Enflasyonu yüksek olan gevşemede dikkatli olmalı

YILBAŞINDAN bu yana, havalar ısınmamasına rağmen, küresel ekonomide yaşanan bahar havasının son günlerde değişmeye başladığının işaretlerini almaya başladık.

Piyasa oyuncuları havaların, kendileri öyle istese bile, henüz ısınmadığını o nedenle bahar havasına biraz gereksiz kapıldıklarını görmeye başladılar. Çünkü geçen yılın son aylarından bu yana değişen fazla bir şey yok. Yine ABD ekonomisindeki toparlanma yavaş kalmaya devam ediyor, hala AB soruna kesin çözüm bulmuş değil, Yunanistan’ın borç sorunu hala çözülemedi...

Aslında geçen yılın son aylarına kıyasla, rakam ve tahminlerin biraz daha kötüleştiği bile görülüyor. Son olarak Standart and Poor’s’un 9 ülke için, son olarak da Fransa’nın 4 uluslararası bankası için yaptığı not indirimleri, kötü gidişatın örnekleriydi. Dünya Bankası’nın raporundan sonra, önceki gün açıklanan IMF’in dünya ekonomisine ilişkin yeni tahminlerinin, özel olarak da büyüme tahminlerinin düşmeye devam ettiğini gördük.

IMF’in yeni tahminlerinde özel olarak Türkiye’nin büyümesine ilişkin bir tahmin revizyonu bulunmuyor. Bir önceki raporda ise Türkiye’nin 2012 yılı büyümesi yüzde 2.2 oranında tahmin edilmişti...

Bence yeni raporda bizi ilgilendiren ön önemli unsur ise gelişmekte olan ülkeler arasında yapılan ayrımdı. Gelişmekte olan ülkelerde kısa sürede odaklanılması gereken asıl konunun iç talep ve gelişmiş ülke ekonomilerinden kaynaklanan dış talebin yavaşlaması olduğu belirtildi. Enflasyon baskısının bu ekonomilerde azaldığına dikkat çekilirken, bu nedenle parasal sıkılaşmanın azaltılabileceği ve parasal genişlemeye geçilebileceği kaydediliyor.

Gelişmekte olan ülkeler için yapılan bu genel tavsiyeye karşılık, “Yüksek enflasyon ve kamu borcu gösteren gelişmekte olan ülkelerde ise parasal gevşeme konusunda ihtiyatlı olunması gerektiği” belirtiliyor.

İşte önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisini bekleyen en önemli sorunlardan biri bu. Bence Türkiye ekonomisini yönetenler, G-20’de daha önce de belirtilen bu görüşe uyup, sanki diğer gelişmekte olan ülkelerdeki olumlu gidişat bizde de yaşanıyormuş gibi, parasal gevşemeye izin verdiler. Halbuki dünya düzeyinde enflasyon baskısının azaldığı bu dönemde, Türkiye’ye ilişkin enflasyon riski ise, genel eğilimin tersine artıyor. Bunun nedeni ise cari açığa rağmen fazla parasal gevşeme yapılması...

ENFLASYONA ALIŞTIRILIYORUZ

Parasal gevşeme dediğimizin içinde, faiz artırımlarının yapılmaması da var.

Parasal gevşemenin nedeni açık; daha yüksek büyüme oranlarına ulaşmak.

İşte Türkiye ekonomisinin zaafı da burada. Genel eğilimin tersine bizde enflasyon riskinin büyümesinin en önemli nedenlerinden biri cari açık. Politikacıların klasik büyümeci taleplerine aynen uyan hiç direnmeyen Merkez Bankası da olunca, risk büyüyor...

Cari açık finansmanı zora girdikçe büyümenin düşmesi kaçınılmaz ama büyüme fazla azalmasın diye bizde gevşeklik devam ettiriliyor. Cari açığımız yokmuş gibi davranırsak fon akışı azaldığında kurlar yükseliyor, faizlerde gerekli operasyonu da yapmayınca, zaten artma eğilimindeki enflasyon iyice azıyor.
IMF’in bu değerlendirmesi, aynı zamanda önümüzdeki dönemde Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelerden olumsuz ayrışma yaşayabileceğini de açıkça gösteriyor. Ayrı raporda gelişmiş ülkelerin özellikle AB ülkelerinin sermaye takviyesi yapması gerektiği de belirtiliyor. Yani beklendiği gibi, Avrupa’da parasal genişleme yapılınca bu fonların hepsi gelişmekte olan ülkelere kaymayacak. Kayan kısım içinde de, işte bu olumsuz ayrışma nedeniyle, Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelerden daha az pay alması sürpriz olmaz.

Merkez bankası Para Politikası Kurulu’nun önceki günkü raporunda, artık enflasyonun geriye dönüşü için yılın ikinci çeyreği gösterilmiyor, farkında mısınız? Bunun nedeni açık; enflasyon riski göz ardı edilip, büyümeci politikaların devam ettirilmesi amaçlanıyor.

Genel kamuoyu teşne olunca, enflasyonu unutturmak daha kolay olacak ya...
Yazarın Tüm Yazıları