İnsanların kendilerine özgü kişisel düşünceleri vardır, hayata bakış açıları farklıdır, öncelikleri, yapacakları ya da yapamayacaklarının sınırı vardır. Bununla birlikte siyasi görüşler farklıdır, bu fikirlerin bazısı kendilerini yakın hissettikleri partilere uyar, bazısı yine farklıdır, ülkenin yönetimine geçseler yapacaklarını söyledikleri de, öncelikleri de değişiktir.
Bu kişisel düşüncelerin farklılığı da çok olağan hatta olması gereken bir durumdur.
Ancak insanlar ülke yönetimine geçtikleri zaman, kişisel düşünceleri ile ülke menfaatlerini birbiriyle örtüştürmek durumundadırlar. Çünkü milyonlarca kişinin sorumluluğu artık onların sırtındadır. Politika halkın refahını ve özgürlüğünü artırmak için yapılması gereken bir iştir. Bu nedenle de, ülke içindeki ve ülkeler arası dengeleri hep halkınızın çıkarı doğrultusunda değerlendirip ona göre karar almanız gerekir. Yapamazsanız, bu işe soyunmamanız gerekir.
GERÇEKLER DEĞİŞMEZ
Bütün bunları şunun için söylüyorum ki; bir Başbakan kişisel olarak IMF’ye kızıyor ya da çok seviyor olabilir. IMF’nin dünya çapında halklara düşman olduğunu düşünüyor ya da IMF’nin halklar için olmazsa olmaz bir kurum olduğunu düşünüyor bile olabilirsiniz.
Her iki uçtan hangisinde olursanız olun, IMF’ye sempati ya da antipati beslemeniz gerçekleri değiştirmez. Halkın refahını düşünüyorsanız, IMF ile ilişkinizi de bu çerçevede değerlendirip, ülkenizin, halkınızın zenginleşmesi için ne yapmanız gerekiyorsa ona göre davranmanız gerekir. Devlet işleri kızıp, bağırıp çağırmakla yönetilmez. Aklın sağduyunun sesiyle, uzun vadeli ülke ve halkın çıkarları ne doğrultudaysa, o doğrultuda davranmak zorundasınız.
Kişisel olarak karşı çıktığınız bir şey, ülke çıkarına, yani halkınızın çıkarına ise kişisel düşüncelerinizi bir tarafa bırakmanız, duygusallığı kenara koymanız gerekir.
Bütün bunları şunun için söylüyorum ki; IMF’yle anlaşma konusuna ülkenin uzun vadeli çıkarları doğrultusunda bakmak gerekiyor. Yani bir yandan IMF’yle yaptığınız anlaşma sayesinde ekonomide istikrar sağlayıp yüzde 47 oy alan bir iktidarsanız, öte yandan çıkıp "ümüğümüzü sıkmak istiyor" diyemezsiniz. Karşınıza geçmişte IMF’ye karşı verdiğiniz demeçleri ve ardından IMF’yle nasıl anlaşma yaptığınızı çıkarıp koyuverirler...
Bütün sorun yerel seçimler
HALKIN hafızasının kısa olduğundan hep söz edilir, yakınılır. Ancak halkın hafızasının bu kadar da kısa olduğunu sanmıyorum. Yani bugün bu sözleri söyler örneğin kasım ayında oturup IMF ile anlaşma yaparsanız, delikanlı tavrınıza ne olacak?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın IMF’yle ilgili son söylediklerine bakılırsa, belli ki IMF ile anlaşma kafaya koyulmuş ama pazarlık yapılmaya çalışılıyor. Pazarlığın konusu ise bence mahalli seçimler. Belli ki yakın çevresi Başbakan’a yerel seçimlerde yüksek oy almaları gerektiğini, bunun için harcamaları artırmak zorunda olduklarını, bu çerçevede de IMF ile anlaşmanın parti çıkarına ters olduğunu söylemişler. Yani Başbakan yerel seçimler için kendisine harcama imkanı verip, bütçenin bu harcamalara göre yapılmasını kabul ettiği takdirde IMF ile anlaşmak istiyor.
Tüm işalemi, piyasalar hükümetin IMF ile anlaşma yapmasını bekliyor, bu anlaşma olmadığı takdirde ekonomide yeniden istikrar sağlanamayacağını söylüyor. Başbakan belli ki kendi planını bozduğu için, bu yönde istek belirtenlere de kızıyor, köpürüyor...
Başbakanın bu inadı yüzünden krizin Türkiye’ye maliyeti ise büyüyor. Her geçen gün yeni işten çıkarma haberleri, KOBİ’lere ilişkin batık haberleri geliyor. Sendikasyon kredilerinin vadesi geliyor, burada bir sıkıntı çıkarsa, kurların bugünkü seviyesini bile arayabiliriz.
Kurlar yükseldikçe, dolar bazında petrol fiyatları düşmesine rağmen akaryakıt fiyatlarına zam yapıldığını, herkes görüyor, Başbakan görmüyor mu? Bu sorun "biraz da ihracatçılar sevinsin" diyerek kurtarılacak gibi değil ki ihracatçılar zaten ağlamaya başladılar.
İş uzadıkça maliyet büyüyecek, halkın fakirleşmesi artacak. "Bedeli ne olursa olsun" diyorsunuz ama nasıl olsa imzalayacaksanız, niye ülkeye bu bedeli ödetiyorsunuz?
Gecikmenin bedeli halka çıkıyor, fakirleşme artıyor, halk bunu görmeyecek mi?