FITCH ve diğer rating şirketlerinin ülkelere verdikleri puanlar elbette tartışmalı ama Türkiye’nin görünümünü düşürürken yaptığı eleştirilere katılmamak mümkün mü?
Cari açık hâlâ sorun değil mi? Avrupa ekonomisindeki sıkıntılar bizi etkilemeyecek mi? Enflasyon artık tehlikeli bir trende girmedi mi? Merkez Bankası yönetimi son dönemde uyguladığı politikaların çelişkili olması nedeniyle, piyasalardaki güvenini kaybetmedi mi? Ekonomik gidişat hakkında düşündüğünü ve gelişmeleri takip ettiğini söyleyip de Fitch’in bu yöndeki yorumlarına katılmayan ekonomi bürokratı, bankacı, piyasa uzmanı, iktisatçı, ekonomi gazetecisi olabilir mi? Fitch’in söylemesi de önemli değil, bu gelişmeleri yaşıyoruz; Türkiye ekonomisindeki riskler büyüyor. Kimi bunun sadece küresel ekonomideki sıkıntılardan kaynaklandığını söylüyor, kimi Türkiye üzerinde oynanan siyasi oyunlara bağlıyor, kimisi ise küresel ekonomideki sıkıntıların yanında bu riskli tabloyu içeride alınmayan, alınamayan kararların önemli ölçüde etkilediğini düşünüyor. Gerekçeler farklı olsa da yaşanan gerçekler değişmiyor. Mevcut durumu objektif tahlil edip, buna göre davranmak zorundayız. Türkiye ekonomisindeki tek çıpa şu anda mali istikrar, daha doğrusu bütçe dengelerindeki sağlıklı seyir. Elbette bankacılıktaki sağlıklı yapı ve borç rasyosu da, özellikle Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda, elimizi rahatlatan önemli unsurlar. Ancak bütçe disiplini bozulduğu takdirde aşamalı olarak bankacılığın da, borçların da bozulacağı gerçeğini unutmayalım. Unutmayalım; bizi son 10 yıldır yükselten AB ve IMF çıpası da, küresel ortam da artık yok.. Piyasalar da biriken riskleri çok iyi görüyor ancak mali istikrar nedeniyle panik yapmıyor. Yani, ne yapıp edip mali istikrarın sürdürülmesi hayati önem taşıyor. Geçenlerde CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın konuğu olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le, ayaküstü kısa bir sohbet imkanı buldum. Şimşek’e de bu görüşlerimi aktarıp, “Aman bütçe disiplinine çok dikkat edin, elimizde bir tek o kaldı” deyince, Şimşek’in bu konuda kendinden emin olduğunu gördüm. 2012 için yüzde 4.5’lik büyüme öngörülmesine rağmen piyasaların büyüme beklentisinin daha düşük olduğunu hatırlattığımda ise “Biliyorsunuz Maliye Bakanlığı verilerde ciddi bir ihtiyat payı bırakır. O nedenle büyüme oranı piyasa beklentisi doğrultusunda yüzde 3’e düşse bile, biz bütçede yazılı dengeyi sağlarız” şeklinde konuştu. ANALİST MEHMET ŞİMŞEK NASIL BİR RAPOR YAZARDI Bu yanıttan çıkardığım sonuç şu ki, ekonomi yönetimi programda yazılı büyümenin daha düşük bir oranda çıkma ihtimaline hazırlıklı. Ancak belli ki mevcut marjlar yüzde 2,5-3 büyümeyle sınırlı. Dolayısıyla daha düşük, örneğin yüzde 1-2’lik büyüme oranlarına düştüğümüz takdirde mali dengelerde de sıkıntı başlayabilir. Buna karşılık şunu da söylemek gerekir ki; kimse bu kadar düşük bir büyümeyi beklemiyor. Daha doğrusu, herhalde kimse, “Başbakanın yüzde 3’ün da altında bir büyümeye razı olmayacağı”nı biliyor da, o nedenle rahatlar. Piyasa uzmanları ile konuştuğumuzda, mali disipline rağmen para politikasında yapılacak hataların yaratacağı sonuçlardan artık korktuklarını da gözlüyorsunuz. Özellikle dışarıda Merkez Bankası’nın aldığı kararların tasvip edilmediğini, hem beceri hem de Hükümete yakınlık nedeniyle Banka yönetiminin yabancılara güven vermediğinin altını çizmek gerekiyor. Bankacılar da bu algının önümüzdeki dönem sıkıntı yaratacağından korkuyorlar. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e kısa sohbetimizde “Bakan değil de, eski analist Mehmet Şimşek olsa, Merkez Bankası’nın son aylardaki uygulamaları için nasıl rapor yazardı” diye sordum, yanıt alamadım. “Bence zehir zemberek bir rapor çıkardı, eskiden hatırladığım oydu” diye yanıtı kendim verdiğimde ise yine yanıt vermedi, gülümsemekle yetindi. Ben eminim; yabancı bir kurumun Türkiye analisti olarak tanıdığım Mehmet Şimşek, kesin olarak son para politikası uygulamalarını sıkı biçimde eleştirirdi.