Geçici çözümler işsizliğe çare olamaz

ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, istihdama katkı amacıyla geçici iş yaratma, mesleki eğitim ve işsizlik ödeneğine hak kazananların işini kaybetmeleri halinde primlerinin İşkur tarafından ödenmesini içeren, üçlü bir çalışma yaptıklarını açıkladı.

Türkiye’de finans sektörü ve kamu maliyesinde bir sıkıntı söz konusu olmamasına rağmen özellikle sanayi üretiminde ve ihracattaki daralmanın istihdama olumsuz yansımaları olduğunu kaydeden Çelik, önümüzdeki hafta çalışmayı Bakanlar Kurulu’na sunacaklarını söylemiş.

Bence Bakana biraz eksik bilgi verilmiş, çünkü bu kriz sadece istihdamı vurmuş değil.

Bankacılık sektörü kárlılığını koruyor ama şimdilik... Daha önce sağlamlaştırılan bankacılık, kamu finansmanında sıkıntı olduğu için bu kadar kárlı. Yani kamu maliyesinde de sıkıntı var ve o nedenle Hazine’nin borçlanması çok artıyor, Hazine’ye borç veren bankalar da kár ediyorlar.

SUÇLU OLAN YÖNETİM

Öte yandan bankaların kaynakları tekrar kamu borçlanmasına kaydığı için, özel sektör kredilerine yeterli kaynak kalmıyor. Hem iç hem de dış talep durduğu için üretim geriliyor, üretim olmadığı için işçi çıkartıyorlar.. Bu kısır döngü nedeniyle de bankalar, riskli hale gelen üretim sektörüne para satmak yerine, artan kamu borçlanmasına ellerindeki parayı aktarmak zorunda kalıyorlar.

Peki, bütün bu gelişmelerden bankalar mı suçlu?

Bence kesinlikle hayır. Eğer bir suçlu varsa bu, ülkeyi yönetenlerdir. Gerekli tedbirleri alıp talebi canlandırmak yerine kamu borçlanmasını artırırsanız bu sonuç kaçınılmaz olur. Bir Kredi Garanti Fonu’nu bile aylardır uygulamaya koyamayan, bir başka deyişle kredi kanallarının açılmasını sağlayamayan yönetimdir, suçlu olan.

Bankalar ticari kuruluşlardır ve kamunun koyduğu kurallara, özellikle de riski azaltan kurallara göre çalışırlar. Elindeki parayı iki katı faizle reel sektöre kredi vermek yerine, yarısı bir faizle kamu borçlanmasına aktaran banka yöneticisi, aslında daha fazla kár elde etmek istemez mi? Ancak ülkeyi yönetenler riski azaltamazlarsa, kurallara göre hareket eden bankacı, parayı Hazine kağıdına yatırmaya yani daha az getiri ile daha sağlam yatırıma gitmeye mecbur kalır.

Demek istediğimi o ki; ekonomi bir bütün ve işsizlik tek başına ortaya çıkmış, diğer parametrelerden bağımsız bir sorun değil. Bu nedenle soruna bütüncül bakılmalı...

MALİYETİ 2.4 MİLYAR TL

Sorunu çözmek için o sonucu yaratan sorunlara el atmazsanız, o sonucu önleyemezsiniz.

Bakanın açıkladığı projelerden en dikkat çekici olanı; işsizlerin yaratılacak bazı kamu işlerinde asgari ücretle çalıştırılması projesi. Bakan bu proje için, "Toplum yararına çalışma projesi dediğimiz ya da bir başka ifadeyle geçici iş yaratma projesidir. Bu konuyla 81 ilde valilerle görüşmeye ve onların toplum yararına işlerle ilgili tespitleri ve bizim yapacağımız çalışmanın bütünleşmesiyle olacak" demiş.

Özetle; askerde erleri oyalamak için söylenen "Hiç iş yoksa önce çukur açtır sonra çukuru doldurt, milleti oyala" deyişi gibi bir şey. Sanki iş yaptırıyormuş gibi gösterip, kamudan işsize para aktar..

Bakan Çelik, bu yöntemin yeni bir icat olmadığını, dünyanın muhtelif yerlerinde kriz dönemlerinde uygulanan bir proje olduğunu söylemiş. Doğrudur, daha önce başka ülkelerde uygulanan bir yöntemdi ama bildiğim kadarıyla sadece o ülkelere özel krizler sırasında uygulandı. Dış kaynaklı, krizden çıkışın da iç ve dış talebin ikisine birden bağlı olduğu krizler aslında daha önce yoktu ki, uygulansın...

Ayrıca kamu finansmanı bu kadar bozulmuşken, bu yük nasıl karşılanacak? 500 bin kişiye 6 ay böyle para verseniz, bunun bütçeye maliyeti 2.4 milyar TL. IMF’le bütçeye çeki düzen verecek tedbirler konusunda anlaşamazken, bu artı harcamayı nasıl kabul ettireceksiniz?

İşsizliğin bu kadar yükselmesinde, küresel krizin etkilerinin hükümet tarafından küçümsenip önlem alınmaması, bu nedenle zamanında kapsamlı önlem alınmamasının etkisi büyük. Önlemlerin en etkilisinin IMF ile anlaşma olduğu, burada 1 yıl gecikildiği de ortada.
Yazarın Tüm Yazıları