ama vurmazlar. Yine aynı şeyi yaşıyoruz” biçiminde olduğunu görüyoruz. Buna karşılık ABD kaynaklı duyumlar, bu kez İran’ın büyük vurulacağı yönünde. Obama’nın seçim için Yahudi lobinin desteğine muhtaç olduğu, İran’ın vurulmasına razı olduğu, yıl ortasında bunun olabileceği, son günlerde daha sık konuşulur oldu. Bu senaryoya göre İran’ın ilk hareketi başlatması beklenecek ve sıcak çatışma Irak’taki gibi fiilin girişle değil, sadece yoğun bombardımanlarla yaşanacak.
BİZE NE OLACAK?
Bu senaryolardan hangisi gerçekleşir, bilmek mümkün değil. Ancak ekonomik olarak baktığımızda böyle bir çatışma olasılığı görülüyor. Tam aksini savunanlar olsa da, küresel ekonomik krizden çıkış için böyle bir büyük savaş gerektiğini hala söyleyenler var. Bunun da ötesinde benim asıl üzerinde duracağım ekonomik gerekçeyi; “küresel ekonomi yeniden çıkışa geçtiğinde sistemin İran’ın enerji kaynaklarına ihtiyaç duyması” olarak özetleyebilirim. Petrol fiyatları yüksek, İran’da çatışma halinde petrol fiyatları daha da yükselecek. Bu nedenle Batı’nın şu sıralarda İran’dan alınmayacak petrolün başka ülkelerden temini için alternatif arayışları içinde olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte sıcak çatışmanın, dolayısıyla normalleşmenin mümkün olduğunca kısa sürede tamamlanması üzerinde durulduğu da açık. Ancak eğer cesaret edilirse, İran’la çatışmanın asıl nedeninin “küresel ekonomi birkaç yıl sonra yeniden büyümeye başladığında İran’ın zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına ihtiyaç duyulması” olduğu söylenebilir. Kısacası; şu an Batı sistemi içinde olmayan İran enerji kaynakları Batı’nın inisiyatifine alınacak. Bu arada İran’ın en fazla ihracat yaptığı Çin ve Hindistan da çok etkilenecek. Umarım bu sorun çatışmaya varmadan, bir formül bulunup çözülür. Ancak çözülmezse, İran’ın vurulacağı senaryosu gerçek olursa Türkiye ne yapacak? Zaten yanıbaşımızdaki kriz nedeniyle en olumsuz etkilenecek olan ülkelerin başında geliyoruz. Hükümet, bir de Libya ve Suriye’de olduğu gibi, inişli çıkışlı politika izler ve sonunda zor durumda kalırsa ne olacak? Çok akıllı bir yönetim gerekiyor. Unutmayalım; sonunda faturayı bu halk ödeyecek.