MERKEZ Bankası geçen hafta çok riskli bir karar aldı. Küresel krizde yaşanan bir büyük dalga daha etkisini sürdürürken, Merkez Bankası yine sürpriz yaptı, 1.5 puanlık faiz indirimine gitti.
Bu indirimin çok riskli bir karar olduğu, bence gün geçtikçe daha iyi anlaşılacak.
Merkez Bankası’nın kurlarla ilgili bir kaygısı bulunmadığı söylenebilir. Ancak kurlardaki aşırı artışın, sonunda ne kadar talep yetersiz olursa olsun, gelip enflasyonu vuracağının, bunun da ötesinde şirketleri çok zor durumda bırakacağının unutulmaması gerekir.
Şirketler kesimi zor duruma düştüğü zaman, bankaların batık kredileri artacak ve sonunda sağlamlığı ile övündüğümüz bankacılık sektörünü zora sokacak. Peki bu hemen mi olur derseniz, tabi ki değil. Ama ekonomi böyle bir şey, yavaş yavaş, birike birike sonunda belirli bir sıçramaya dönüşüveriyor. Bunu daha önce çok yaşadık...
Dövizdeki hareketin halkın tasarruf eğilimlerini değiştirme ihtimali, Merkez Bankası’nın son faiz kararıyla iyice artmış durumda. Son yüksek faiz indirimleriyle birlikte TL mevduat faizi şu anda yüzde 10.5’e inmiş durumda. Bu oran halkın TL mevduatta kalmasını caydıracak bir oran ve kurlardaki artış sürdüğü takdirde kimsenin şüphesi olmasın, insanlar yeniden dövize doğru kayacaklardır. İşte o zaman kurları tutmak sanıldığından çok daha zor olacak...
Bankacılar da, bu ihtimalden korkmaya başladılar. Bu indirim için bankacılar, Hazine kağıtları nedeniyle daha fazla kár yazdıkları için olumlu demeçler veriyorlar ama sonunda aklı başında bankacılar bu indirimin gelip kendilerini vuracağını biliyor.
Fortisbank’ın son raporunda şirketlerin döviz açık pozisyonunun 2007 yılında 27.5 milyar dolar arttıktan sonra, 2008 yılında da hız kesmediği ve 16.6 milyar dolar daha artarak 83.1 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor. Gerçek kişilerin ise 2007 yılında kurların daha düşük seviyelerde seyretmesi ile döviz pozisyon fazlalarını 13 milyar dolar artırdıkları, 2008 yılında ise özellikle yılın ikinci yarısında pozisyon fazlalarını belirgin olarak azalttıkları belirtiliyor.
ŞİRKETLERİN RİSKİ BÜYÜYOR
Sonuç olarak, bireylerin ve şirketlerin döviz pozisyonlarının toplamı, 2007 yılında 14.4 milyar dolarlık gerilemeyle 1.5 milyar dolarlık, son derece düşük bir döviz fazlasına işaret ediliyor. 2008 yılının tamamında 26.4 milyar dolar daha gerilediği ve yılsonunda 24.8 milyar dolarlık son derece yüksek bir açığa işaret ettiğinin altı çiziliyor.
Bunların üzerine, Merkez Bankası ve bankaların (ÖFK dahil) döviz pozisyonları eklendiğinde Türkiye’nin toplam döviz pozisyon fazlasının, Ekim 2008’de 6.3 milyar dolara gerilediği belirtiliyor. Bu da toplam döviz fazlasının 2001 yılından beri en düşük seviyesine geldiğine işaret ediyor. ’Şirketlerin açık pozisyonu, artık bireylerin ve kamunun döviz fazlası ile ucu ucuna kapatılıyor’ saptaması yapılıyor.
Bankanın iktisatçıları, "son dönemde kamunun da dahil olduğu bütün sistemdeki döviz fazlasının belirgin bir düşüş eğilimine girmesinin, son çeyrekte bir miktar toparlanma olsa da, kurlardaki hareketlerin ekonomi üzerindeki etkisinin önceki yıllara göre çok daha keskin olabileceğini düşündürmektedir" değerlendirmesinde bulunuyorlar. "Bizce esas sorun, kısa vadede döviz likiditesine yönelik bir ödemeler dengesi probleminden çok, global likidite sorunlarının uzun süre zayıf seyretmesi ile reel sektörün orta-uzun vadeli görünümüne yönelik beklentilerin bozulmasıdır" denilen raporda, ekonomideki zayıflamayı, faizlerde agresif düşüşle dengeleme çabalarının da, kurlarda yükseliş yaşanması riskini artırdığı için, şirketler kesimi üzerinde ayrıca risk oluşturduğu belirtiliyor.
Görüldüğü gibi, belki bankaların Hazine bölümleri fazla kár yazdıkları için seviniyor ama iktisatçıları ileride yaşanacak tehlikelere, bu kararın tehlikeyi artırdığına işaret ediyor.
Özetle; Merkez Bankası çok riskli bir karar aldı, sonuçlarını hep birlikte yaşayacağız...