Paylaş
Kendisinden önceki Başkan Durmuş Yılmaz da bazen benzetmeler yapardı ama bu kadar sık benzetmeye, hiçbir Başkanda rastlamadım.
Çağdaş Merkez Bankası başkanlarının da arada benzetmeler yaptıklarına şahit olduğumuz için bizdekilerin buralardan örnek alındığını düşünüyorum. Ancak bildiğimiz başarılı merkez bankası başkanlarının yaptıkları benzetmelerin ardında yoğun felsefi birikim ve ciddi tartışmalar sonucu yapılan soyutlamalara dayalı benzetmeler olduğunu da hatırlatalım. Yani danışman ya da uzmanlarınızdan birinin, sohbet sırasında yaptığı benzetmeyi konuşmasında aynen aktarmak Merkez Bankası Başkanlarının tercihi pek olmamalı. Hatırlıyorum da; Rüşdü Saracoğlu döneminde bir genel kurul konuşması için aylar önce hazırlıklar başlar, üzerinde günler süren tartışmalar yapılır, profesyonel gözle üzerinden geçilir, her bir kelimenin yerinde kullanılıp kullanılmadığına özen gösterilirdi. Hem de Türkiye’nin sayılı entelektüellerinden sayılan Başkan Yardımcıları ve genel sekreterlerin olduğu bir heyetten çıkardı bu konuşma.
Ekonomik uzmanlıklarının yanı sıra, havacılık alanında birikimi derya olan Başkan Yardımcısı Hasan Ersel ve kendisi pilot olan Rüşdü Saracoğlu’nun döneminde bile, uçak benzetmesi yapıldığını ben hatırlamıyorum.
Böyle benzetmeler olunca, ardından aynı benzetmeler üzerine çeşitlemelerin gelmesi de kaçınılmazdır ve doğal karşılanmalıdır. Örneğin; yere inen uçağın hala pist dışına çıkma tehlikesi hatta peronlara çarpma tehlikesi olduğu konuşulabilir. Burası Türkiye; gerek alanın yetersizliği, gerekse pilotun beceriksizliği nedeniyle pistten çıkan çok uçak görmedik mi? Peki, uçak gerçekten inmemiş de, birileri öyle sanıyor olabilir mi?
Bir Merkez Bankası’nın son faiz indirimi kararıyla şimdi daha çok rezerv satmak zorunda olduğu konuşuluyorsa, bu benzetmelerin çeşitlemesi doğaldır. Benzetmenin yapıldığı konuşmada aynı zamanda “TL’deki bundan sonraki değer kayıplarını politika yapıcılar olarak olumlu karşılamayacağız” denilmiş. Dolar 1.75 iken “TL yüzde 5-10 değersiz” denip de bir şey yapılamamış, şimdi de 1.85’ler normal karşılanıp daha fazlasına izin verilmeyeceği söyleniyorsa, “uçak yere indi” benzetmesi üzerine daha çok şey konuşulur.
RUSYA’DAN GAZ ALIMI SENARYOSU
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, geçen haftanın başlarında birdenbire çıkıp, Batı hattı yoluyla Rusya’dan ithal edilen doğalgaz konusunda bir fiyat indirimi talebinde bulunduklarını belirterek, “Rusya eğer bu indirime yeterli oranda cevap vermezse biz, kontratın sonlandırılmasını irade olarak ortaya koyacağız” demişti.
Bu konuşmadan iki gün önce Gazprom’un danışmanlığını yapan eski Almanya Başbakanı Schröeder’in Ankara’ya geldiğini duyunca, işin içinde başka bir şey olabileceği konusunda şüphelendim. Daha sonra bu açıklamadan bir gün önce Bakanın Rusya Büyükelçisi ile görüştüğünü öğrendim, şüphem iyice arttı.
Bence Rusya ile anlaşılarak şöyle bir senaryo sahneye kondu: Zaten Türkiye’nin doğalgaz alımlarını özel sektöre devretmesi gerekiyordu ama kontrat devri yaparsa, bunun için ihale açması gerekecekti, ihalede istenmeyen sonuçlar çıkabilirdi. O nedenle bu “sözde rest”i çekerek Hükümet anlaşmayı iptal etti. Şimdi özel sektör Rusya ile anlaşarak gidip alım anlaşması yapacak, bunu da Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu(EPDK)ndan geçirip, aynı hattan alımlara başlayacak. Yani kamunun Rusya’dan getirdiği 6 milyar metreküp doğalgazı bundan sonra özel sektör firmaları getirecek. Hangi firmalar acaba belli mi?
Özel sektörün gaz getirmesi değil, yanlış olan. Kuralına göre, şeffaf oynanması gerekirken, böyle gizli-saklı oyun oynanması yanlış. Böyle olunca, “firmalar belli mi” sorusu akla gelir.
Paylaş